By Mehmet Soral on Pazartesi, 05 Kasım 2018
Category: Siyaset

GEÇEN HAFTA OLUP BİTENLER ÜZERİNE

Ülkücü sivil inisiyatif Rusya'nın sıcak denizlere inmesine mani olmuştur.

Ülkücü sivil inisiyatif 1980 öncesi verdiği mücadele ile Rusya'nın Türkiye üzerinden Akdeniz'e, yani sıcak denizlere inmesine mani olurken; o günün "Yeşil komünistleri" bugünün "Siyasal İslamcıları" ise biz ülkücüleri hasımlarımıza jurnallamakla meşguldüler.
...
Gün geldi o yeşil komünistler iktidar oldular. Kendilerini bu konuma taşıyanlarla eş güdüm halinde, Ortadoğu'yu dizayn etmek gibi bir misyona soyundular. BOP projesi dahilinde müsebbibi oldukları kaosun içinde boğulduk. Ülkemiz adına hesaplarımız şaştı, sorun boyumuzu aştı ve bir de baktık ki; 5000 ülkücünün aman vermediği Rusya artık Akdeniz'e, sıcak denizlere inmeyi başarmış.
...
Yüzlerce askerimiz şehit oldu, 3.5 milyon insan ülkemize sığındı, 40 milyar dolarımızı bu insanlar için harcadık. Peki ne kazandık; hiç bir şey, kim kazandı; Rusya. Ülkücüler ne yaptı; iradesi gasp edilip, etkisiz ve yetkisiz hale getirilerek pasif duruşa zorlandı. Nihayetinde bu pasif duruşu kendisine yakıştıramayan Türk milliyetçileri yeni arayışlar içine girerek, itirazını yüksek sesle dile getirmeyi başarmıştır. Böylece Türk milliyetçileri açısından yeni bir süreç başlamış olup, iradesini gasp edenlerin hegomanyasını tasfiye ettiği an Türkiye üzerine olan tüm projeler; sorumluları ile birlikte tarihin çöplüğüne atılacaktır.

Ah benim garip Türklüğüm ah

Ah benim garip Türklüğüm ah; merhametinin, hümanistliğinin kadir kıymeti bilinmeyince iyiliğinden maraz doğdu ve şimdi senin adın ve varlığın bu topraklarda tartışılır oldu.
...
Ey biz Türk milliyetçileri buna rağmen hala titreyip, kendimize dönmeyecek miyiz.

Türk milliyetçiliği ruhu, Osmanlı'nın tükenişi sonrasında, pay edilen topraklarımızda emperyalistlere karşı istiklal savaşı verdiğinde; bu mücadele süreci de dahil olmak üzere cumhuriyet ilanı ve Atatürk'ün vefatına kadar milletin adı tartışılmamışken; niçin epey bir süre geçtikten sonra bugünlerde İslamcı bir iktidar zamanında tartışılması cür'etine gidilmiştir.
...
Ne mutlu Türküm diyebilen herkesin bunun nedenlerini sorgulayıp, siyaseten de tedbirinin neler olabileceğine üzerine kafa yormamız lazım.

Bugün için AKP hükumeti; özelikle üst düzey bürokrasideki kadrolarının belirlenmesi, tayın ve terfilerindeki aradığı kıstaslardan birincisi Türklük ile sorunu olan kişilerin seçilmesi, ikinci kıstas siyasal İslamcı olmaları, üçüncü kıstas ise ileriye dönük olarak Türklüğü hiç bir şekilde çağrıştırmayacak bir millet adı ve buna binaen yeni bir devlet inşa etme ülküsüne sahip olmaları.
...
Ne mutlu Türküm diyebilen herkesin bunun nedenlerini sorgulamamız gerekmez mi.

Fetö'den devralınan tüm üniversitelerin akademisyenlerinin konuşmalarını takip ettiğimizde; henüz içlerinde bir tane olsun Türk milliyetçisi veya sol görüşlü isme rastlayamıyoruz; alayı siyasal İslamcı.

