Suudi Arabistanın Yemende ne işi var? 

Şu an Yemende Suudilere karşı savaşan hutsilerin Suudi Arabistan içinde terör faaliyetleri yürüten bir örgütle bağı mı var? Böyle bir örgüt olmadığı gibi hutsilerin Arabistan ile hiçbir derdi yok.
Peki buna rağmen Suudiler çocukların olduğu otobüsleri bile bombalayıp çoluk çocuk onbinlerce yemenliyi katlederken nasıl oluyorda Amerikanın desteğini alabiliyor?

Türkiye sınırlarındaki terör örgütü mensuplarını temizlemek istediğinde kıyameti kopartan Amerikan medyası ve siyasal elitleri yemendeki sivil katliamına neden susuyor?
Sivil kürtleri savunuyoruz ayaklarıyla bir terör örgütüne sahip çıkıp kendi halklarını da akıl almaz şekilde manipüle edebiliyorlar.

Ortada insanlık onurunu ayaklar altına alan bir ikiyüzlülük var.
Suudilere yüz milyarlarca dolarlık silah satıp sırf şii oldukları için yemenli sivilleri katleden Amerika bize ahlak dersi veremez.
Latin Amerikada onlarca ülkede iç savaş çıkartan, seçilmiş başkanları katleden, taşeronu olan örgütlerle uyuşturucu ticareti yapıp iç savaşları finanse eden, hiçbir ahlak, insani değer tanımazken dünyaya demokrasi, hukuk dersi veren Amerikanın ikiyüzlülüğü ayyuka çıktı artık.

İslamcılarımız artık içinde oldukları uykudan uyanıyor.
Tüm ideolojilerinin emperyalizme taşeronluk yapmaktan başka bir şey olmadığını görmeye başladılar.
Düne kadar Esadı yıkmak için kullanışlı aptal olarak Amerikaya mayın eşekliği yaptıklarını anladılar.
Amerika az daha suriyedeki kürdistanı bile bunlara kurduracaktı.
Son anda uyandılar ve evet yine aldatıldılar!

Emperyalizmle işbirliği yapmanın demokrasiyle ilgisi yoktur.
Zira Amerikanın da demokrasiyle ilgisi yoktur.

Bakalım.
Dünyanın tüm vahabi selefist terör örgütlerinin arkasında suudiler var. Peki suudilerin arkasında kim var?
Trump eğer desteklerini çekerlerse suudilerin bir haftaya kalmadan yok olacaklarını söylemedi mi?
Peki iplerini elinde tuttuğu suudiler tarafından desteklenen selefi terör örgütlerini ortaya çıkartan fail bu durumda Amerikanın ta kendisi olmuyor mu?
Amerika tıpkı fetö eliyle yaptığı gibi bu örgütleri bölgedeki ulusalcı iktidarları yıkmak için kullanan gizli ve asıl faildir.
Amerika bu yapıları vekalet savaşları yürütmek için kullanırken bölge sosyolojisini yerle bir ediyor.
Yeri geldiğinde solcu geçinen kürtçüleri, dinci vahabileri ve hristiyan falanjistleri amaçları için kullanıp günü geldiğinde çöpe atabilir.

İstanbuldaki suudi büyükelçiliğinde katledilen kaşıkçının ardından amerikanın sergilediği tavır bunların insan hakları, demokrasi gibi değerlerle ilişkilerini izah eder niteliktedir.
Demokrasi, hukuk, adalet vb gibi beylik laflar Amerikan emperyalizminin olduğu gibi Çin ve Rus emperyalizminin de ağzında istedikleri zaman tükürüp atacakları birer sakızdan ibarettir.
Çünkü tüm küresel emperyalist güçler doğruları kendi gerçeklerinin prizmasından geçirirler.

Platon devlet adlı eserinde Soktates`i Thaimaklos adlı bir çobanla tartıştırır.
Doğru nedir diye sorar Sokrates.
"Doğru güçlünün işine gelendir" diye cevaplar çoban.
Tartışma uzar ve nihayet Sokrates bu güç ilişkilerinin dışında evrensel bir doğru olduğu konusunda çobanı ikna eder.
Ancak bu tartışmada es geçilen şey doğru ve gerçeğin hiçbir zaman aynı şey olmamasıdır. Bu tartışmanın ardından geçen 2400 yıl bize Sokratesin doğrudan Çobanın ise gerçekten bahsettiğini öğretmiştir.
Doğru her ne olursa olsun hayatın dinamiklerini gerçekler oluşturur.

Gerçek şudur.
Güç sahibi doğruları kendi çıkarlarına göre eğip büker ve istediği şekli verir.
Amerikalılar Yemendeki katliamlara göz yumup bizi haklı davamıza rağmen şeytanlaştırabilir. Bunu yaparken de gayet etik davrandıklarına inanabilirler.
Bize düşen bu dünyanın gerçeklerine uygun hareket etmek olmalıdır.
Kafamızda şekillenen hayali doğruların hayatta hiçbir karşılığı olmayabilir.
İslam kardeşliği, ümmetin birliği gibi ham hayaller içinde uyuyan islamcılarımız gerçeğin duvarına toslayıp mahmur gözlerle yavaş yavaş uykularından uyanmaya başladılar.

Türkiye güçlü olmak zorundadır.
Güçlü olduğunda haklı olduğu konuların manipüle edilmesi mümkün olmayacaktır.

Barış güçlünün kurduğu düzenin devamından başka bir şey değildir.