By Mehmet Soral on Salı, 24 Eylül 2019
Category: Siyaset

MUHALEFETİN IMF İLE GÖRÜŞMESİ

IMF Heyetinin Muhalefeti Ziyareti

Cumhur ittifakı; devletin sadece kendilerine ait bir müessese olduğunu düşündükleri ve de; demokrasiyi içselleştirmiş olma şartına bağlı; IMF'nin de dahil olduğu uluslararası denetim, yaptırım, yönlendirme, danışma ve yardımlaşma kuruluşlarını "Tek adam gözü" ile görüp iplemedikleri için doğal olarak İMF heyetinin muhalefet ile görüşmesini çok yadırgadılar.

Tabi ki; bir de kendilerini doğrudan ilgilendiren yaşanmış bir süreci de hatırlayınca, endişelenmemeleri de mümkün değil. O da neydi; AKP'nin kurulması, Kemal Derviş'in ABD'den gönderilmesi ve BOP eş başkanının belirlenerek O'nun şahsında BOP projesinin devreye sokulması.

IMF, ülkemizi şu anki cari olan tek adam rejiminin mantalitesine göre görüp, izleyip, takip etmiyor ki. Üyelik taahhütlerimiz ve sorumluluklarımız dahilinde veri paylaşımında bulunmak ve bilgi sahibi olmak istiyor.

İstanbul Borsası'nın %70'i yabancı yatırımcı ise ve de sen bağlı olduğun uluslararası ekonomik kuruluşlara merkez bankamızın hükumetten bağımsız özerk bir yapıda olduğunu taahhüt etmişsen, sonra da gün gelip "Tek adam iradesi" ile faizleri düşürmedi diye Merkez Bankası başkanını görevinden alırsan, yenisi de görevine başlar başlamaz "Tek adamın" dediğini yaparsa kimse kusura bakmasın; İMF de ilişkilerini gözden geçirmek, yatırımcılarını korumak amacıyla kendince atraksiyonlar geliştirebilir. Demek ki bunlardan birisi de Türkiye'de muhalefet ile durum değerlendirmesi yapmak, bilgi sahibi olmak düşüncesi olmuş olabilir.

Dediğim gibi İMF; ülkemizi üyeliğimizin şartları dahilinde görüp, muhatap oluyor. Yani "TC Devleti" derken bu kavramı sadece iktidarı değil aynı zamanda muhalefeti de kapsadığını biliyor. Dolayısıyla İMF devletin iktidar kanadı ile değil muhalefet kanadı ile görüşmeyi uygun görmüş olabilir. Uzun yıllardır ülkemizde devlet denen aygıtın muktedir olanlardan müteşekkil olduğu algısı başta yönetenlerin zihninde yer ettiği için muhalefetin IMF tarafından muhatap alınması hazmedilemedi.

Burada önemli olan da bu görüşmelerden yıllar önce olduğu gibi bir "Eş başkan"ın çıkarılıp çıkarılmayacağı dır. Umarım gerek CHP gerekse İYİ PARTİ, IMF ile yapılan bu görüşmelerin özeti mahiyetinde bir metni paylaşırlarsa kamuoyu aydınlanacağı gibi bundan sonraki gün ve aylarda; "Cumhur İttifakı" yaşanacak olan her musibetin arkasında "IMF gizli görüşmeleri" deyip, mazeret üretemeyecektir.

Evet, Türk milliyetçisi ve İYİ PARTİ'li birisi olarak diyorum ki; muhalefet yaptığı görüşmelerin mahiyetini acilen kamuoyu ile paylaşmalıdır. Eğer varsa ki; kendilerine yol açma, hükümete de kumpas iması "Def olun gidin" demiş olmalarını da bekliyoruz.

Neslican Kızımız Uçmağa vardı

Prof. Nevzat Tarhan rektörü sevdiğimi söyleyemem. Bunun bilim adamlığı ile de hiç ilgisi yoktur. Daha ziyade "Siyasi omurgası" ile ilgili bir husus.

Nevzat Tarhan Hoca rahmetli Neslican kızımızın seküler savrulmaya kendini kaptırdığından hareketle; ölüm denen gerçekle yeterince yüzleşmediğinden; acılarının dinmesi için gerekli olan dini inanç ve telkinlerden uzak kaldığı anlamına gelen Twitter hesabı üzerinden düşüncesini açıklamış. İnsanlar da Hoca'nın bu düşüncesini haksız bulup eleştiriyorlar.

