Olanlar, Olmasını İstediklerimiz ve Üst Akıl 

Karabağ ile ilgili, Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasında ateşkes imzalandığından beri insanlarımızın bunu farklı şekilde algıladıklarını görüyorum. Büyük bir kısım sonucu cephede kazandığımızın masada kaybedilmesi olarak değerlendirirken, yine başka bir kısım zafer kazandığımızı ifade ediyor.

Muhakkak ki olayın hem askeri hem de siyasi boyutu var.
Ben şahsen askeri strateji uzmanı değilim. Bence savaş bir sanattır. Bu konuda yeterli birikimim olmadığı, daha doğrusu kendime bu kadar hassas bir konuda güvenmediğim için Karabağ Harekatı'nın askeri gelişmeleri hakkında yorum yapmadım. 

Ama şu şüphesiz bir gerçek ki, Türk askeri bu sınavı savaş meydanında müthiş bir başarı göstererek alnının akı ile verdi. Karşı tarafı küçümsemek, moralini bozmak savaşın kurallarındandır. Ama her ne kadar bu esnada Ermeni ordusunu ve Ermeniye Türke'e karşı destek vermek için özellikle Avrupa'nın her köşesinden koşarak gelen Türk düşmanları küçümsesek de, edinebildiğim bilgiler doğrultusunda zor ve çetin geçen bir mücadele söz konusu.

Bu durum Ermenilerin askeri becerilerinden ziyade aslında bu güne yaklaşık 30 yıldır hazırlanmış olmalarından kaynaklanan bir durumdur. Bizim topraklarımız işgal edip ele geçirdiklerinden beri Türkler'in tekrar geri döneceğinin şuurunda hazırlamadıkları tuzak, kazmadıkları tünel kalmamış. Ve buna rağmen kahraman Türk ordusu çok kısa sayılabilecek bir bir zamanda büyük ölçüde ilerleyebildi ve yurdumuzu, köylerimizi, şehirlerimizi işgalcilerin elinden kurtarabildi. Bunu karşı tarafın seviyesine inmeden, yani çocuk, kadın ve yaşlılara katliam işlemeden, mertçe savaşmanın hakkını vererek, Türk'e yakışır şekilde, yani TÜRKÇE yaptı. Ve eminim ki durmasalardı, bu ilerleyiş şanlı bayrağımızın Erivan'da dalgalanmasına kadar devam ederdi.

Yani olayın siyasi boyutuna nasıl bakarsanız bakın, ama Türk askerinin tarihte bir çok zaman olduğu gibi tekrar olağan üstü başarı ve kahramanlık sergilediği tartışılmaz. Va görebildiğim kadarıyla zaten bu hususta da kimse tarafından fikir ayrılığı yaşanmıyor. 

Ben şahsen gelinen noktayı siyasi açıdan ne zafer, ne de kayıp olarak değerlendirmiyorum. Hatta uzun vadede eskisine nazaran çok daha kritik ve tehlikeli bir hale gelindiğini düşünüyorum. Evet bir yanda topraklarımızı ermenilerden kurtarmasına kurtardık,
mezarlıkta hortlak görmüş gibi topuklarınının kıçlarına vura vura kaçtıklarını gördük,
o ettikleri boylarından büyük lafların küstah boğazlarında tıkalı kaldığını,
hatta ateşkesten sonra sinirden Erivan'da kendi hükümet binalarına saldırdıklarını gördük,
yalan tarih uyduracak, Türk'e iftira atacak kadar güvendikleri Fransa, Avrupa, Rusya, ABD tarafından bir kaç bol lafla teselli edilip yapayalnız bırakıldıklarını gördük,
lakin diğer yandan da 'barış gücü' maskesi ile Rusya'nın oraya konumlanmasını sağladık... 

Bu durumun uzun vadede nelere gebe olduğunu kestiremiyoruz. Onun için sonucu şu veya bu siyasi liderin hanesine başarı olarak mal etmekte zorlanıyorum.

Bu mücadelede sonuçlanan süreç hakkında çoğu insanın bir bilgisi yok. Bilinen Ermenilerin 30 yıl evvel Karabağ'ı işgal etmeleri ve akabinde kabul edilen ve büyük ölçüde iki tarafında uyduğu bir ateşkes...

