By Emrah Birgül on Çarşamba, 29 Mart 2017
Category: Siyaset

OSMANLI'YI KİMİNLE KURUYORSUNUZ?

Ülkemizin değer yargıları, kuruluş amaç ve ilkeleri, mevcut toplumsal düzeninin yapı taşlarıyla oynandığı sürece karşımıza sürekli olmayacak hayaller kuran kitleler çıkıyor.

Kimi zaman mevcut düzendeki hatalarını, beceriksizliklerini örtmek isteyen muktedirlerin zorlamasıyla, kimi zamansa yeni bir düzen ihtimalinde çıkar sağlayabilecek kişilerin gündem oluşturma çabalarıyla bu hayaller ortaya çıkarılıyor.

Bu konuya girmeden önce kısa bir Osmanlı Devleti-Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilişkisinden bahsedelim.

Türkiye Cumhuriyeti temel manada gerek uluslararası zeminde gerekse milli tarih çalışmalarımızda Osmanlı Devleti'nin devamı olarak kabul görülmektedir.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının gayretleriyle girdiğimiz Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı'nın akabinde yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile Osmanlı Devleti'nin arasındaki hukuki bağ çeşitli borç ödemeleri ve ilintili konular ile belirgindir.

Bunun yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti münevver Osmanlı Paşası Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından kurulmuş, İttihat ve Terakki başta olmak üzere bir çok aydınlanmacı yapı yine Osmanlı'nın içerisinden çıkmıştır.

Bu bir fikriyat değil, durumun ortaya konulmasıdır.

Osmanlı Devleti genel kabul tarihi ile 1299-1922 yılları arasında şu an üzerinde bulunduğumuz coğrafya başta olmak üzere bir çok yere hükmetmiş son döneminde ise gerçekleşen başarısızlıklar, yenilgiler ve içinde bulunduğu çözümlenemeyecek çöküş dönemi sonucu yine bu coğrafyanın münevverleri tarafından kurulan yeni ve mevcut çağa uygun kutlu bir Cumhuriyet'e yerini bırakmıştır.

Tarihimizde kurulan her devletimiz gibi beğenilecek, pozitif bulunacak yönlerinden bahsedilebileceği gibi eleştirilecek, hatalı yönlerinden de bahsedilebilecektir.Burada şahsi kanaatimce tek kıstas gerçekleri görerek, gerçeklerin üzerini kapatmadan fikirlerimizi savunmak olmalıdır.

Osmanlı Devleti ile bu bağımızı belirttikten sonra gelelim Osmanlı Devleti yeniden geliyor borazancılarına.

Şimdi öncelikle bu işi pohpohlayan ve kitleleri bir kıvama sokmak isteyen kişilerin sürekli bahsettiği Osmanlı hangi dönem Osmanlı bunu bir açıklığa kavuşturalım.

Son dönem kastedilmekte desek son dönemi sadece bir örnekle özetlemek gerekirse 1922 yılında hükümdarlığı sonra eren Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kalan nüfusumuz yaklaşık olarak 13 milyon kadardı(kimi kaynaklar 11 milyon civarı olduğunu belirtmekte)ve bu nüfusun sağlık hizmetleri için 86 adet yataklı tedavi kurumu, 6.437 hasta yatağı, 554 hekim, 69 eczacı, 4 hemşire, 560 sağlık memuru ve 136 ebe hizmet vermekteydi.

Bu örnek elbette savaşlardan çıkmış bir toplumun rakamsal örneğidir ancak bu örneği belirtmemin sebebi sağlık başta olmak üzere, gıda, eğitim, kültür gibi tüm alanlarda perişan olmuş bir hükümdarlığın hayalini kimsenin kurmayacağıdır.

Muhtemelen bizim insanımızın hayaline yerleştirmek istedikleri Osmanlı geniş bir alanda hüküm süren, uluslararası bir otorite olarak nitelendirebileceğimiz, çeşitli alanlarda ilim adamları yetiştirmiş yahut devşirmiş olan Osmanlı.

