By Mehmet Soral on Cumartesi, 14 Eylül 2019
Category: Siyaset

SİYASİ GÜNDEME DAİR

Siyasal İslamcılar Karşı Ortak Hareket Etmek

Siyasal İslamcıların Türk milleti ve devletine karşı kurguladıkları her türlü alavere dalavere kumpas süreçlerinden; velhasıl kelam tüm ihanet ve kalleşliklerinden sonra; güzel ahlak temelli vatan ve millet sevgisi paydasında birleşen bu coğrafyanın her insanı ile el birliği içinde çok şey başarabileceğimize inanıyorum.

İdeolojik önceliklerden azade böyle bir işbirliğine acil ihtiyaç olduğuna inanıyorum. İçimi ürperten, zihnimde tasavvur ettiğim "Siyasal İslam" kaynaklı ve BOP projesi dahilinde devam etmekte olan sürecin panzehiri "Özgürlükçü demokrat Türk milliyetçileri" ve "Ulusalcı sol"un işbirliğidir. Bu iki unsurun etrafında konsolide olacak seçmen kitlesi siyasal İslam karşısında başarılı olabilecektir.

Böyle bir iş birliği, inançların teminatı ve güvencesi olan laikliği koruyacağı gibi İslam Dinini suistimalcilerin tasallutundan kurtararak, inanç dünyaları allak bullak olmuş, Deizm'e doğru savrulan Türk gençliğini de kurtaracaktır.

Yine Bir 12 Eylül Yıl Dönümü

Her 12 Eylül geldiğinde aklıma ilk gelen; 1980 öncesi, özgül ağırlıkları yüksek, yetenekli ve donanımlı ülkücü ve solcu gençlerin birbirlerine kırdırılarak; her iki dinamik gücün ülkemiz ve milletimizin geleceği üzerinde inisiyatif almalarına mani olmaya yönelik her türlü ihtimale karşı kalleşçe bir sürecin yürütülmüş olmasıdır.

İkinci bir husus ise bu iki siyasal duruşun dışında; hiç hak etmeyen siyasal İslamcılar ve onların metresleri liboşların çok gariptir ki; muktedir olarak ülkenin her türlü imkanından en iyi şekilde yararlanıp, en büyük zararı vermiş olmalarıdır. Çünkü bu senaryoyu yazanların muradı vasıflı olanları kırdırıp, olmayanları sahaya sürmekti.

Garip bir çelişki ama aynen böyle oldu. Ben bu değerlendirmemi kendimi "Özgür düşünceli demokrat ülkücü" addederek yapıyorum. Dolayısıyla "Sen böyle diyorsun ama falanca parti şöyle yapıyor" sorusu beni bağlamaz.

Ülkücülerin Sivilleşmesi

Ülkücülerin siyasallaşmasından ziyade sivilleşmesi; murad edilen ''Kızıl elma''ya yürüyüşümüz için daha hayırlı olmaz mı. Sivil toplum örgütlenmeleri şeklinde daha faydalı olunabileceğini düşünüyorum.

Çünkü böyle bir "Ülkücü dava" stratejisi irade gasbına, suistimallere fırsat vermez. Bir de "Ülkücü Hareket" adına şimdiye kadar yaşadığımız hal ve durumlar sonrası anlıyoruz ki; hareketin banisi Başbuğ Alparslan Türkeş'in vefatından sonra yüzümüzü güldürecek, nefsimizi okşayacak bir günümüz olmadı. Oysa 22 yıl sonra hareket adına elle tutulur bir sonuç, başarı elde edilmemişse; bunun tek müsebbibi "Ülkücü Hareketi" siyasetin yönlendirmiş olmasıdır.

Nedenleri tartışmak istemiyorum ama bir gerçeğimiz var ki o da; bu milletin en dinamik ve yetişmiş nesli ülkücülerin devletine ve milletine faydalı olmaları, hizmet vermelerine bir şekilde mani olunmuştur.

Öyleyse ise siyaset kurumu yol ve yöntemleriyle başarı elde edemiyorsak niçin sivilleşmeyi düşünmüyoruz.

Ata sözlerimizdeki sırrı bilmek lazım

Atalarımız boşuna laf söylememiş. O ata sözlerinin manaları; yüzlerce yıl demlendikten sonra imbikten damlaya damlaya dillere yerleşen sözlerdir.

Ne demiş atalarımız "Arsıza kütük çakmışlar, bu gürültü nereden geliyor" demiş.