Bir dine inanma veya inanç denen şeyin kendi mantığı içinde insanın sıkıntılarını aşıp üstesinden gelmesinde; o dine bağlı bir takım telkin ve retüellerin olumlu katkısı olduğunu biliyoruz.

Mesela lise yıllarımda darmadağın olmuş ruh halimi makul bir düzeye çekmemi, rahatlamamı ve nihayetinde kurtulmamı dini inancımdan gelen bir takım retüeller dua ve telkin yöntemleri ile başardığımı söyleyebilirim.

Hoca bu manada yanlış bir şey söylemiş değil. Ne var ki; bir hastasının özel bilgilerini paylaşır gibi sanki rahmetli kızımızın "İnançsız" olduğunu İmaya varan cümleleri ile haddini aşmıştır. Oysa söylemek istediğini bilim adamı kimliği ile daha kolay ve anlaşılır şekilde ifade edebilirdi.

Tarhan Hoca şunu da yapabilirdi. Rahmetli kızımızın amansız bir hastalıkla yaşam mücadelesi için onu alt etme azim ve kararlığının insan psikolojisine dair yansımaları üzerine bizatihi kendi alanında öğrencilerine tez çalışması önerebilirdi. Koskoca bir Prof'un sanki cami kapısında aklına ilk geleni söyler gibi laf etmiş olması kendisine yakışmamış, doğal olarak da tepki çekmiştir.

Ancak Sayın rektörün sözlerini eleştireyim derken neredeyse din, inanç ve imanı yok gören hatta çağ dışılık kabul edip, kendilerini de farklı bir galaksinin süper yaratıkları zannedenler; kalanlarımızı da maraba takımı görmek gibi hadsizliğe kadar varan eleştiriler ve yorumlar yapmışlardır. Bunlar da en azından hoca kadar hatalı davranmışlardır. Toplumdaki herkesi Müslüman görmek ile Müslümanların hepsini cahil cühela ve yoz görmek düşüncesi arasında garip bir toplumsal savrulma halindeyiz. Toplumu bu iki ucundan tutarak sürekli sarsanları "Adam edecek" sosyal sorumluluk projesi geliştirmek gerekir diye düşünüyorum. Bu da çok zor; zira siyaset bu iki uçtan beslendiği için çözüm de üretmek zor.

Gerek psikoloji alnında bilimsel telkinler için gerekse dini telkinler için; hem yaşama sevinci hem de ölüm gerçeğini bilinç altında sentezleyerek yaşayabildiği sürece yaşamış olan bu kızımız; nihayetinde bizlere insanlık adına çok güzel bir yaşam öyküsü bırakarak uçmağa varmıştır. Ben o melek yüzlü kızımızın mekanının cennet olduğuna inanıyorum. Müslümanlara göre böyle amansız hastalıktan vefat edenlerin cennetle müjdelendiklerine dair çok sohbete tanık oldum. Ruhu şad mekanı cennet olsun. Ailesine sabırlar diliyorum.

Hani Bizim Bir Ağlak Adamımız Vardı

Türk Ordusu'nun kozmik odasının anahtarını arka pencereden yavuklusuna atıp, içeri alan ağlak "Baş sanık" sıfatı ile yargılanmadığı sürece; hak, hukuk ve adalet adına ne söylenirse söylensin, ne anlatılırsa anlatılsın hepsi dayatmadır, kabul etmiyorum.

Ben aptal değilim, hatta mille de aptal değil. 16 Aralık'da melek olan cemaat, nasıl oluyor da 17 Aralık'da puşt oluyor. Evet, bu işte bir puştluk var ama bu puştluğun gerçek kahramanları kimler.

Adam 15 Temmuz sonrası yurt dışında görevlendirilen bir asker. Yurt içi göreve çağrılıyor. Gelir gelmez açığa alınıyor ve davamında tutuklanıyor. Kendinden zerre kadar şüphesi olsaydı gelir miydi. Üstelik de elindeki pasaport ile istediği ülkeye iltica edebilecekken.

