Ne kadar kaçmaya çalışsak da yüzleşmediğimiz sürece acı mı, utanç verici mi, iğrenç mi desem? Hepsi birden demek daha doğru olur. O korkunç gerçek, hiçbir yerde değilse bile rüyalarda kabus olup üstümüze çöküyor.

Küçücük bir çocuk dile getirilemeyecek bir vahşetin sonunda katledilmiş, toplum infial halinde ayağa kalkmış, yayın yasağı getirilmiş ama aile bireyleri neler görmüş, neler yaşamışsa bu olay onlarda şok etkisi yapmamış. Dilleri tutulmamış, boğazlarına bir yumruk tıkanmamış; bir sinema filmi anlatır gibi anlatıyorlar.

Dede mi, baba mı olduğu belli olmayan bir sefil yaratık, yüzü kızarmadan çocuğun kayboluş hikayesini anlatıyor. Abla mı anne mi olduğu belirsiz başka çocuk yaşta birisi; (Çocuk olduğu için ona sefil diyemedim.)

"Demek ki Allah çok seviyormuş, yanına aldı." diyebiliyor, derken de sesi titremiyor bile!.. Bu çocuk duygularını ve ahlaki değerleri bu denli yitirinceye kadar neler yaşadı ki bu hale geldi? Hepimizi dehşete düşüren bu benzeri olaylar onlar için nasıl normalleşti?

"Allah verdi, Allah aldı" ya dönüştü olaya bakış açısı. Bu çok garip bir durum değil mi? Çok düşündürücü bir toplumsal sorun değil mi?

Yarın, o çocuk da bir ensest ilişki sonucunda dünyaya bir çocuk getirdiğinde ya kendisi katledecek ya da hala eğer ahlaki değerlerden kırıntı kalmışsa kendine bir şey yapacak. Daha da kötüsü, hiçbir şey olmamış gibi hayatını sürdürmeye devam edecek.

İslam inancında "Ahseni Takvim" ve Esfeli safilin" kavramları vardır.

Ahsen-i Takvim; insanın canlıların en şereflisi olduğunu,

Esfel-i Safilin de en aşağılığı olduğunu anlatır.

İnsan yaşamını bir piramit olarak düşünürsek, piramitin en tepesi ahsen-i takvim; dünyaya geldiğimiz an ve bebeklik dönemimiz olarak anlatılıyor. Sonra büyüdükçe, Adem'le Havva'nın yasak elmalarıyla tanışıp, onları yemeye başladığımızda aşağılara inmeye başlıyormuşuz. Bu durumun psikolojideki açıklaması da dünyayı algılama ve ahlaki değerler olabilir.

Şimdi bu sefil yaratığa sorsan; "Elhamdülillah, Müslümanım." der. Belki, namaz kılar oruç tutar, ama ahlaki değerler yerlere yeksan, "esfel-i safilin" olmuş haberi yok.

Hani Sivas'ta Madımak Otelde "Din elden gidiyor." Diye yaktıkları şair Metin Altıok vardı ya; ne demişti:

"Kıyamet çoktan koptu, haberiniz yok; siz hala her sabah güneşin doğuşuna güvenin."

KOPSUN KIYAMET!