Müslüman toplumun dışında bir çok gayrımüslimin çeşitli alanlarda aktif olarak faaliyet gösterdiği, yabancı devletlerle ittifaklar kurulduğu Osmanlı.

Yahudiler başta olmak üzere bir çok gayrimüslim güruhu topraklarına kabul ederek çeşitli

gelişim stratejileri oluşturmuş Osmanlı.

Padişahların bir çok dile hakim olduğu, sanat ve zanaatte çeşitli çalışmaların yapıldığı Osmanlı.

Peki bu Osmanlı'yı en çok istediği söylenenler hatta bir tv programında Tayyip bey birinci padişahımız olacaktır diyenler kim?

Modern eğitimin karşısında kız çocuklarının okutulmasının günah olduğunu düşünen Tarikatler, gayrımüslimlerin kellerini almalıyız düşüncesinde radikal İslamcılar, herhangi bir alanda bilimsel ya da kültürel bir başarısı katkısı olmayan bindirilmiş kıtalar.

Sizin ne gibi bir el ile tutulur tarafınız var ki dönem koşulları içerisinde kendini bir çok alanda ön planda bırakmış Osmanlı Devleti ile kendi yaşantınızı bir tutuyorsunuz.

Bununla beraber Osmanlı Devleti asıl gücünü her zaman hanedan ve çevresini güçlü tutarak yaşamış, hanedanda siyasal sorunlar, çok başlılık gözükmesin düşüncesiyle ailesi yerleşik düzenden olan ve önemli aile kızlarından veliaht yapmaktan uzak durmuş bir sistemdir.

Sizin hayal ettiğiniz dönem örneğin Fatih Sultan Mehmet dönemi olsa değil sarayın, hanedanın yanına yaklaşmak bugün oturduğunuz muhitlerin isimlerini bile duyacak mıydınız zannediyorsunuz?

Aslında insanları yönlendiren bu sözde kanaat önderleri, sözde şeyhler, sözde sözü dinlenen kişiler her şeyin farkında.

İsterseniz biraz onlardan bahsedelim;

Osmanlı Hanedanı kayıtlarına göre ismi Hanedanlık Defterine geçirilen son Hanedan üyesi 1922 yılında doğan Neslişah Sultan'dır. Bu tarihten sonra hanedanlık tamamen sona ermiş yeni doğan üyeler Osmanoğulları ailesinin bir ferdi olmuşlardır.

Ancak son dönemde yine kendini Sultan ya da Şehzade zanneden hala bir hanedanlığın varolduğunu düşünen aklıevveller mevcut zeminin kayganlığından kültür mantarı gibi tekrar bitmeye başlamışlardır.

(Osmanoğulları ailesinin üyesi olan ancak sükut ve terbiyesini bozmayan Mustafa Kemal Atatürk'e saygılı ve kendi halinde yaşam süren aile üyelerini kast etmiyorum elbette.)

Mustafa Kemal Atatürk benim aileme saygı göstermemiş olabilir ama ben ailemden aldığım adaptan ötürü kendisine saygı gösteriyorum diyebilecek cürette bulunan sözde Hanedan üyesi Nilhan Osmanoğlu gibi kendini bilmezlerden bahsediyorum.

Bir süre önce bir toplantıda ''Yetti bu parlamenter sistem'' çıkışı ve sürekli gündeme gelme çabalarıyla mevcut muktedirlere yanaşmaya çalışan bu şahsiyet ve yine ailesinde bu kafa yapısı içerisinde olanlar elbette sadece çıkarlarının peşindedirler.

Ne kendi atalarına içten gelen bir saygı ne de Türk Milleti'ne zerre iyi niyetleri olmadan sistemde kendilerine akçeli bir yer edinmenin gayretine düşmüşlerdir.

