Bir kavramı, bir değeri kendi menfaatiniz için ve olur olmaz her yerde ve her fırsatta devamlı gündem eder, devamlı konuşursanız o kavram zaman içinde toplum nezdindeki değerini ve ağırlığını yitirip sıradanlaşır.

Ezan, bayrak, baş örtüsü, dindarlık, şehitlik, gazilik vs. son yirmi yılda içi boşaltılmış olan değerlerimizdir...

İnanmıyorsanız etrafınıza şöyle bir bakın, "Ezan dinmez, bayrak inmez" sözünün toplumda bir anlamı, bir ağırlığı, bir karşılığı kaldı mı? En samimi insanlar bile bu sözü duyunca artık yüzünü ekşitiyor. Çünkü birilerinin bu sözü kullanarak kendine rant alanı yarattığını, besin kaynağı olarak kullandığını yıllar içinde görüp tecrübe ettiler.

"Vatan bölünmez" sloganını bu konunun dışında tutuyorum. Çünkü vatan, bu ezan, bayrak, din, baş örtüsü istismarcısı ve rantçısı tayfanın bütün beceriksizliğine ve ihanetine rağmen bölünmeyecektir.

Çünkü vatandaş, din, iman, ezan ve bayrak sloganı atanların, şahsî menfaatleri için ülkeyi perde arkasında emperyalizmin ipine sıkı sıkı bağladığını fark etti.

Din, iman, başörtüsü siyasetiyle ve "dindar nesil" mottosuyla iktidar olan ve neredeyse halife olduğuna inanılıp kendisi bile inandırılan adamın, en yakınındakilerin ülkeyi bir uyuşturucu merkezine döndürüp Tanrı'nın, "yeryüzüne halife kıldım" dediği insanı -kendi evladını bile- uyuşturup zehirlediğini görmeye başladı.

Vatan, millet, din diyenlerin ülkenin bütün varlığını ve yüzyıllık kazanımlarını kendi yandaşlarının cebine aktardığını, bu sayede bir kısım iktidar yandaşı vahşi bir zenginleşme içindeyken kendisinin hızla fakirleştiğini anlamaya başladı.

Elbette artık, ezan, bayrak, başörtü, benim dindar bacım edebiyatına pirim vermiyor…

Aynı şekilde şehitlik ve gazilik makamları da bu ezancı, bayrakçı, dinci tayfanın gazabından payını alarak anlamını yitirdi…

Zaman içinde toplumun önemli bir kesiminde şehit haberi gelince bir duyarsızlık hâkim oldu, hatta Erdoğan'ın saltanatını yaşatmak için öldürülen fakir aile çocukları olarak görülmeye başlandı.

Daha dün, Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesi karşısında bulunan Barış Pınarı Bölgesi Gültepe Hudut Karakolu civarında askeri aracımız geçerken meydana gelen patlama sonucu üç vatan evladı Mehmetçiğimiz şehit oldu. Benim gibi birkaç dinozor(!) hariç kimin tepkisi oldu? Bu ezancı, bayrakçı, İslamcı arkadaşlardan önce böyle miydik? Ne oldu bu koca millete?

Bu ezancı, bayrakçı, dinci, imancı arkadaşlar, tıpkı baş örtüsünü sıradanlaştırıp rezil ettikleri, şehitlik ve gazilik kavramlarını sıradanlaştırıp ayağa düşürdükleri gibi terör ve terörist kavramlarını da sıradanlaştırıp normalleştiriyorlar.

Düşünün güvenlik bürokrasisinin en başındaki Bakan, Türkiye'deki terörist sayısının 160'ın altına düştüğünü açıkladıktan bir gün sonra İBB'de 557 teröristin çalıştırıldığını iddia ederek iki kere ve eze eze seçilmiş Belediye Başkanını görevden alarak İBB'yi gasp etmeye çalışıyor.

Aklı başında ve hakkaniyet duygusunu yitirmemiş her insan evladı buna acı ile gülüyor. Öyle ya, en kıytırık bir iş yerinde çalışabilmek için bile sabıka kaydı isteniyor. Sabıka kaydını da Sayın Bakan'ın da içinde olduğu AKP hükümetinin yönetimindeki Adalat Bakanlığı'na bağlı olanC. Savcılıkları veriyor. Sormazlar mı adama, madem bunlar teröristti niçin hükümet olarak, "temiz kağıdı" verip İBB'de çalışmalarına göz yumdunuz, terör örgütü ile ilişkiniz mi var?

Hadi diyelim ki, bir yandan ay'a dört şeritli yol yapıp, diğer yandan Karadeniz'de gaz beş yüz yıl yetecek miktarda gaz bulup, vatanı uzay seviyesine çıkartıp dünyayı kıskandırmak için gece gündüz çalışırken bu 557 teröristin sicilini gözden kaçırıp İBB'ye sızmasına engel olmadınız ve şimdi fark ettiniz. Sizin göreviniz bunu kahvehane muhabbeti şeklinde meydan meydan konuşmak mı, yoksa polisi, jandarmayı gönderip söz konusu teröristleri yakalayıp Yüce Türk Adaletinin karşısına çıkarmak mıdır?

Samimi ve ahlak sahibi vatandaşlar bunu düşünüp sorarken, zıvanadan çıkıp kime nasıl çamur atacağını şaşırmış olan sözüm ona cumhur ittifakı üyeleri, kendileri dışında kalan herkese terörist yaftası vurarak insanları ayrıştırmaya devam ediyor.

Haliyle teröristlik de, "normalleştirme" sürecine sokularak sıradanlaştırılıp vatansever halkın duyguları törpülenerek tepkisiz bir hâle sokulmaya çalışılıyor. Bu şekilde devam ederlerse, toplum bunların "terörist" dediğine "vatansever" muamelesi yapacak ve korkarım asıl çözülme ve bölünme o zaman gerçekleşecek.

En büyük terör örgütü lideri olan Apo'nun iktidar partisi tarafından dindar ve iyi çocuk olarak anlatıldığını, medyalarında önemli bir siyaset adamı ve Türkiye için bulunmaz bir önder olduğu propaganda edildiğini ve parti tabanının bunu nasıl yiyip hazmettiğini hatırlayınız. Üzerine sırf seçimi kazanabilmek için Apo'nun mektubunun mitingde okutulup kardeşinin de devletin resmî TV kanalına çıkartılarak AKP'ye oy istenmesini ekleyiniz…

Vaktiyle TBMM'ye girebilmesi için gizli kulis ve çalışma yaptıkları BDP konusunu da hatırlayınız. O zamanlar şimdi ortak oldukları MHP için, bunlar kafa tasçı, bunlar katil, bunlar kavgacı, baraj altında kalıp TBMM'ye giremesinler ama BDP girsin şeklinde konuşuyorlardı…

Peki, günümüzde FETÖ diyerek terörist ilan ettikleri adamlarla düne kadar nasıl bir sarmaş dolaş ilişki yaşadıklarını da yazmaya gerek var mı?

Dün kendileri etle tırnak gibiyken, onların geçtiği sokaktan bile geçmeyen herkesi bugün terörist ilan ederek anormali normalleştirmeye devam ediyorlar.

Umarım ne yaptıklarının farkında değillerdir ve en kısa zamanda titreyip kendilerine dönerler. Bilinçli ve planlı bir şekilde yapıyorlarsa ülkemiz ve Türk Milleti adına eyvah eyvah!

9 Ocak 2022