Tesadüfün bu kadarına da pes doğusu. Benim açımdan bu üniversiteler fetö'nün elindeyken ülke için ne risk taşıyorduysalar, bu zihni yapı ile bundan sonra da aynı riski taşıyorlar demektir.
...
Yahu, Allah aşkına; içlerinden bir tane olsun ''Ben andımızdan rahatsızlık duymuyorum'' diyen çıkmaz mı; çıkmıyor arkadaş.
...
Önemine binaen tekrarlıyorum; ülkemizdeki Rum, Ermeni, Yahudi hatta; misyonerlerin bile varlığının veya sayılarının ne olduğundan ziyade; kripto siyasal İslamcıların varlığına dikkat çekip, önemseyelim.
...
15 Temmuz da dahil olmak üzere; yaşadığımız tüm ihanetlerin temelinde siyasal İslamdan beslenmiş olmalarıdır.
...
Nasıl mı; çok uzun hikaye. İki örnek vereyim yeter. 15 Temmuz da, Deizmin artması da ülkemizdeki siyasal İslamcıların iktidarına denk gelmiştir. Bunun örnekleri uzar gider.

AKP ve Erdoğan'a dokunan yanar

Ve...
Böylece AKP tüm mensupları için dokunmazlık ilan etti.
...
Bir zamanlar fetö'ye dokunanlar yanıyordu, şimdi ise AKP ve Erdoğan'a dokunanlar yanacak. Saadet partisi milletvekilinin mecliste yaptığı konuşma nedeniyle hakkında soruşturma açıldı.
...
FOX TV ana haberde Fatih Portakal "Başımıza gelecekleri tahmin ettiğimiz için AKP ve Erdoğan'ı meclis kürsüsünde eleştiren milletvekilinin konuşmasını, kendimize sansür uygulayarak vermiyoruz" dedi.

MHP demeyeceğiz, haksızlık olur; Balgat muktediri ve müdavimleri diyeceğiz.

MHP'ye aidiyeti hala devam eden her Türk milliyetçisinin, MHP milletvekillerinin "Soğuktan donan askerlerimiz" konusunun araştırılmasına dair verilen önergeye HDP paralelinde çekimser oy kullanmalarına razı olmalarını düşünmek mümkün değil. Düşünenler olsa bile, bu ülküdaşlarıma büyük haksızlık yapmış olurlar.
...
Yapılan şey; kurumsal kimliği gasp edilmiş bir partinin ele geçirilen şifreleri ile kurumsal iradesi adına yapılan, gayri ahlaki olarak bankadaki hesabın içinin boşaltılması eylemi gibi bir şey.
...
Dolayısıyla Türk milliyetçilerinin kurumsal kimliği adına özne olarak MHP görülüp, O'nun üzerinden ifade edilen; Türk milliyetçilerinin gen yapısı, dünya görüşü, duygu ve düşüncesi ile hiç bir şekilde örtüşmeyen "Gaspçı eylem ve icraatları" lütfen MHP'ye maal etmeyelim. Özne olarak MHP yerine "Balgat muktediri ve müdavimleri" diyelim ki; Kürşat ve kırk çerisi misali MHP çatısı altında, daha düne kadar kucak kucağa olduğumuz ülküdaşlarımıza haksızlık yapmış olmayalım. Çünkü onlar kesinlikle Balgat muktediri ve müdavimleri gibi düşünmediklerini; hepsi hala arkadaşımız da ondan biliyoruz.

İYİ PARTİ'den yapıcı muhalefet

Meral Akşener günler önce hükumete; "Ekonomik krizi aşmak için özellikle otomotiv sektöründe vergi indirimine giderek, somut düzenlemeler yapın" demişti, onlar da yaptılar; Otomotiv sektöründe ÖTV'de %15 indirim kararı alındı.
...
İktidar, İYİ PARTİ'den danışmanlık hizmetleri alabilirler. Meral Hanım daha önce bunun teminatını vermişti zaten.

Al-i İmran Suresi, ayet 165

Al-i İmran Suresi, ayet 165 "Başkalarını iki misline uğrattığınız bir musibete kendiniz uğrayınca mı; "Bu nereden" dersiniz? Ey Muhammed, de ki; "O, kendi tarafınızdandır." Doğrusu Allah her şeye kadir dir."
Kaynak: 1980 diyanet basımı Kur'an-ı Kerim meali.
...
Vallahi ne diyeyim; bu ayeti okuyunca aklıma ilk gelen Ergenekon ve Balyoz kumpasları, sonra CEMAAT-AKP kavgası ve nihayetinde 15 Temmuz.
...
Ha bir de son olarak aklıma gelen; bütün bu yaşanan süreçlere CHP'yi dahil edip, tam aksine AKP'yi temize çıkarma çabası. Söylemezsen olmaz, bende yalan yok; bir de ekranların gülü Nagihan.

