By Dogan Ay on Cuma, 24 Temmuz 2020
Category: Siyaset

OTORİTER KAFA

Otoriterlik her zaman bir yönetim krizidir aslında, bu bir mazeret değildir ama bir yönetememe halidir.
Yani baş edemediğiniz sorunlar arttığı sürece baskılar artar. Yani doğrudan zorlamaya gidersiniz. Rahat yöneten iktidarlar, çok zorlamaya gitmek ihtiyacı duymazlar. Hep böyle daha fazla baskı, daha fazla susturma çabaları, bir yönetme problemidir. 

İktidar gücünü korumak adına bunu yapar. Muhalefet dediğimiz şey ne yapar peki? Herkes bir problem olduğunun farkında bir alternatif, muhalefet veya bir ortaklaşa hareket var mı bu gülce karşı? Sanki muhalefet de aman bana bulaşmasın modunda. 

Otoriter rejimlerde en önemli görev sivil toplum örgütlerine düşer. Gerçekleri anlatma halkı aydınlatma bilinçlendirme toplumsal refleks oluşturmada sivil toplum örgütleri önemli. 

Lâkin sivil toplum örgütleri otoriter bir kafa ile yönetiliyorsa işin açmazı da ortaya çıkıyor. 

Ne yapılabilir çözüm nedir? Sorularının acilen masaya yatırılması gerekmiyor mu? Kim yapacak bunu? Muhalefet denilen kurum. 

Genelde otoriter rejimler yönetme zaafına düşer.

Yönetme zaafına düşen otoriter rejim baskı ile iktidarını koruma altına almak içgüdüsü ile hareket eder. Kendi içinde bile genel başkanın sözünün üstüne söz söyleyemez. Burada esas olan otoriter yapıdır. Burada iktidar derken sadece ülkeyi yönetmek algılanmasın. Bu otoriter güç siyasi partilerde bir takım sivil toplum örgütlerinde kendisini gösterir.

Partinizi yönetemiyorsunuz aslında fakat otoriter bir güç kullanarak bak ne büyük genel başkan dedirtiyorsunuz kendimize. Aslında toplumun bir bölümü bu otoriter yönetim biçiminden oldukça hoşnut. Hatta bu hoşnutluk kendisini büyük bir lideri(!) desteklemenin dayanılmaz hazzını da yaşatıyor.

Otoriter kafa ile demokrasi diyoruz sizin anlayacağınız.

Otoriter kafaya lider teşkilât doktrin eleştirilemez diye kılıf da uydurduk.
Otoriter kafa hoşumuza gidiyor ki hala sesimiz soluğumuz çıkmıyor.


Doğan Ay

Related Posts

Leave Comments