Bu fırsatçıların yanı sıra Osmanlı geliyor propagandası yapan sahte dindar, gerici, yobaz şeyhler meselesine de değinelim.

Bunların temel prensibi dini ya da fikri bir düşünceyi yaymak değil kendi kalabalıklarını ve maddiyat havuzlarını beslemektir. Kendileri için en uygun olan sistem insanların Rabbin değil kulun kulu olan düzenin geri getirilmesini savunmaktadırlar.

Bunu kendi habitatlarında yapsalar dahi bu işin kurumsallaşması onların keselerini daha çok doldurmalarını ve emirlerinde her işlerini yaptırdıkları kalabalıkların çoğalmasını sağlayacaktır.

İçlerindeki küf tutmuş, ağ bağlamış zihniyet için mücadelelerini sürdürmektedirler.

Bir diğer bahsetmemiz gerekenler ise:Radikal İslamcı Gruplar

Açık ifade ile Demokrasi, Çağdaşlık, Kadın Hakları, İlerici Eğitim gibi ne kadar iyi şey varsa karşısındadırlar.

Bir çok noktada sahte dindar yobaz şeyhlerle paralel fikirdedirler sadece daha köktenci ve yok edici çözüm arayışı içerisindedirler. Bir çok grubun kafasında Osmanlıyı yeniden diriltmek hayali varken kimi Osmanlı'yla yetinmemek düşüncesinde daha geniş ölçekli hayallerin esiri olmuş üyelerden oluşurlar.

Siyasiler, gazeteciler, sanatçılar, toplumsal kanaat önderleri

İşte propaganda gücü en aktif ve meseleyi en kaçak göçek oynayan gruba geldik.

Osmanlı döneminde asla yaşayamayacakları hayatları yaşayan, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün çağdaş bir medeniyet kurarak yarattığı tüm imkanlardan faydalanıp, özgürlüğün ve bireyliğin tadını çıkarıp ağızlarında biat sözcükleriyle Osmanlı Devleti'ni övenler.

Yüzleri hep maskeli oldukları için günün gerektirdiği gibi yüzlerini boyamaktan çekinmezler.

* * *

Yazımın başında Osmanlı Devleti'nin beğeneceğimiz veya beğenmeyeceğimiz yönleriyle geçmişimiz olduğunu belirttim. Elbette yaptıkları hizmetleri takdir ederken, yanlışları eleştireceğiz.

Ancak yazı sonlanırken olaya birde şu boyuttan bakalım sözde Osmanlı gelsin isteyenlerin tamamına yakın bir bölümü;

Bu ülkede Atatürk izinden ilerleyen

ve buraya yazabileceğim yüzlerce meslek grubuna sadece Atatürk'ü sevdiği için düşman bir zihniyetle bakıyorlar.

Bu düşmanca baktıkları zihniyet Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet payidar kalması fikriyatıyla hayatlarına devam ediyor.

Siz Türkiye Cumhuriyeti sonlansın Osmanlı geri gelsin diyenler hayalinizde kurduğunuz Osmanlı Devletinin en parlak dönemini kimle kurmayı tahayyül ediyorsunuz?

Türkiye Cumhuriyeti gitsin Osmanlı gelsin diyen ''eğitimli'' isimleriniz de vardır ancak çıplak ve tarafsız bir gözle incelendiğinde mevcut kadrolarınızla kurabileceğiniz sistem ilkel bir kabileden öteye gidemeyecektir.

Bu sebeple bizlere bu Cumhuriyeti miras bırakan Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına sabah akşam dua etmenizi şiddetle tavsiye ederim.

Yine ötekileştirici ve ayrıştırıcı planlarından vazgeçmeyenler ise şunu asla unutmamalıdır milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Atatürk'ün izinde bu ülkenin bekası ve yükselmesi için verdiği sözü asla unutmayacaktır.

Saygılarımla

Emrah Birgül

Related Posts

Leave Comments