Okullarda her yıl dönem başında sınıf ve yaş seviyesine göre belirlediğimiz, belirli gün ve haftalar listemiz olur bizim. Başta milli bayramlarımız için bütün okul sınıf seviyelerine uygun kutlama programları hazırlarız. Bazen çeşitli etkinlikler yaparız, bazen panolar düzenleriz. "Hayvanları Koruma Haftası" "İnsan hakları haftası" "Otizm Farkındalık Günü" gibi hemen her hafta bir belirli gün kutlarız. Çoğu çocukların bir kulağından girer öbür kulağından çıkar, ama biz asla vazgeçmeyiz (!) Bir sonraki günle kutlamalara devam ederek farkındalık oluşturmaya çalışırız. Oluştuğu da olur, oluşmadığı da… Deniz yıldızının hikayesi gibi, ne kadar kurtarırsak kar diye düşünürüz..."Pi Günü" bile var.

14 Mart Pi Günü… Birinci sınıftayken, büyük sınıflardaki hareketliliğe tanık olunca çocuklarımdan biri demişti ki:

"Öğretmenim, bu pi ne ki, kutlama yapıyorlar?" Birinci sınıftaki çocuğa bir simidin üzerinde pi sayısını anlatmaya çalışmıştım. Dedi ki:

"İyi ama bunu niye kutluyorlar ki, bu bir kural gibi bir şey, her kural için kutlama mı yapacağız?" Haklıydı çocuğum, eğer bir kutlama yapılıyorsa mesnedi olmalıydı.

Facebook, İnstagram gibi sosyal medya platformlarında da belirli gün ve haftaları hepimiz hiç boş geçmiyoruz, ben de dahil... Kutlanacakları da kutluyoruz, kutlanmayacakları da kutluyoruz. Bir kutlama ki ucu bucağı yok.

Bugün 1MAYIS…"İşçinin ve Emekçi"nin bayramı; ama işçi ve emekçinin dışında, hepimiz coşkuyla kutluyoruz.

Adına "Emek ve Dayanışma Günü" diyoruz, resmi tatil olarak iş takvimlerine geçiyor; emekçiler işlerinin başında, tatili onların dışındaki herkes yapıyor. Tam bir ikilem…

Biz 1 mayısları şarkılar paylaşarak kutlarken, kapitalist sistemin çarkları bugün bile dönmeye devam ediyor.

Biz neyi kutluyoruz, biz kimi kandırıyoruz? Bence kendimizi… Rengimizi belli ederek vicdanımızın sesini susturmaya çalışıyoruz sanırım.

"Yanındayım emekçi kardeşim." Mesajı vermeye çalışıyoruz galiba.

İçimde çatışan iki farklı ses var. Birisi diyor ki:

"Mademki rahatsızsın, o zaman neden başka bir şey yapmıyorsun?"

Öteki:

"Eee ben başka ne yapabilirim ki? Yapanları ve yapmak isteyenleri susturuyorlar bir şekilde. "

"Korkuyor musun?"

"Ne yapayım, Don Kişot gibi değirmenlerle mi savaşayım, buna izin verirler mi? Kaç yürekli gazeteci aylarca, berat ettikleri davalardan bile tekrar tekrar yargılandılar. Bırak gazetecileri, sıradan yurdum insanları bile sosyal medya paylaşımları için fişlendiler. Korkuyorum tabi ki…"

Bugün apartman görevlimiz günlük işlerini yaparken, çocuğa bari bir şeyler ikram edeyim dedim. Kapıyı açtım seslendim, geldi, tabağı uzattım:

"Bayramınız kutlu olsun." Dedim.

"Abla bayrama daha 10 gün falan var." Dedi.

"Yok" dedim, "O değil, bugün emekçilerin bayramı ya, onu kutlamak istedim."

"Aaaa, öyle miymiş!" Çocuk o kadar şaşırdı ki, tabağı alırken neredeyse düşürecekti.

Onlar işinin başında, bayram kutlayan biz!

Keşke çocukluğumuzdaki "Bahar Bayramı" olarak kalsaydı 1Mayıslar yine. Bizim çocuklarımız da okullarıyla kırlara gitselerdi piknik yapmak için, biz de annelerimiz gibi piknik sepetleri hazırlasaydık çocuklarımıza. Gerçek bir bayram olsaydı herkes için. Kardeş kardeşin, polis halkın karşısında olmasaydı!

1977 Taksim olayları yaşanmamış olsaydı keşke!

Emek çok, dayanışma yok, ama biz yine de kutluyoruz.

Sedye kirlenmesin diye "Çizmelerimi çıkarayım mı?" diyorsa yerin bilmem kaç metre derinliğinden çıktığında bir emekçi, sedyeyi bile kendinden daha değerli görüyorsa sözün bittiği yer, işte orasıdır.

Kim bilir, belki bir gün taşlar yerine oturur, hak edenlerin bayramı olur 1MAYISLAR…