DİN ANLAYIŞIMIZ

Çoğunluğu Ortadoğu ve Afrika'da olmak üzere yeryüzünde kendisini Müslüman olarak tanımlayan 1,4 milyar kişi yaşamaktadır. Medeni olanlar hariç büyük bir çoğunluk ne yazıkki gerçek İslam inancını ve Kur'an-ı Kerim'in vermiş olduğu çağdaş mesajları henüz aklına sindirememiştir. Aklı çağdaş inancın gerisinde kalmış tembel, miskin, gayrı medeni ve bu yüzden İslam anlayışına sürekli zarar veren büyük bir nüfus kitlesi bulunmaktadır.

Müslüman ülkeler olarak en büyük sorunumuz eğitim sistemidir. Hazırcı ezberci bir sistem bilerek müslüman ülkelere yerleştirilmiştir. Bu anlayış teslimiyetçi biat kültürü olan bir anlayıştır. Tembel kaderci bir anlayış müslüman ülkeleri bilimsel düşünceden uzaklaştırmıştır.

Son yirmi yıldır ülkemizdeki -eğitim olarak - yaşadıklarımız bizi de aynı akıbete götürmüştür.

" Hayatta en hakiki mürşid ilimdir" muhteşem tesbitini unutan dogmatik bir anlayış ile geldiğimiz nokta ortadadır.

Oysa gerçek din tesliyetçi değil sorgulayıcıdır, ezberci değil araştırıcıdır, baskıcı değil yaratıcıdır. Edinilen tüm bilgiler araştırmak, bulmak ve insanlık adına üretmek için kullanır.

Sorgusuz, araştırmasız, ezberci ve dayatmacı bir eğitim sistemiyle başarıyı yakalamak asla mümkün olamaz.

Şimdi bulunduğumuz konumu değerlendirirken sadece dua ederek Tanrı yerine Allah diyerek bir yerlere ulaşılamayacağını görmek zorundayız.

Sorgulamaktan uzak düşünmekten korkan her şeyi sadece Tanrı'ya bırakan hamaset ile uzaya çıkan bir toplumun bir iki kişisel başarı ile muasır medeniyete yön vermesini beklemek hayalcilikten öteye gitmez gidemez.

Bugün dünya üzerinde hangi islam ülkesi hangi alanda dünyaya yön vermeyi başarma noktasındadır? Hangi islam ülkesinin ilmi sahada ses getirecek çalışması bulunmaktadır?

Müslüman ülkelerin çoğunda din sekilcilik olmaktan ileri gitmemiştir. Bireysel ibadetler dini anlayışın yerini almıştır. Dinin sosyal toplumsal boyutu bilerek ve isteyerek yok sayılmıştır.

Gerçekten " onlar niçin semada biz niçin çukurdayız?" diye hiç düşündük mü?

Doğan Ay