By Nurten Loklar Ataberk on Perşembe, 16 Kasım 2017
Category: Kültür ve Sanat

AYLA

Öncelikle, filmin insani boyutuna diyecek hiçbir şey yok. Türk askerinin merhameti, sevgi, özlem, acı, üzüntü, aşk, ihanet her şey vardı. Bizden önceki seanstan çıkanlar ağlayarak geldi. Bizim seansta da göz yaşları şelale oldu. Yaşanmış bir hikaye. Bu açıdan bakıldığında tüyler ürpertici. 

Filmin görüntü kalitesi muhteşemdi. Savaş ve dövüş sahneleri hiç de öyle uyduruk değildi.
Kostümler, araçlar, sair materyaller, mahalleler geçmişe döndürdü. 

Hele Süleyman askerin yaşlılığında söz vermek ile ilgili söylediği sözleri benim içim çok dokunaklıydı. Laf olsun diye değil de yapabileceği sözleri söyleyip, yapamayacağı sözleri sarf etmeyen insanlar iyi bilir söz verip de tutamamanın insanı nasıl bir kanser gibi yavaş yavaş erittiğini. Ağır yüktür. Erdemli insanı özlemişiz. 

Kendim dahil olmak üzere bize bir eleştiri; baba ile kızın hasretine ve kavuşma sahnesine için için ağlarız da, yüz binlerce masum insanın ormanlık alanlardaki hunharca öldürülmüş görüntüsünü nasıl olur da soğuk kanlı izleriz anlamam. Hemen yanı başımızda yıllardır yer değiştiren ve yok yere katledilen insanlara, kıyıya vuran çocuklara, stadyum camlarına yapışan et parçalarına, şehit haberlerine alışmış olsak gerek. 

Bir başka açıdan ele alırsak, filmde müthiş derecede Amerikan propagandası vardı. Komünizme vuralım derken Kapitalizm yüceltildi. Birinden birini seçtiğimden değil. Sıkıcı olan, buna maruz kalmak. 

Bir sahnede, Güney Koreli bir yetkili Amerikalı komutanın gözetiminde "yardım çağrımıza ilk Türkler cevap verdi" dedi. Film "yardım" diyebilir ama benim aklıma ilk gelen o dönemin idarecilerinin nasıl bir Amerikan uşağı olduğuydu. 

Stratejik ve kanlı bölgelere Türk askerinin nasıl "sürüldüğünü" film aracılığıyla izledik. Maalesef şimdi de Abd eliyle Ortadoğu bataklığına sürülüyor. Hem de ideolojik devamcıları sayesinde. 

Geçmişte Türkiye'ye hibe diye gönderilen "süt tozu" tenekeleri Güney Kore üzerinden gözümüze gözümüze sokuldu. Mesele bunun film yoluyla propaganda malzemesi yapılması. 

Abd'nin stratejileri bugün de hiç değişmemiş. Geçmişte dolaylı olarak işgal ettiği Güney Kore'ye moral adı altında Merlin Monro'yu yollamış. Yıl 2017 hâlâ dolaylı olarak işgal ettiği yerlere moral, ziyaret adı altında Ancelina Coli'yi yolluyor. 

Madalya töreni sahnesinde sarışın Amerikalı bir komutan "sayemizde iki ülke dost oldu" minvalinde bir şeyler söyledi. Film bile olsa (ki gerçeklik payı var mutlak) o herifin geviş getirir gibi gülen, yukarıdan bakıp gözetmen gibi konuşan, beden diliyle kolunun altına alıp, himaye ettiğini gösteren hareketleri dişlerimi sıkmama sebep oldu. Bugün hala Abd başkanları aynı taktikleri kullanır.
Yer yer dini motifler kullanılıp, yüceltilerek "Amerika ile iş birliği" etmenin üzeri perdelendi. 

Tek bir sahnede, bir replikte; Süleyman asker "Onlar gel der, biz geliriz. Onlar git der, biz gideriz" dedi. Amerikan emperyalizmini iki cümle ile özetledi.
Açılan Ankara okulunda, çocuklara Türk marşı söyletilmesi sahnesinden hiç hoşlanmadım. Beyin yıkamaktan başka bir şey değildi. O çocuklar Koreli çocuklar olarak kalmalı/kalmalıydı. Ne yani Abd büyük sömürgeci, biz de küçüğü müyüz ? Gözümün önünde belirdi. Allah esirgesin memleketim işgale uğrasa, Türk çocuklarını böyle toplayıp Amerikan marşı okutsalar nasıl olur diye düşündüm, irkildim. Bu şekilde Milliyetçi duygularım kabarmadı yani. 

Filmin sonlarına doğru, Güney Kore'nin şimdiki hali ile dört bir yandan çekilmiş görüntüleri vardı. Biraz takip eden ya da en kötü Sultanahmet meydanında denk gelen, iki ülke arasındaki turizm seferberliğine dikkatini vermiştir. Parantez içinde bakın ne de güzel bir ülke hayde siz de gidin demişler.
Abd-Güney Kore ve Türkiye ortak yapım bir film.
Bilinç altına bir şeyler anlatmaya çalıştığı kesin. 

İşin kötüsü filme konu olan, gerçek hikayeyi yaşayan kişilerin bundan haberdar olduğunu da sanmıyorum.
Holivud'un alt mesajları bilindik. Bizde de son zamanlarda ısrarla asker, kahramanlık üzerine işlenen ve zihinlerde yer eden diziler mevcut.
Bu filmin sadece bir film olduğuna inanmıyorum. Bir amaca hizmet ediyor. Soru şu: Bu kadar Amerikan propagandası niye? Neden bu zamanda?

Not: Filmin gerçek askeri Süleyman Dilbirliği'nin galadan sonra heyecandan fenalaşıp, yoğun bakıma alındığını yazdı gazeteler. Allah şifanı versin amca. Savaş ortamında, yardıma muhtaç, biçare bir kız çocuğunu sahiplenmenin yüzü suyu hürmetine ...

Related Posts

Leave Comments