Bir dünya düşünün,
güzellikten, ahengten yoksun.

Mesela Emine Işınsu, Saramago, Dağcı, Aytmatov, Kafka ve Mistery'nin yazmadığı bir dünya. 
Atsız'ın Ruh Adam'ı yaratmadığı bir dünya...

Mehmet Erenler'in bağlaması, Jesse Cook'un gitarı, Paganini'nin kemanı olmayan,...
Müzeyyen Senar'ın, Zeki Müren'in, Sinatra'nın, Whitney Houston'un, Pavarotti'nin, Elvis'in sessiz bıraktığı,
Pawlova'sız, Plissezkaja'sız, Fokine'siz, Semionova'sız, Çaykowski'nin Kuğu Gölü'nü bestelemediği bir dünya. 

İstanbul'u Mehmet Puşur'un, acıyı Picasso'nun, Sevenler'i Shagall'in, şehiri ve hayatı Fikret Mualla'nın fırçasından göstermeyen,
tabiatı Ansel Adams'in, şehiri Ara Güler'in objektifinden göremeyen bir dünya...

Çağan Irmak'ın ağlatmadığı, Hitchcock'un heyecanlandırmadığı, Zeki Alasya'nın, Metin Akpınar'ın, Kemal Sunal'ın güldürmediği, Cameron'suz, Kurosawa'sız, Aamir Khan'sız bir dünya.

Şiirsiz bir hayat düşünün,
Arif Nihat Asya'nın, Brecht'in, Tucholsky'nin, Neruda'nın, Çamlıbel'in, Ümit Yaşar Oğuzcan'ın, Yurdakul'un mısralarla haykırmayarak milletlerini,.. hatta tüm insanlığı sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibi yapa yalnız ıraktığı bir yaşam.
Pir Sultan Abdal'sız, Köroğlu'suz, Dadaloğlu'suz...

Rodin'in, Beuys'un taşı yaşatmaya çalışmadıkları bir dünya...

Şehirler düşünün,
camileri Sinan, kiliseleri Gaudi, binaları Mies van der Rohe, Le Corbusier ve Hundertwasser tarafından yapılmamış...

Benim yazmadığım, unuttuğum, bilmediğim, tanımadığım ama gözlerinizin aradığı daha binlerce böyle isimi düşünün.
Hiç olmadıklarını...

Ne kadar korkunç, ne kadar sıkıcı, değil mi?

İşte sanat ve kültür bunun için güzeldir.