By Burak Akdağ on Pazar, 05 Kasım 2017
Category: Siyaset

CIZIYI KAÇIRMAK YAHUT BİR TOHUMUN HİKÂYESİ

Zabah kavaltıda çıtır çıtır yediğimiz ekmeğan özü, daha un bile olmadan önce uzun bir serüven yaşamış olan bir tohumdur. Bu hikâyeyi çitinen çubuklan uğraşan birtakım Anadolu yiğitleri bilecektir amma bilmeyenler için uzun bir serüvene çıkacağaz. Hikâyenin hayatınızda işgal ettiği vakıt miktarı iddiamızın aksine pek kısa olabilir. Ancak anlatacağımız tohum binlerce yıldır bu serüven dâhilinde yaşagelmiştir.

"Allah nasip eder de temmuz ayının başıynan yirmisi arasında biçerci bulup da ekini biçtirirsen "şükür" dersin. Yüzün güler veya gülmez; Allah vermiş ya da vermemiştir. Hepsi onun değal mi zaten? Amma Allah o kadar böyük ki… Ve O'nun yaratığı toprağın o kadar bereketli ki… Hiç olmadı tohumluğun, unluğun, bulgurluğun çıkmıştır. Tavuğa - cücüğe, ördeğe, gaza - culuğa beş on teneke süprüntü kalmış; eşşağnen bücük danaya da ecik yemlik artmıştır.

Tohumluğu dama attın mı gözün tarlaya bakar. Öyle ya mala – davara ne yedirecan? Gış altı ay mal – melal ne yiyecek?  Doğru tarlayın başına… Çobanlar davar sokmadan, köylü sapı yürütmeden samanı yaptırmak ilazım. Biçerci de dabandan biçmediydi ya gene de guzuların önüne dökmeye, ecik de ekmek etmeye saman çıkar. Allah vere de samancılar vagonları yarı yarı getirmeseler de şişirseler biraz ne var?

Samanı yaptırdın. Tarla daban yerdeyse hele de davar – sığır ağzında ise güzden herg yapsan iyi olur. Yok, bahara bırakırsan gayrı iki litre mazut yaksan gene süremen, uğraşın durun. Sen en iyisi pulluğu tak da tarlaya yörü. Hem güzün sürersen gışın kar tutar ecik gönenini alır tarlan.

Moturun üstündesin. Şu kabin işi de iyi oldu değal mi? Eskiden gaporta doğrudan sendin. Elli dene gocuk geyince elin – kolun çalışmıyodu. Çitçeker işi de iyi oldu ha. Zalım rampayı döleği dinlemiyor maşallah. Modeli neyim düşük ya buna şükür diyecan gayrı. Aman gazı çok verme. On yedi – on sekiz gaz iyi. Çok basarsan çok yakar! Ne geraği var. Bi saat sona bitsin. Aman gazı da çok düşürme. Sona su mu kaynatır da hararet çıkar. Conta mınta yaktırırsın da altından kalkaman. Parçası da bahalı gâvurun. Yalnız aklından çıkarmaman gereken bi şey var: CIZIYI KAÇIRMA!

Daha bebeykene tek çeker moturlarla herg ederken sana öğrettikleri bir şey var: Cızıyı kaçırma… Tarlan bi ayar ossun. Cızıda kayma olmasın, moturun lastik izi görünmesin. Geriden bakınca bi ayar görünsün. Haa şu da var; olur da cızıyı kaçırırsan… Golay değal saatte yedi dönüm atacan da, daş – gaya çıkacak da, motur çöğdürecek de… Olur yani, cızı kaçar. Ossun, herg bu nasıl olsa daha kazayağı var, onda düzeltirsin.

Gış geçti. Bol yağışlı geçti. Karlar eriyince otlar hemen uyanır. Tarlanın suyunu çekmeden bi kazayağı sıyıttırman lazım. İlk kazayağı ecik zor olur, çok da yaktırır ya, ossun. Dırmığı takmaya gerek yok hotlar durur arkada… Amma gene unutmaman gereken bir şey var: CIZIYI KAÇIRMA!

Ha olur tabi. Üstünden gış geçtiği için tarlada pek kesek kalmamıştır amma ilk kazayağında motur hotlar durur. Rampada zorlar, badanaj eder. İlla ki olur bir yerde cızı kaçar. Ossun… Cızı arasında kalan otlar tarlanın suyunu alır ya ossun…

İlk kazayağında cızı da kaçtıydı. Gış yağışlı geçtiğinden otlar geri uyanmış zaten. Sen en iyisi arayı çok açmadan yanaş da şu kazayağını takıver. Dırmığı da unutma da hem düzeltir tarlayı hem de iyi kötü ot toplar gelir. Aman ha gene dikkat et de: CIZIYI KAÇIRMA!