Hayvanat bahçesinin müdürünü; sadece ve sadece kayırmacılık adına bir bilim kurumunun başına atayanlar utanmadan, sıkılmadan ve de ARSIZCA 31 Mart-23 Haziran tarihleri arasında haksız işe alınanların İmamoğlu'nun işten çıkarmasına isyan ediyorlar.

Vallahi benim kanaatimce İmamoğlu haksızlık yapmıyor, kendi çapında adalet sağlıyor. Sizce İmamoğlu'nun kendilerine söz hakkı verip, makamına çağırdığı, ta.aklarını yayarak oturan o ukala ve saygısız iki adam neyi hak ediyorlar. Bu öz güveni nereden alıyorlarmış. Onların işleri hep hazır değil mi. Koskoca devlet ellerinde, İmamoğlu çıkardıysa başka yer mi yok orada istihdam etsinler.

Kolay değil. "Devlet bizimdir" Psikolojisinden sonra "Kalk bakayım oradan" psikolojisine geçmek ve yeni konuma uyum sağlamak çok zor. Daha bu ne ki; bunlara alışıp, hesap da vereceksiniz.

Meral Akşener'i Eleştirmek için Özel Çaba Sarf Etmek

Meral Hanım'ı eleştirmek isteyenler malzeme bulmakta zorlanınca; ıkına ıkına en sonunda Hanımefendinin bir kadın zarafeti ile ortaya koyduğu ve her medeni insan için asgari davranış biçimi olan tokalaşma retüelini aciziyet olarak yorumladılar.

Çok özür dilerim, adam malın teki. Hanımefendi, kendisini "Adam değil" ama insan olarak görüp elini uzatıyor. Dedik ya; adam mal ve kendini toparlayıp ayağa kalkması gerekirken, bunu yapmıyor, Meral Hanım daha da eğilerek tokalaşmak zorunda kalıyor.

Ve buradan hareketle; Meral Hanım'ın bu davranışını zafiyet olarak görüp, kendisi ile aynı yola çıkmış olma pişmanlığını bile dile getirenler var. Bu kadar basit ve sığ bakış açısı ile Allah aşkına sizlerle nereye kadar gidebilirdik ki. Dolayısıyla bir an önce şu partinin yakasından düşün artık. Ya geldiğiniz yere iade olun, ya da yeni bir yere taşının ama İYİ PARTİ'yi rahat bırakın.

Devlet Egemenlik Hakkını Kısmen HDP'ye mi Devretti

Diyarbakır'da HDP binası önünde evlatlarının akıbetlerini sorgulayan analar vesile kılınarak Hükumetin yeni bir açılım niyetine binaen değişik bir versiyonunun sergilendiğine şahit oluyoruz.

Nasıl bir hükumet etme sorumluluğudur ki; devlet olarak evlatlarını birileri gasp edip, dağa kaçırmışlar ancak sen sanki egemenlik haklarını birilerine devretmiş gibi o çocukların analarını HDP kapısına göndererek "Bu ülkede bu işler için egemen olan HDP'dir, git sorununu onlarla hallet" gibi sorumsuzluk örneği sergileniyor maalesef.

HDP'nin meşruiyeti kabul edilmiş olmalı ki; şüphesiz de öyle; vekillerinden birisini meclisimize başkan vekili yapıp, meclis oturumlarını yönettiriyoruz. Onları tüm VIP haklarından yararlandırıp, her ay başı maaşlarını da tıkır tıkır ödüyoruz. Yurt dışına Türk milletini temsilen çeşitli çalışma ve etkinliklere gönderiyoruz.

Peki hükumet; niçin kendilerine bu kadar haklar tanınan HDP velileri ile mecliste bir komisyon kurarak; Diyarbakır'da HDP inisiyatifine terk ettiği sorunu millet egemenliğinin ortağında, mecliste yine aynı adamlarla çözme yoluna gitmiyor. Eğer bu HDP vekilleri muhatap almak istenmiyorsa; millet olarak bu insanlara ne diye maaş ödeniyor. Kerizmiyiz biz.

İstanbul İçin Kayyum İddiası İmamoğlu'nun Koltuğunu Sağlamlaştırdı

AKP, İmamoğlu lehine öyle bir konjonktür oluşturdu ki kendi elini kolunu bağladı. İstediği gibi üzerine üzerine gidemeyecektir. Velev ki kayyum atanacak suç işlese bile kırk düşünüp bir biçecektir ama yine de atayamayacaktır.