Eylül ayının sonunda tekrar Karabağ'da bir savaş gündem olunca, herkes savaşın gidişatı ile ilgilendi, haber alabildiğimiz kadarıyla kazanılan zaferler kutlanıldı.

Ama 30 yıl sonra ne oldu da bugün o toprakları geri almak için harekat başlattık kimse sorgulamadı. Ermenistan hakkında doğru dürüst bir bilgimiz yok, iç siyasetleri nasıl, ekonomik durumları nasıl?... 

Sadece Ermenistan da değil, Rusya'nın olaya bakış açısını bile değerlendirmekten aciziz. Putin'in göstergelik sarf ettiği 'Bölgede barış istiyoruz...' lafı hariç Rusya'nın tutumu hakkında çoğumuz yorum yapamıyor. Oysa o bölgenin dinamiklerini biraz bilen biri Rusya'nın etki alanında olan hiç bir devletin Rusya'nın haber ve onayı olmadan böyle bir işe kalkışamayacağını bilir.

Putin uzun yıllardır Batı'nın, yani AB ama özellikle Nato'nun doğuya doğru genişlemesinden rahatsız olduğunu defalarca dile getirdi. Rus TV kanallarında Nato ve ABD ülkelerinin oluşturduğu haritalar eski Nazilerin savaşta hakim olduğu toprakları gösteren haritalar ile mukayese esilerek Nato'nun yayılımcı politikası doğrudan Hitlerin saldırganlığı ile bir tutuldu. 

Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra yaşanan kaos döneminde Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya gibi bazı eski Varşova Antlaşması üyesi doğu Avrupa ülkesinin AB'ye kaymasını engelleyemeyen Rusya Putin'in yönetiminde yine bölgede hakimiyetini kurdu ve daha fazla ülkelerin kendi himayesinden kaymasına müsade etmiyor. Ukrayna bu yola girince doğrudan kendi müdehale ederek hem Kırım'ı işgal etti, hem de Ukrayna'nın doğusunu bölerek kendi himayesinde tutmayı başardı.

Aslında Karabağ'da yaşanan durum da bundan çok farklı değil. Tek fark iki ülke arasında ortada zaten mevcut olan düşmanlığı kullanarak, yani Rusya'nın doğrudan müdehale etmesi gerekmeden, olayı kendi isteği doğrultusunda geliştirmesi. 

2018'de Ermenistan'da Serj Sarkisyan Cumhuriyetçi Partisi ile tekrar seçimleri kazanınca hükümete karşı tepkiler çoğaldı. Sarkisyan hükümetinin yolsuzluk yaptığı iddiası ile isyan eden ermenilere Sarkisyan 23 Nisan'da boğun eğdi ve görevini bıraktı. Sarkisyan'a karşı gelen muhalefetin başında Nikol Paşinyan geliyordu.

Rusya ile sıcak ilişkilerde bulunan Sarkisyan'ın aksine Nikol Paşinyan Ermenilerin bağımsızlığını savunan, Rusya'ya karşı çok daha mesafeli, AB'ye yakınlaşmak isteyen bir siyasi çizgi sergiledi. İktidara geldiğinden beri İngilizler'e Ermensitan'da altın arama müsadesi çıkardı, Rusya'da eğitim almış devlet memurlarını işlerinden kovdu ve bir çoğunu 'Rusya lehine ajanlık' suçlaması ile tutuklattı. 

Ermenistan'da konumlanmış Rus askeri güçlerinin çıkmasını talep etti, aynı zamanda ülkeye Nato birliklerinin yerleşmesi gerektiğini savundu. 

Ermenistan'da bu gelişmelerden rahatsız olan Rusya'nın Azerbaycan'In başlattığı harekata bayağı bir sessiz kalmış olması, bir kaç diplomaside gerek içeriksiz laf haricinde araya girmeyerek aslında Azerbaycan tarafında yer almış olması hiç de şaşırtıcı değil. Hatta Pashinyan Rusya'ya aralarında hala geçerli olan askeri savunma antlaşması kapsamında yardım için başvurduğunda Moskova Ermenistan'a bu anlaşmanın karşılıklı uluslar arası hukuka göre ülke toprağı kabul edilmiş bölge için geçerli olduğunu, Karabağ'ın ise uluslar arası hukuka göre Azerbaycan'a ait olduğu kabul edildiği için söz konusu antlaşmanın bu konuda geçersiz olduğunu hatırlattı.

