Aynı iftiralar köy enstitüleri içinde atılmıştı.
Çocuklarımızın, özellikle de kız çocuklarımızın okumasını istemiyorlar.

İtiraf etmek zorundayım. Bu konuda ülkücüler
Türk insanının aydınlanma projesine destek vermek yerine, karşı durmakla hata yaptılar.

Yakında liseler, hatta ilköğretimler için bile benzer şeyler söylenirse şaşmayın.
Bu münferit bir olay değil çünkü. Bu küllenmiş, içten içe yıllardır yanan bir zihniyet meselesi. Medreselerden sonra üniversiteleri kolay kolay kabul edemiyorlar.
Kız çocuklarının okutulmamasında uzun süre başarılı olduklarını unutmayın.

Toplumu değiştirecek ve geliştirecek okul, tiyatro ve sanat gibi şeyleri pek sevmiyorlar.
İnfial uyandıran, üniversiteleri hedef alarak çocukları zan altında bırakan bu sözler…
Sadece kuru bir iftira değil, aynı zamanda yıllarca yürütülen
Cumhuriyetle bozulduk, gavurlaştık
Dinimizi diyanetimizi kaybettik, ahlaksızlaştık… gibi
Cumhuriyetle hesaplaşmanın sinsice yürütülen başka bir yolu.

Dün olduğu gibi bugünde, sinsilik ve şeytanlıkta üstlerine yok.
Hatırlayın bu ilk değil ki, kimi tarihçi, kimi sosyolog, kimi fesli, kimi püsküllü, kimi danışman, kimi vali, kimi belediye başkanı, kimi şeyh, kimi gazeteci, kimi vekil… Örnek o kadar çok ki.

Sorun salt üniversite değil yani, BİZATİHİ CUMHURİYETİN KENDİSİ.

Adam, kendisinden ve konuştuğundan o kadar emin, o kadar rahat ki; ikaz ve uyarılara rağmen özellikle altını çizerek konuşuyor, resmen açık açık '' Üniversiteler fuhuş evi'' diyor. Bir millete bundan daha açık ve daha ağır nasıl hakaret edilebilir ki?

Başka bir ülkede olsa sorumlu kimse derhal masaya yatar, hadsiz kimse, hadsize haddi bildirilirdi.
Bizde yapanın yanına kar kalacağına, daha öncekiler nasıl ödüllendirildilerse, bununda öyle ödüllendirileceğine şüphe yok. 

Eğer dediği gibiyse vay ülkenin, değilse vay milletin haline demekten insan kendini alamıyor.
Her iki durumda da milletin hali duman.

Doğruysa ne böyle üniversitelerden
Ne de, yanlışsa böyle profesörlerden ülkeye hayır gelmez.

Liyakat olmazsa eğitim, eğitim olmazsa başarı olmaz.
Adım attıkları yere uğursuzluk ve umutsuzluk götürmeye
Adım attıkları yeri çökertmeye devam ediyorlar.
Eskilerin tabiriyle bastıkları yerde ot bitmiyor.
Bozmadıkları, karıştırmadıkları, dağıtmadıkları hiçbir kurum ve kuruluş kalmadı.

80 öncesinde bile insanlar umutlarını bu kadar yitirmemişti.
Yüz yılın kiniyle insana ait, ne varsa hepsini silip süpürüyorlar.

Hatırlıyor musunuz? Hamile kadının sokakta gezmesinden bile milletin kırk yıl geçse aklının ucundan geçmeyecek ne sonuçlar çıkarmıştılar.

Haklı olarak üniversiteleri bu hale getirenlere, rektörlere ve onları atayanlara sormak zorundayız.
Bu kadar kısa sürede üniversiteleri bu hale nasıl getirdiniz?

Üniversitelerde 20 yıldır eğitimciler değil de, milletin çocuklarının namusuna göz diken namussuzların cirit atmasına nasıl müsaade ettiniz?

Bütün bunlar olurken siz devlet olarak, neredeydiniz?
Bu işin sorumlusu siz değilseniz kim?
Millet devlete güvenmeyecekte, kime güvenecek?
Millet Çocuklarını size değil de kime teslim edecek?

Soruları çoğaltmak mümkün, ama ne söylesek boş.
Sayın profesör mesajını verdi.
Sinyali çakanda, alanda, alacağını aldı, vereceğini verdi. O iş bitti.

İnsanlar torpillerinize de, kayırmalarınıza da, sürprizlerinize de o kadar alıştı ki
Yarın üzülerek, bu ahlaksız ahlakçı da, kim bilir nasıl mükâfatlandırılacak?
Hangi yüksek makama atanıp, kaç yerden, kaç bin lira maaş alacak? Diye düşünmeden edemiyor.

Bu iş sadece bizim için değil, bütün milletler için bir var oluş ve yok oluş meselesi.
Cehalet karanlığın kilidi, eğitimse aydınlığın anahtarıdır. Göz ardı edilemez.

Hangisini seçeceğinize, hangisinden yana olacağınıza
Milletin bir yerine koyup trilyonları götüren hırsızla
''Üniversiteler fuhuş evi'' diyen ahlaksız arasında gerekli bağı kurarak başlayabilirsiniz.

ATATAÜRK'ÜN güzel ruhu şad olsun ki, cumhuriyette böyle bir seçeneğiniz var.
Karanlıkta, aydınlıkta sizin elinizde. Karanlık, ya da aydınlığı seçecek olan sizsiniz.

HASAN GÖMLEKSİZ
04/Ocak/2021