Bunun böyle olduğunu S.Soylu'nun bugün merakla beklenen açıklamasından anladık. Ne diyor; "Ne kayyumu; terörle ilişkin bir durum söz konusu değil ki". Oysa öyle esip gürlüyordu ki kamuoyunda oluşan algı görevden almak olmasa bile tehdidini duymaktı.

Eğer AKP bir şekilde İstanbul'a kayyum atarsa; gerekçesi ne olursa olsun kendi kendine darbe yapan hükumet olma özelliğinden sonra bu sefer de kendi kendini teokratik bir yönetim olduğunu ilan etmiş hükumet olacaktır. Olmasa bile böyle bir konjonktür olanı biteni hem bize de hem de dünya aleme böyle okutacaktır.

Parti İçi Eleştiri Nereye Kadar

Yahu arkadaşlar gına geldi; bırakın artık Hasan Seymen'i falanı, filanı. Hasan Seymen üzerinden partiyi yıpratmayı değil, Meral Akşener üzerinden yüceltmeyi deneseniz diyorum.

Bir an için kendim de dahil olamak üzere hepimiz yaramaz, eleştirelecek insanlar olduğumuzu düşünelim; değil mi ki Osman Öcalan denen bir katile Cumhur ittifakı, yani siyasi muktedirler devlet televizyonumuz TRT'ye çıkması şerefini bahşedip de Meral Akşener'e bir defa olsun bu imkan tanımamışsa şayet; benim için kesin hüküm; bu cesur kadın, cesur olduğu kadar da milli, güvenilir ve sahicidir.

Siyasette Dilin Yozlaşması

Ulan kendinizi de, siyaset dilinizi de alçalttıkça alçalttınız be. Osuruk tutamayan ishal olmuş göt gibisiniz; aklınıza her geleni kontrol etmeden muhatabınızın yüzüne boca ediyorsunuz. Güya siyaset yapıyorsunuz öyle mi; seviyesi düşük, etik değerler yoksulu sünepeler.

Açın video'ları izleyin otuz sene önceki siyasilerin üslubu nasılmış. Birbirlerine nasıl hitap ediyorlarmış; zarafet ve nezaket nasılmış öğrenin, uygulayın. Olgunlaşmış siyasi kültürü kürtaj eden, kültür doğurganlığına kastetmiş günahkar bir güruhsunuz.

Peki ben niçin sizi tarif için bu üslubu kullandım. Bana da yakışmadı değil mi. Siz buna şükredin; zira "Benim itikadımca size sövmenin sevabı bile var"

Allah başınıza bir bela verse de bir şekilde def olup gitseniz ama sadece sizin başınıza..

Özgür Düşünceli Demokrat Ülkücüler

Değerli bir kardeşim kendince beni uyararak dikkatimi çekiyor; "Özgür düşünen, demokrat ülkücü gibi sıfatları kullanarak ülkücülüğü sulandırıyorsun" diyor. Ben de kendisine dedim ki;

"Değerli kardeşim bu sıfatlar Türk milliyetçiliği davamıza, Ülkücülüğümüze güç verir, nitelik kazandırır.

Özgür olmayan Müslümana dini vecibeler bile farz olmaktan çıkıyor bilirsin. Peygamber efendimize peygamberlik gelmeden önce demokrat bir insan olduğu için emin kişi sıfatı ile hakem kılınmıştı. Peki dinimiz üzerinden verdiğim bu iki örnek ile özgür ve demokrat ülkücü olmak ülkücüye üstün nitelik mi kazandırdırır yoksa itibarını mı kaybettirir"

Üzerimizde bu iki sıfat hep eksik olduğu için hiç bir zaman muktedir olamayıp, hep başka partilere eklemlenerek onların amaçlarına hizmetkar olduk. Peki biz bunu hak ediyor muyuz?

İmamoğlu rüzgarı CHP'deki Radikal solu Rahatsız Etti

Canan Kaftancıoğlu'na verilen ceza aslında Cumhur ittifakının kendi kalesine attığı bir goldür.

Marjinalleri dahil tüm sol gruplar artık bundan sonra CHP çatısı altında konsolide olacaklardır. HDP de şüphesiz buna dahil olacaktır. Canan Kaftancıoğlu ne yapmıştır, ne demiştir; diyelim ki yüzde yüz affedilmeyecek suç işlemiş olsa bile; alınmış olan ceza kararı her halükarda siyaseten Cumhur ittifakının aleyhine sonuç verecektir.

