İkbal Vurucu ve İdris Kılıçaslan'ın Milliyetçilik Soruşturması kitabından.

Türk Milliyetçisi iseniz, Türk milletinin tamamı için aynı sevgiyi, aynı sorumluluğu duymak zorundasınız. Anadolucuların bir kısmı gibi, meselâ Nurettin Topçu gibi Anadolu'ya gelen Türkler sayıca azdı, buradakilerle kaynaşarak kendine özgü (suijeneris) yeni bir kültür, yeni bir millet doğdu, bu milletin Orta Asyada'ki Türklerle bir benzerliği kalmadı, buradaki Türk milleti Türk milletidir, Azerbaycan'daki Türk milleti Türk milleti değildir veya Türkmen, Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur bizden değildir diyemezsiniz. Sünnîler Türk milletidir de Caferîler, Aleviler değildir diyemezsiniz. Tarih olarak da kültür olarak da hepimiz bir ve bütünüz, sloganımızdaki gibi, "Birlikte Türk Milletiyiz".

Dolayısıyla Türk birliği fikri, yani Turancılık, Türk milliyetçiliğinin olmazsa olmazıdır. Mesele bu birliğin kültür, siyaset, askerlik, ekonomi alanlarında nereye kadar ilerleyeceği, nerede duracağıdır.

Bizim neslimiz Türk milliyetçiliği mesleğine başladığı zaman Asya Türklerinin bağımsızlığı uzak bir hayaldi. Bizim her şeyi bilen "realist" batıcı aydınlarımız ve solcularımız için imkânsız ve saçma bir hayaldi. Bu hastalıklı düşünceler, birkaç yıl ilerisini göremeyen kültürsüz miyopluklar yüzünden SSCB yıkıldığı zaman Türkiye dış politikası tam bir şaşkınlığa düştü. O zamanki tabirle "Dış Türkler"i düşünen, onlarla ilgilenen bir tek biz Türk Milliyetçileri vardık ve ilgili devlet bürokrasisi eksiğini bizimle kapatmaya çalıştı. Fakat 1938'den beri süren kavram körlüğünü gidermek öyle kolay değildir. Bugün çektiğimiz bazı sıkıntıların arkasında o dönemin hamakatının yarattığı yıkımının etkileri vardır.

1944'ten itibaren devlet eliyle yürütülen Türkçü düşmanlığının yol açtığı bakar körlüğün gülünç fakat acı bir örneği, Bağdat Sefaretimizdeki istihbarat elemanının merkeze gönderdiği bir rapordur. Bir Kerküklü Türk, Saddam zamanında, hayatını tehlikeye atarak, düzenli aralıklarla Bağdat Sefaretimize rapor vermektedir. Onun kafasında Türkiye, Türk, Türk Sefareti, Türk İstihbarat Teşkilâtı kavramları vardır. Bağdat'taki istihbarat görevlisi, bu raporları merkeze iletirken, şöyle bir not düşmektedir: "Raporu getiren filanca, Turancı eğilimlerinden dolayı tehlikelidir, dikkatli olunması."

"Hamakat" kelimesinin anlamı hakkında tereddüdü olanlar bu olayı bu kelimenin açıklanması için bir örnek kabul edebilirler. Ne yazık ki bu tek kişiye ait bir davranış değil, yaygın bir devlet davranışıdır ve hâlâ etkilerini sürdüren işte bu yanlış tavırdır.

Hazır olmadığımız için beklentilerimize ulaşamamış olabiliriz, ama unutmayalım ki çok mesafe alındı. Türk Devletlerinin ve topluluklarının hangisine gitseniz, Türkiye Türkçesini konuşan çok sayıda insanla, ticaret başta, her türlü ilişkilerimizin yürümesi için çırpınan görevli gençlerle karşılaşıyoruz. Hayatın her alanında, sayısız kongreler yapıldı, yapılıyor. Alfabe birliği konusunda ciddi gelişmeler yaşanıyor, kitaplar yerel lehçelere çevriliyor, okunuyor. Bilge Kağan dediğinizde ortak atamız cevabını alıyorsunuz. Türkiye'ye öğrenim için gelenler, akademisyenler seviyesindeki ilişkilerimiz az değil. Her gün uçaklar dolusu insanlar taşınıyor. Ticaretimiz, evlenmeler, akrabalıkların tazelenmesi ileri derecelerde. 1970'lerde, 80'lerde Türk Milliyetçilerinin dışında bunları hayal eden, kaç kişi vardı.