Gerçekten sayın Aliyev'in 30 yıl sonra başına taş düştüğünü, veya Karabağ'ı rüyasında gördüğünü zanneden, hatta MHP genel başkanının gerçekten Cumhurbaşkanımızı 'milliyetçi bir çizgiye çektiğine' inanan bazı arkadaşlarımızın belki hoşuna gitmeyebilir, ama durum yukarıda bahsettiğimden ibaret.

Putin, Düne kadar kendini besleyen Rusya'ya havlayan bir Ermenistan'a istediği dersi verdi. Bence harekat onun isteği ile başladı (ki bu Azerbaycan veya Türkiye bunu istemiyordu manasına asla gelmez), Rusya'nın istediği kadar devam etti, ve istediği zaman sonlandı. Sadece Ermenistan'a da ders vermekle kalmadı, aynı zamanda çok usta bir hamle ile, kendi askerini Nato ülkesi Türkiye'nin sınırına, yani Nato'nın sınırına, konumlandırarak rahatsız olduğu Nato genişlemesine karşı koydu.

Gerek Cumhurbaşkanımız olsun, gerekse Azerbaycan Cumhurbaşkanı bu süreci kendi iç siyasetleri için iyi yönettiler. En azından Recep Tayyip Erdoğan 'Bana Türklükle de gelmeyin'in artık prim getirmediğini, 'her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almanın' kendi çıkarlarına uymadığını zaten uzun zamandır farkında olduğu için iç politikada kendi durumunu güçlendirecek olan bu fırsatı iyi değerlendirdi.

Ama şu gerçek değişmez. Savaşıldı ve toprak Ermeni işgalcilerden geri alındı. Evet görünüşte de bu süreçte gerek Türk hükümeti, gerek Azerbaycan hükümeti, bizim açımızdan gerektiği şekilde davrandılar. Lakin bunu 'AKP-MHP' liderleri 'Azerbaycan ile beraber' Turan kuruyor diye değerlendirerek, kanı ve canı Karabağ'da katliama kurban giden çocukların, kadınların, yaşlıların öcünü alan askerimin başarısını birilerinin siyasi çıkarına meze etmek en hafif tabiri ile ahlaksızlıktır.

Rus askerinin Karabağ'da bulunması dünün sonucu değildir. 

Biz o bölgeyi Rusya'nın himayesine dün değil 'Azeriler şii oldukları için Türkten çok İran'a yakındır'' dendiği gün terk ettik. Kendini bu anlayışın veliahtı gören, düne kadar Türk demekten kaçınıp 'tek millet' diye ısrar eden, Suriye'deki soydaşlarımızı düşünmeyip bölgede tamamen mezhepçi hesaplarla ülkeyi Ortadoğu bataklığına sürükleyen zihniyetle, ve koskoca Milliyetçi Hareketi bu zihniyetin emrine amade eden ve artık kendi konuştuğunu anlamaktan bile aciz bir ihtiyarla Turan falan kurulmaz.

Ve ağızlarında 'büyük resim' diye sayıklayan veya bu gelişmeleri Türk'ün tasarlayıp yürürlülüğe geçiren bir üst akıla, ihtiyarlar meclisine, ak saçlı veya aksakallılara da kötü bir haberim var maalesef;

Kandırmayın kendinizi;
o hayallerinden keramet umduğunuz ak kıllılar ancak ve ancak Kurtlar Vadisi'nde var. Bırakın hayal dünyasına da gerçeklerle yüzleşin;

Velev ki var olsa bile
Devletin kozmik odasına girilmesini,
subaylarının, paşalarının vatan haini pkk'lı itlerin suçlamaları ve ciğeri 2 kuruş etmeyecek takkeli abd uşakları tarafından yargılanmalarını,
Kurucu Meclise bombalar yağmasını,
hukuk devletinin temeli olan kuvvetler ayrımının yok olmasını,
'başkanlık' adı altında 'tek adamlığın' gelmesini,
ekonominin çökmesini,
hayati önem arzeden her şeyi ithal etmemizi gerektirecek hale gelmemizi
engellemeyenlerin aklına tükürmek gerekir.

Ülke bu hale gelirken neredelermiş bunlar da Musevilerin Mehdi gelip bizi kurtaracak diye beklemesi gibi bunların gelip Turan kurabileceğini hayal ediyorsunuz?