Dün gibi hatırımda; 6 Haziran 2015 Seçimlerini AKP kazansaydı, terör bitecek ve artık şehit cenazesi gelmeyecekti. Ekonomi düzelecek, dünya bizi kıskanmaya devam edecek ve hiçbirimizin anası ağlamayacaktı.

Devletin bekası için AKP'nin yine tek başına iktidar olması çok gerekliydi falan, filan…

Olmadı…

Tamam, kabul, suç bizde…

Doğrusu bu vaatlere pek inanmadık ve oy verip AKP'yi tek başına iktidar yapmadık…

***

Çıkan meclis tablosunda "anahtar" parti MHP oldu("kilit parti" yakıştırmasını sevmiyorum çünkü kilide herkes bir anahtar sokar veya birileri bir maymuncuk uydurabilir).

MHP'nin diğer partilerle koalisyon yapmasına ben de karşıydım. Ve o meclis aritmetiğinde AKP-MHP koalisyonu çok akılcıydı.

Hep bunu savundum…

Böylece iktidara ortak olunacak, AKP ve hükümet bölücü zihniyetteki partilere bırakılmamış olacaktı. Ve elbette MHP'nin iktidar ortağı oluşu halka güven verdiği gibi, "özel harekât polisi" ve "uzman çavuşluk" dışında pek bir devlet işi görmeyen, on binlerce vatansever Ülküdaşımız için ekmek kapısı olacaktı. Çalmadan, çırpmadan...

(Benim AKP-MHP koalisyonunu savunduğum o günlerde; olmadık lafları söyleyen, her şeyi çok iyi bilen ve analiz eden partili "dava adamı(!)" dostlarımın şimdi kraldan çok kralcı, reisten çok reisçi, AKP'liden çok AKP'li kesilmesi yüreğimi sızlatmıyor değil).

***

Olmadı, 2015 Haziranında bir AKP-MHP koalisyonu kurulmadı.

Devlet Bey öyle uygun gördü ve 1 Kasım 2015tarihinde bir seçime daha gidildi.

İktidarın 1 Kasım 2015'teki kampanyasında da yine şehit cenazesi gelmeyecek, analar ağlamayacak, aç ve açıkta kimse kalmayacaktı.

Ayrıca Fetö alçağını tamamen bitirip, AB ve ABD'nin ülkemizin üzerine oynadığı hain oyunları bertaraf edecektik.

Devletin bekası için AKP ve Erdoğan'ın yine tek başına ve güçlü bir şekilde iktidar olması lazımdı…

Söyledikleri ile yaptıkları şimdiye kadar hep farklı çıktığını bildiğimiz halde, yine de "istikrar" olsun deyip AKP'yi tek başına iktidar yaptık…

Lâkin ne şehit cenazesi bitti, ne ekonomi düzeldi, ne de hayat standartlarımız yükseldi…

Devletin en gizli noktalarına kadar yerleştirdikleri eski ortaklarının yaptığı 15 Temmuz ihanetini de unutmuş değiliz elbet…

***

Ve yıl 2018...

İktidarın erken seçime gitmeyi vatan hainliğiyle eş tuttuğu günlerde Devlet Bey yine sahneye çıktı. Cumhurbaşkanı adayı olarak da Tayyip Erdoğan'ı açıkladı…

Meğer devletin bekası berbat durumdaymış ve bizi yıkılıp yok olmaktan kurtaracak olan AKP'yi tekrar tek başına iktidar yapmamız gerekiyormuş. Tabi tarihten silinmemek için Erdoğan'ı da Başkan yapmamış farzmış…

Öyle dediler…

***

Kampanya menüsünde yine bildik şeyler vardı...

Devletin bekası garanti altına alınsın, şehit cenazesi gelmesin, analar ağlamasın, fetö alçağı yok edilsin, ekonomi düştüğü bataktan çıksın, yazboz tahtasına dönen eğitim sistemi düzelsin, dolar kuru düşsün, AB/D'ye ağzının payını verelim. Dünya bizi kıskansın falan, filan…

"Peki, ülkeyi on altı senedir bu hâle kim getirdi?"

İşte bu sorunun cevabı verilmediği için 24 Haziran 2018 baskın erken genel seçimlerinde AKP'yi iktidar, Erdoğan'ı da Cumhurbaşkanı veya yandaşlarının tabiriyle "başkan" yaptık. Yanına da destek kuvvet olarak MHP'yi verdik…

***

Şimdi ohal'den bu hale şöyle bakıyorum da; normal vatandaşın adı fetö ile anılınca yedi sülalesine vebalı muamelesi yapılan güzel ülkemizde, eski ANAP'lı bakanlardan Ekrem Pakdemirli'nin bir oğlu Fetö'den tutuklu ama diğer oğlu yeni sistemde Bakan oldu…

Türk vatandaşlarını, sezon başından beri Yunan adalarında tatil yapmaya çağıran reklamlar yayınlayan ETS Tur'un sahibi, Kültür ve Turizm Bakanı oldu…

Milli Eğitim Bakanımız, kendisinden önceki bütün bakanlar gibi mevcut sınav sisteminin yanlış olduğunu söyleyip yeni icatlar peşine düştü…

Şehit cenazeleri yine geliyor ve garabete bakın ki, İçişleri Bakanı cenaze merasimlerine CHP'lilerin sokulmaması talimatı veriyor...

Meydanlarda Trump ve Merkel başta olmak üzere Batılı liderleri yerden yere vuran arkadaşlar, her seçimden sonra yaptıkları gibi onlarla can-ciğer pozlar vermeye devam ediyor…

Faizler yüzde yirmiye, dolar 5 liraya dayandı…

Her şey ateş pahası, yazın ortasında domatesi 7 liraya yiyebiliyoruz…

Fabrikalar, dükkânlar hızla kapanıyor…

İşsizlik artıyor…

***

Milletin bekası deyip duruyorlar ama İçişleri bakanına ülkeyi eyalet sistemine(yani bölünmenin farklı bir adımı) götürecek yetki verdiler.

Ayrıca daha geçen hafta haber kanallarında, "Merkezi yönetim bütçesi Haziranda 25,6 milyar açık verdi" diye alt yazı geçti.

Merkezi yönetim ne yahu!

Memleket, "merkezi yönetim", "yerel yönetim" şeklinde ne zaman eyaletlere bölünüp ayrıldı?

Ayrıca seçime üç-dört gün kala Kandil'de paket yapılan Cemil Bayık ve Murat Karayılan şerefsizlerini getiren yerli ve milli helikopterimiz, yaklaşık bir aydır hâlâ yere inmedi.

Bu konuda elinde kesin bilgi olduğunu söyleyip iddialı yazan-konuşan AKP'li dostlarım niçin ortadan sıvıştı?

Yoksa paketleyip getirdikleri bu şerefsizleri, yoğun iş tempoları sebebiyle açıp kamuoyuna göstermeye fırsat mı bulamadılar?

Ya da paketleri, yerel seçimlerde açmak üzere depoya mı kaldırdılar?

Bir de söylemlerinde neden hâlâ "Bu millet" deyip duruyorlar?

"Bu millet" ne yahu?

"Türk" niye bu kadar zorlarına gidiyor?



21.07.2018