"Tüfek icat oldu mertlik bozuldu." Demiş Köroğlu yüz yıllar önce.

Günümüz mertliğini bozan tüfeklerden birisi de "sosyal medya" platformları bence. Herkesi değil ama birilerinin mertliğini bozduğu kesin.

Diyebilirsiniz ki:

"Şu an sen de bu satırları sosyal medya aracılığıyla yayınlıyorsun."Doğrudur, karşı değilim zaten; doğru kullanılmasından yanayım. Önemli olan sosyal medyayı araç olarak kullanırken amacımızın ne olduğu...

Araç olarak kullanırken gördüklerim beni bazen çok şaşırtıyor, bazen de dehşete düşürüyor.

Yetişkinler istediğini yapsın ister para kazansın ister hayatı "dolçe vita" yaşasın; demek isterdim ama diyemiyorum. Çünkü o hayatlar bir yerlerde birilerine rol model oluyor. Bir tür kelebek etkisiyle hepimizin hayatını etkiliyor. Toplum bir bütündür, hepimiz birbirimizden sorumluyuz ve o hayatların içinde çocuklar da var.

Sonra sosyal, ekonomik ve kültürel olarak tepetaklak bir düşüşe geçtiğimizin farkında olmayan, yaşadığı ortamın normal olduğunu sanan, kendi hayatı dışındaki hayatlardan bihaber bir güruhun içinde buluyoruz kendimizi.

İşin bana göre en acı tarafı, bu düşüşte, genellikle para kazanmak için kullanılan çocuklar...

Benim bam telim... Çocuklar üzerinden para kazanma eğilimi, insanın uyanmaya çalıştığı ama bir türlü uyanamadığı kâbus gibi.

Bir zamanlar çocuk yarışmacıların katıldığı TV programları vardı. Çocuklar gerçekten çok yetenekliydi, ne yapıyorlarsa en iyisini yapıyorlardı. Hani neredeler? Kendini ünlü sanan, o şişirilmiş özgüvenli çocukları gören bilen var mı?

Arada nette haber okurken karşılaşıyorum;

"....... 'nın son halini görenler şok olacak!" Merak bu ya, bakıyorum. Hiç şok olacak bir şey yok. Çocuk büyümüş sadece. Asıl şok olmamız gereken durum, hala birilerinin o çocuklar üzerinden para kazanıyor olması. Bu arada bizler de bir şekilde onların değirmenine su taşıyoruz.


Şimdiki akım ise çocuklarla çekilen videolar... Ya müzik ya tiyatral yetenekleri kullanılıyor genellikle. Bazen de hiçbir şeyi... Yemek yiyor çocuk, ya da uyuyor mesela… Gündelik bir eylem işte. O zaman da ikiz, üçüz oluşları, güzellikleri, sevimlilikleri devreye giriyor. Özellikle takipçilerinin yorumlarına bakıyorum; ki değirmene suyu asıl onlar taşıyor.

"Ayyy! Canııım, maşallah bayılıyorum sana!"

"Yeni videonu bekliyorum bi tanem"

(Nereden senin "bi tanen(!)" oluyor acaba?)

Arada bir benim gibi düşünenler de:

"Çekin ellerinizi çocuklarınızın üzerinden." diyorlar.

Pedagoglar, çocuk psikologları "Çocuklarınızın videolarını, resimlerini paylaşmayın" diye boşuna bas bas bağırıyorlar.

Charli chaplin filmlerinin bazılarında bir çocuk görürüz. Sahne adi Jackie Coogan'mış. Jackie'nin ailesi, mertliği o zamandan bozmuş. Çocuk üzerinden kazandıkları paraları bir güzel yemişler.

Bu çocuk büyüyüp aklı erince ailesine dava açmış, onun üzerinden yıllarca kazandıkları paraların hesabını sormuş ve davayı kazanmış. Hatta Amerika'da"Coogan Yasası" diye bir yasa çıkarılmış, benzer davalarda o yasaya göre karar veriliyormuş. Bu yasaya göre, çocuk üzerinden kazanılan paranın yüzde bilmem kaçı, ona açılan bir hesapta biriktirilmeliymiş, çocuk belli bir yaşa gelinceye kadar.

Bizde benzer bir yasa var mı bilmiyorum. Umarım bizdeki yasa anne babaların vicdanlardır.

Evrensel ahlaki değerler çökünce toplumun yapısı değişiyor maalesef ki... Biz değiştik ve ne yazık ki her değişim gelişim değildir. Farkında olarak ya da olmadan altüst olan hayatlar...

Şems:

"Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını!" derken, anlatmak istediği eminim ki bu değildi. 

Ahh! "Biz Çocukken" diyorum ben yine.

...

Biz çocukken
Ne güzel çiçekli kırlardık
Biz çocukken
Rengarenk düş kanatlı kuşlardık
Bir masalda saklanan
Günahsız melekler
Çok uzakta, kuytuda
Suları berrak pınardık

Biz her mevsim yazdık
Hep aşk, hep sevdaydık
Her gün döndü dünya
Kimdik, kim olduk?