Ya diğer adam; mahrem odasının anahtarını pencereden gizlice yavuklusuna atan adam....
Cümle alem anahtarı atanı da, yatağa alanı da gördü ama bizlere dayatılan "Görmediğimiz, duymadığımız, bilmediğimiz" şeklinde.

Ne olursa olsun, her şeyin bir zamanı var. Dokuz ay sonra "Piç" meydana çıkınca peydahlayanlar da izahatini yapacaklardır elbette; troller "Leylekler getirdi" deseler bile.

Hatırladınız mı; Arınç denen ağlak'a bağlı TRT, Canada'dan canlı yayınla, fetöcü sahte bir Haham puştu ile iki saate yakın röportajı yaparak; o puştun iftiraları üzerinden vatansever asker ve siviller tutuklanmışlardı.

Sonra aynı ağlak, devletin namusunu peşkeş çekerek, yine aynı hainlerin devletin sırlarının saklandığı kozmik odayı ele geçirterek deşifre olmasını sağlamıştır.

"Ağlak adam" güya "Devlet aklı"na katkı için devletin en yüksek danışma kurulunda üye, oğlu ise vekil olarak mecliste.

Şimdi bu ağlak adam hala devletin "İtibarlı has adamı" muamelesi görmeye devam edecek ama fetö öğrenci yurdunda soğan patates doğrayan kadıncağız, 13 yaşında devlete teslim edilmiş askeri öğrenci, iş yasasına göre faaliyet gösteren dershanede çalışan yeni mezun öğretmenler fetö tutuklusu olarak ceza çekmeye devam edecekler.

Böyle adetin taaaaa.....

Milli Farkındalık Platformu

"Milli Farkındalık Platformu" adı altında bir platform; güya İYİ PARTİ'de yer almış olmanın pişmanlığını yaşayan bir grup zevat; Meral Hanım'ı zan altında bırakan, hatta iftira mahiyetindeki suçlamaları dile getirerek, bir anlamda MHP'ye dönüş kampanyası mahiyetindeki bir süreci yürütmeye çalışıyorlar.

İYİ PARTİ'nin ete kemiğe bürünmesinde emeği geçen bizler İYİ PARTİ'de var olan, hatta devam eden eksikliklerin, yanlışların farkındayız ama bu aksilik ve yanlışlıkların hiç birisi, bizlerin MHP'den kopmamıza neden olan yaşanmış bir çok kırılmalardan bir tanesine bile karşılık gelmemektedir. Hele ki; İYİ PARTİ'de var olan ve yaşanan eksikliklerde en az dahili olan da Meral Hanım dır. Kaldı ki MHP'de yaşanan kırılmalar bizatihi genel başkan Devlet Bahçeli kaynaklı, İYİ PARTİ'de yaşanan eksiklikler ise yeterince kurumsallaşma sürecini tamamlayamamış olmasından kaynaklıdır.

Dolayısıyla "Milli Farkındalık Platformu"nun doğrudan Meral Hanım'ı hedef alan bildirgesinin maksatlı olduğunu inanıyor, MHP'ye dönüş kampanyasının bir ürünü olduğunu düşünüyorum ve dikkati nazara da almıyor, sizlere de almamanızı tavsiye ediyorum.

Ne Demek ''Alnı Secdeye Değmek''

Ne demek "Alnı secdeye değen"e inanmak ve güvenmek. Geçiniz onları. Bu ön kabul ile ne ihanetler gördü bu millet, ne hainleri besledi bu devlet.

O seccadenin altına gerçek kişiliklerini saklayıp, yine kendi iğrençlikleri üzerine secde eden nice puştları ve bunlardan müteşekkil nice güruhlar gördü bu millet.

Bu güvensizlik algısının yine bu güruhun tasallutundan kurtarılmasına kadar; en azından Müslüman birisi olarak kendi vicdanımda en güçlü referans kaynağım tüm insanlığın ortak değeri "Güzel ahlak" olacaktır.

Dolayısıyla kimse bana birisine itimat etmemi beklerken; varsa güzel ahlakından bahsetsin, yapmış olduğu veya göstermiş olduğu dini retüellerinden değil. Camide görülmüş, abdest alırken görülmüş, Ümre'de görülmüş falan feşmekan; geçiniz onları, bana güzel ahlak sahibi insan lazım.

Leave Comments