İkinci kazayağı iyi olduydu. Arada gene cızı kaçtıydı ya… Ossun… Son kazayağı var daha. Şöyle böyle ekim zamanı da geldi ha. Daban güpresi de almışsın. Millet Dap atıyo amma paran neye yeterse onu atacan. Ellağam yerli atıyon. Tohumluk da koyduydun zaten. Köyde sellektör de çalışmıyor ülen! Zaten neyi var ki köyün. Yol – bel yok Allah etmiye. Başında adam ossa böyle olmaz da… Neyse… Gayrı mecbur tohumluğu gözernen eleyecağan. Fare yeniği ne olmasın. Kırığını neyini iyi ele aman. Yömiyeciye para vermen sen şimdi senin garıynan ağar ağar elersin. Ekime yömiyeci ilazım zaten. O ara müüzerin otomatiğini neyini kim atacak? E, belin de ağrıyo. Çuvalları gucaklamak kolay mı? Elli kilio hepsi. Tek elle kaldırdığın günler geçti. Hem buğdanın yarımlanma işi var pembe ilaç karıştırma işi var illa adam ilazım.

Ekmeden son kazayağını da çek de hazırla tarlayı. Ot mut yokmuş fazla. Şöyle yüzünden cızılasan yeter. Maksat toprak hem hava alsın hem de tarla düzelsin. Gerçi iyice düzelmiş. Taksiynen gez yavru… Otoban gibi düzelmiş. Bi de ekince görecağan sen tarlayı. Üçüncü kazayağında uçak gibi gitse de motur sen gene de unutma: CIZIYI KAÇIRMA!

Ertesi gün ekilecek olsa bile alışkanlık ossun. Kim görecek deme. Bi sefer cızıyı önemsemeyi bırakırsan öyle alışın gayrı, öyle gider. Sen yine de: CIZIYI KAÇIRMA!

Hergden beri dört sefer girdin tarlaya. İşçilik fena da olmadı. Bi dene ot yok maşallah. Hergte, kazayağı çekerkene ufak tefek kaçırsan da cızıları gene de iyi oldu. Zaten üstünden geçe geçe oralar kayboluyor. Amma ekim başka, tarlayı ekerken sakın: CIZIYI KAÇIRMA!

Tarla gözel olmuş. Tam tavında. Yaşarlık da yok. Tam ekimlik hava. Güprenin, buğdanın ayarına iyi bak da yanlış atma. Aman cızıya dikkat et, sonraki cızıda müüzerin tekerinin kıyına basacak tekerin. Komşunun oğlan da savulsun geldi. Elli – yüz ne versen alıyor garip. Bi bu kaldı zaten köyde…

Bismillah! İyi de oluyor ha ekim. Açıkta ne kalan yok. Aha işte! Çok doldurdun müüzeri! Çıkmayacanı biliyon moturun ne diye rampaya vuruyon dolu müüzerle? Öyle gömülür kalırsın işte! Badanaj ettirecem diye boydan boya yardın tarlayı. Cızı mızı da kalmadı! Rahmatlık baban şu ektiğin ekini görse neler derdi yüzüne.

Hepsini bi yanna koy da ekerken cızıyı kaçırdın mı ekinden hayır bekleme. Bayrak gibi görünür yarın cızıyı kaçırdığın yer. Tarlanın yanından geçen herkesin gözüne batar. Şurayı da ekememiş mi, deller… Kim ne derse desin de… Yarın boy güpresi saçacan, ester ilacı yapacan o zaman gözüne gelmeyecek mi burası? İçine sinecek mi yaptığın iş?"

Gış geçti. Bahar geldi. Güpreyi, ot ilacını attın… Amma o cızıyı kaçırdığın yerde doğru düzgün ekin olmadı. Tohum açıkta kaldı, kardeşlenemedi. Kimisi yan yattı, güneş göremedi. Acicik çıkan bi şey vardı onu da biçer alamadı zaten. Biçtin biçmeye de… Tam iki sene boyunca yedi – sekiz sefer girip çıktığın tarlayı heç ettin… Tıpki Milli Eğitim'imiz gibi değal mi? Eğitim sisteminin başındakilere diyen desin ki: CIZIYI KAÇIRMA!

Efendi, bir yerede cızıyı kaçırdın. Sona düzeltirsin. Onda kaçar sona düzeltirsin. Olmadı daha sonakinde düzeltirsin. Amma ekim var ya ekim işte onda: CIZIYI KAÇIRMA!

Şimdi siz elli sefer girdiniz tarlaya. Her seferinde de cızıyı kaçırdınız. Seslenmedik. Gerçi seslendik de tam gaz bildiğinize gittiğinizden güpürtü çoğudu ellağam, duymadınız. Efendi! Zabah kavaltıda çıtır çıtır yediğin ekmek var ya işte o kaçırdığın cızıların ortasına denk gelenlerden ortaya çıkmış bir nimet. Şansı olan tohumlardan…

Hanı bi de devamlı kaçırdığınız cızılara denk gelen tohumlar var ya… Hanı şu istediği bölüme giremiyenler. Bitirdiği bölümün işini yapamıyanlar… İşte onların ahı yer sizi… Efendi! Bir an önce kendine gel de: CIZIYI KAÇIRMA!

Deli 

Related Posts

Leave Comments