​her şeyin bir kokusu var

taş plakların

arnavut kaldırımlı parke taşların

sokakların başka bir kokusu var

b'aşka bir koku...




eskimiş ama burnu sızlatan geçmek bilmeyen bir koku
ilk evimiz
ilk aşkımız
okul yılları
ve son bahar...


...

neden popüler, üstü toza bulanmış yapraklar
eskiye rağbet neden
aslında aradığımız kaybolan yılların yitik şehri
ana kucağı
baba ocağı
kaygısız telaşımız
atlıkarıncada oynayan o çocuğa aşığız...



en çok da yitik kentin soluğunda burnu sızlatan
her seferde o kokuda buğuludur gözyaşı
yıllar sonra yollar kesiştiğinde...
o koku işte...



zamanın kollarına atıp ruhunu
o kokuyu buram buram çekmek göğsüne
hatırasında kaç kırk yıllık kahvenin hatırı
ve sararmış yapraklarda saklıdır aşk
kızıl semada koca bir çınar...
sevisi düştü yine cananın
n a ç a r ı m ...



yasaklıdır artık bu kent, bu kasaba, bu sessiz soluklar...
ah bu kokular...
goncadan güle közden küle...
ne hayat saklıdır makberimde...