Adam diyor ki; ezan zaten Türkçe

Adama soruyorlar, "Ezan Türkçe okutulsun mu;" el cavap "Ezan zaten Türkçe".
...
İşte demokrasi öyle bir şey ki; bu tür insanların oyları ile başka insanların kaderleri belirleniyor. Adama "Biz yemeği neremiz ile yiyoruz" diye soracak olsak ona bile doğru cevap vereceği şüpheli.
...
Dolaysıyla, demokrasinin eğitimli toplumlarda bir anlamının olduğunu düşünüyorum. Adam yanlışı doğru bildiğinden o kadar emin ki; doğruyu bilene, öz güven dolu bir şekilde, yetmeyip bir de ukalaca "Kesinlikle yanlış biliyorsunuz" diyebilir.
...
Peki bu cüreti kimden alıyor; elbette cehaleti oy için güç kaynağı olarak görüp, ona pirim verenlerden; yani siyasi bezirganlardan. Siyaset kurumu cehaletten beslendiği sürece bu toplumun ve ülkenin ilerleyip, kalkınması mümkün değil.

MHP ve HDP donan askerlerle ilgili verilen önergeye karşo çekimser kaldılar.

Donan askerlerle ilgili olarak İYİ PARTİ'nin verdiği araştırma önergesine AKP ret, MHP ve HDP çekimser oy verdi.
...
Böylece Balgat müdavimi(Kurumsal kimliği gasp edildiğinden artık MHP demiyoruz) ve onun yiğit "Askerleri" HDP ile beraber hareket etmiş oldular.
...
Onlar için önemli olan İYİ PARTİ ile yan yana gelmemekti ki; onu da başarmış oldular.
...
Temel amaç, milletin yararına olan her şeye; parti taassubu göstermeden iş birliği yapmak medeni insan davranışının gereği değil mi dir.
...
EYT konusunda AKP ile yan yana gelen Balgat müdavimleri donan askerlerimizle ilgili olarak hangi ülke menfaatine binaen HDP ile yan yana gelmeyi münasip gördüler. Balgat müdavimleri işi kolay kılıp, otomatiğe bağladılar. Sanki "İYİ PARTİ ne yaparsa biz de tam tersini yapacağız" gibi bir kararları söz konusu.
...
Sadece yönetme zafiyeti ve geleceği okuyamama beceriksizliği yüzünden dahil olduğumuz Suriye kaosu nedeniyle, ülkemize göç eden 3.5 milyon insan için bu milletin 40 milyar doları harcanmışken; aynı milletin EYT mağduru bir kısım insanına niçin 700 milyar TL'nin ödenmesi istenmez. Evet, bu sorumuz elbette Balgat müdavimlerinedir.

CHP'de her yol Muharrem İnce'ye mi çıkıyor

CHP'ye bir bekçi lazım hemen Muharrem İnce, genel başkan lazım hemen Muharrem İnce, Cumhurbaşkanı adayı lazım hemen Muharrem İnce, İstanbul Belediye Başkanı lazım gene Muharrem İnce. Aydın bildiğimiz CHP seçmeni "Yeter be kardeşim" niçin demiyorlar, şaşıyorum.
...
Kimse kusura bakmasın, her ıkınmada hep Muharrem İnce çıkıyorsa; böyle bir CHP bu devleti yönetmez.
...
Muharrem İnce'nin bütün popülaritesi; çok garip, CHP'nin değil sadece ve sadece Erdoğan'ın onu kendisine rakip seçmiş olmasıdır. Dikkat edersiniz tüm meziyeti; bir siyasetçi için lazım olan polemikçi ve hitabetinin güçlü olmasıdır. Peki sadece bu özellikler lider olmak için yeterli mi dir; elbette hayır.
...
CHP'de öz güven sahibi, ayakları yere basan bir lider adayı çıkarmalı veya keşfetmelidir. Artık CHP'de her rüzgar estiğinde Muharrem İnce akla gelmemelidir.

Hangi şerefsiz gittiği yeri şereflendirmiştir ki.