Zaten, İmamoğlu Diyarbakır'a gönderilirken; ileriye dönük prestijinin sarsılarak klasik bir solcu tipinden ziyade "Türkiye ortalaması" bir insan modeli olan bu insanın estirdiği rüzgarın CHP'ye yerleşmesi ve kalıcı hale gelmemesi için İmamoğlu aleyhine bilinçli bir kurgu devreye sokulmuştur.

Sonuç; Canan Kaftancıoğlu'na verilen cezanın solda yaratacağı tahrik CHP'nin radikal sola kayması sürecine evrilmesi ile birleşince siyasi yelpaze çok değişecek ama ile de Cumhur ittifakı aleyhine olacaktır.

Ama Cumhur ittifakının bir şansı var. Konjonktürü kendi lehlerine çevirmek için aynen Ahmet Türk de olduğu gibi Devlet Bahçeli teklif eder, Recep Tayyip Erdoğan da onaylayarak Canan Kaftancıoğlu af edilebilir(!)

Alışmak Kolay olmasa da Hazmetmek Zorundasınız

Kolay değil adamlar 17 yıldır kesintisiz iktidar olunca kaybetmek, muhalefette kalmanın ne demek olduğunu yeni yeni fark ediyorlar ama yine de alışamadıklarını saçmalamalarından anlıyoruz.

Şöyle ki; AKP milletvekilliği yapmış muhterem diyor ki; İmamoğlu her gittiği yere İstanbulluları temsilen benim selamımı götüremez.

Bir diğeri ise; "Barolar birliği Başkanlığı seçiminde 1 oy farkla seçimi kazanan, tüm baroları temsil etme yetkisini elde ediyor, böyle şey olmaz." diyor. Bu da kelli felli olup, adı çok sosyal medyada çok geçen; kendini muktedire fark ettirmek için tavuk götünü bile öpmeye namzet birisi.

İster istemez "Ulan hergeleler! biz de milletin yarısı olarak Suriye bataklığına girmeyelim dedik ama girdiniz; bedelini biz de ödüyoruz, niçin girdiniz! " diyerek bu adamların yakasından tutup, evire çevire savurup atmak geliyor içimden.

Ben "Arsıza kütük çakmışlar, bu gürültü nereden geliyor demiş" deyince nedense hep aynı cenahtan tepki alıyorum.

Daha önce bunlar sadece bir kesimdi. Şimdi bunlara siyasal İslamcılığa evrilmiş "Ülküdaşlarımız" da eklendi.

Yine arsızın birisi İstanbul belediye meclisi toplantısında diyor ki; "İmamoğlu tatildeyken, Unkapanı Köprüsü altında bir vatandaş boğuldu; ne işi vardı tatilde falan, filan... "

İşte bu adam da; bir yerine kütük çakılırken "Bu gürültü nereden geliyor" diyenlerden.

Şimdi bu kütükçüye "Ulan hergele! yirmi beş senedir o köprünün altını ıslah etmeyen de mi İmamoğlu" diye sormak gerekmez mi.

Bu arsız böyle düşününce bizler de; "15 Temmuz'da gündüz gözü ile tanklar Maltepe'den Boğaziçi Köprüsüne doğru giderken Cumhurbaşkanı niçin tatildeydi" mi diyeceğiz. O zaman adama demezler mi "Ulan pezevenk, darbe muhatabına haber verilerek mi yapılır."

Diyorum ya hep; sürekli muktedir olma psikolojinin yerini yıkım alınca demek ki rezilliğin ve fütursuzluğun haddi de hududu da olmuyormuş.

Hadsiz, hudutsuz adam; sürekli Allah'a yakın olduğunuzu ima edersiz ya; öyleyse 15 Temmuz darbesini size haber vermeyen Allah; İmamoğlu'nu Allah'ın nasıl bir kulu olduğunu düşünüyorsunuz ki; İstanbul'a yağacak ve felaketlere sebep olacak yağmurdan haberdar olmasını beklediniz.

Bu saçmalık ve fütursuzluğunuzun ilacı yok. Zaman zaman kaybedeceksiniz sonra da hazmedeceksiniz.

Kısa kısa...

Vallahi söz; hiç de kızmayacağız. "Başkan"ı alın görevinden, biz de ikinci pamuğu tıkarız. Bizim için her yol gasılhane

Mehmet Soral

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Leave Comments