"Meral Akşener 15 Temmuz gecesi evinin önünde ateş yakıp, belge imha etti" deyip algı oluşturan haysiyetsiz, onursuz adamın gideceği hiç bir yeri şereflendirmesi mümkün değildir.
...
Demek ki şerefsizden yardım almanın diyeti onu "Şereflendirmek" ile ödeniyormuş.

Sen bu sahtekarlığını ancak kendi sünepelerine yutturursun

Önce "Keşke Yunan galip gelseydi" diyeni hastahanede ziyaret edeceksin, sonra da gidip Atatürk'ün mozolesine çelenk koyacaksın öyle mi. Yutturamazsın bilesin.
Söyler misin, sen kimden yanasın. Senin gerçek niyetini anlayamayan ahmağın aklına şaşarım.
...
O kadar okuduk, tahsil yapıp adam olduk. Bütün bu emeklerimizi senin o gizli ajandanı okuyamayacak kadar silikliğe ve sünepeliğe razı olmak için miydi; elbette hayır.

Bir gecede millet cahil bırakıldı palavrası

Neymiş efendim; Cumhuriyet ile millet bir gecede cahil bırakılmış.
...
Tezimden vaz geçmiş değilim. Cumhuriyet ve Atatürk ile hesaplaşma derdinde olanların çoğu etnik özürlü kriptolar, bir kısmı ise yine kripto siyasilerin azatlık kabul etmeyen iflah olmaz köleleridir.
...
İftiracı sürüngenler.
Cumhuriyet kurulduğunda benim dedem 18 yaşındaymış. Ekabil ailelerin çocukları dışında hiç kimse okur yazar değilmiş. Onların eğitim öğrenimleri; falanca muhtereme bir çuval buğday, mısır, bir koç veya başka şeyler verilerek, karşılığında alınıyormuş. Yani medrese falan filan köylerde yokmuş, eğitim öğretim yaygın değilmiş.
...
Saray etrafında kümelenmiş, şehir hayatı yaşayanların okuması, yazması ve bunlar üzerinden anlatılanlardan oluşan hikayeler üzerinden Atatürk ve cumhuriyet düşmanlığı yapma çabanızı anlıyoruz ama yutmuyoruz.
...
Dedemi tanıdığımda hem okuyup, hem de yazması Latin alfabesiyleydi. Kızlar için eğitim öğretim zaten söz konusu değildi. Ezbere Kuran okuma, namaz sureleri bilmek onlar için yeterliydi görülüyordu.
...
Efendim "Cumhuriyet ile bir gecede millet cahil bırakıldı" sözünü Necip Fazıl'a atfediyorlar. Eğer Nacip Fazıl bu sözü inanarak söylemişse; o zaman Sakarya şiirini inkar ediyor demektir. Aynen aşağıdaki şiiri için "Evlatlıktan red ettim" dediği gibi. Necip Fazıl'ın ki güçlü görünmek için konjonktürel değişim. Genç ve delikanlı yaşlarında kadın tasavvufundan başı dönen; prostatı azdığında ise cumhuriyet değer ve kazanımlarından intikam almak isteyen bir ruh hali.
.....
Necip Fazıl kibirli, egosu bir türlü tatmin olmayan, son derece narsist bir insan. Böyle birisinin Atatürk'ü kıskanmamış olması mümkün değil. Buradan da anlıyorum ki; Nazım Hikmet ile atışması veya takışması da fikirden değil kıskançlıktan olsa gerek. Benim takdir ettiğim Necip Fazıl, Sakarya şiirini yazmış olan Necip Fazıl dır.

Mehmet Soral

soralmehmet{a}gmail.com
...

Bu akşam bir ateş duyup etimde
Kadın, kadın diye içimi oydum.
Ruhuma bir serin yer istedim de
Alnımı mermerin üstüne koydum.

Birden karanlıklar sökülüverdi
Odama bir hayal dökülüverdi,
Karşımda gerindi bükülüverdi,
Onu gözlerimle çırılçıplak soydum.

Artık ben ne günah olsa işlerim,
Yumuşacık yastığa geçti dişlerim,
Bir ân kadar sürdü can verişlerim,
Ey kadın, bu akşam sana da doydum.
Necip Fazıl KISAKÜREK

Related Posts

Leave Comments