Sayın Yağmur Tunalı hocam bugün 'Amerika Düzelir De...' başlıklı bir yazı kaleme almış.
Her ne kadar ben de 'artık amerika bitti...' diyenlerden olmasam da Yağmur hocamın bu yazısıyla alakadar farklı düşündüğüm noktalar var.
Evvela hem fikir olduğumuz unsura değineyim;
Evet, ABD bir kongre baskını ile batmayacak kadar büyük bir devlet.
Yani kongrede olan biteni görüp de ABD bitti artık diyen varsa, evet maalesef bence de yanılıyor.
tahtaPod'da 7 Ocak tarihli 'Demokrasi, Hukuk ve Dötler!..' yazımda da belirttiğim gibi, o görüntüler bir başlangıç değil bir sonucun ilk belirtileriydi.
Aslında belirtiler çok daha önceden vardı; ama kongre baskını şimdiye kadar olan bitenleri okuyamayanların gözüne sokacak kadar etkili bir eylem oldu.
Bundan sonra ne olacak?
Açıkça söyleyeyim olan bitenler ABD'yi yıkacak, bölecek bir değişimin belirtisi olsa bile bu değişim öyle bir kaç ay içinde gerçekleşecek bir değişim değil. Bence burada en az 20-30 seneden bahsetiyoruz. Kaldı ki bu değişimin sonunda zayıf ve yıkık bir ABD ile mi karşı karşıya kalırız, yoksa daha güçlenmiş bir Amerikan Devleti mi başımıza bela olur, onu zaman gösterir. Nitekim bugünkü Rusya'nın çöken Sovyetler Birliğinden daha zayıf olduğunu kayıtsız şartsız iddia edebilir miyiz?
Evet 'Komünist ideoloji' çöktü ve yönetim sistemi olarak yürütülemez olduğu kanıtlandı. Yani çöken bir sistem var, lakin Rusya çöktü mü? Dolayısıyla evet bugün her ne kadar 'liberalizm' diye adlandırılsa da gerçek manada ekonomik ve toplum bilimleri açısından gerçek liberal teori ile alakası olmayan neo-conculuk çökebilir (ve ben er ya da geç çökeceğine inanıyorum) ama Amerika batar mı, daha mı güçlenir?... Belki biz göremeyiz ama çocuklarımız, torunlarımız görebilir.
Tekrar ABD'ye geri dönelim;
Olay kongrenin basılması, basanların yargılanması ile çözülecek kadar basit değil.
Trump ABD için korkunç bir miras bırakıyor. ABD iç savaşından beri hiç olmadığı kadar bölünmüş bir durumda. Bu bölünmeyi, uçurumu Trump mı açtı, yoksa gördü ve kendi çıkarları için kullandı bey daha da mı büyüttü bu elbette tartışmaya açıktır, ama bu bölünmenin boyutunun hiç bu kadar büyük olduğundan kimse şüphe etmesin.
Evet Trump seçimleri kaybetti lakin kimse hala Trump'ı seçen kitlenin neredeyse %50'ye vardığını unutmasın. Ner ne kadar bu %50'nin her biri kongreyi basanlar kadar aşırıya kaçmasa da, ABD iç refahını ciddi boyutta tehlikeye sokacak, demokratik haklarının gasp edildiğine inanan çok ciddi boyutta bir kitle var.
Geleceği belirleyecek olan en önemli unsurlardan biri Cumhuriyetçi Parti'nin bu aşamadan sonra kullanacağı tercihtir. Cumhuriyetçi parti Trump ile beraber verdiği yıkıma devam edip iç siyasette seçmenleri kutuplaştırmaya ve Trump'ın yolundan gitmeye devam mı edecek yoksa ABD'nin çıkarlarını kendi parti siyasetinden üstün tutarak demokratik hukuk devleti değerlerine geri mi dönecek?
Yazısının devamında Yağmur Hocam 'Diyelim ki Amerika karıştı ve dünya dengeleri içinde yerini kaybetti.
Türkiye ve dünya için iyi olur mu?' diye bir soru mu yöneltmiş.
Ben Yağmur Hocam gibi Çin, Rusya veya başka bir gücün (Avrupa) ABD'den çok daha beter olduğu konusunda çok emin değilim. Muhakkak ki özellikle Çin ve Rus gücünü çok daha kanlı, kaba kuvvete dayalı olarak sergileyecektir. Özellikle bireysel hürriyetler konusunda çok daha acımasız davranacaklardır ki, zaten şimdiden öyle davranıyorlar. Lakin ben ABD'den yansıyan asıl tehlikenin bu sinsi 'hürriyetçilik' yalanı olduğuna inanıyorum. İnsanlar bireysel olarak hür olduklarına inandıkları sürece toplumsal sömürge olmayı çok rahat daha kabul ediyor, çok daha az direniyorlar.
ABD'nin bu bireysel kapitalizm yalanı haricinde dış politikasına baktığımızda emperyalist olarak Rusya veya Çin'den daha geride kaldığını söyleyebilir miyiz? Bunları asla Avrasyacılık veya Rus / Çin seviciliği amaçlı yazmıyorum, ama dünyaya özellikle bizim coğrafyamıza baktığımızda ABD'den daha saldırgan davranan hani hegemonya güç var? Elbette ABD 89 sonrası 10-15 yıl boyunca tek kutuplu dünyanın süper gücü olmanın tüm avantajını sonuna kadar kullandı ve eminim bu güç bahsettiğim diğer ülkelerde olsa ABD'den de geri kalmazlardı. Lakin ABD bu güç ile taşıdığı sorumluluğu zerre kadar umursamadığını bariz şekilde gösterdi.
Dolayısıyla bence hayır, Rusya, Çin, Avrupa veya başka bir ülke ile ABD arasında zerre fark yoktur ve biz Türkler olarak artık tercih sıralamadan ve tercih yapmaktan vaz geçmeliyiz.
Kayıtsız şartsız inandığım bir gerçek ise dünyada Türklüğün kaderinin Türkiye ile birleştiğidir. Dolayısıyla Türkiye ve dünya Türklüğü için hatta başka halklar için de Türkiye her devlete eşit mesafede Türkiye ve Türklüğün menfaatini, çıkarlarını düşünen, ön planda tutan akıllı, mantıklı, slogan ve dogmalardan uzak pragmatik bir reel politika izlemelidir. bunu yapmadığımız, uygulamadığımız sürece Türkler asla refaha eremezler.
Yağmur hocam ile hemfikir olduğum bir husus ise, ister ABD bölünsün yerini Rusya, Çin, Avrupa veya Papua Yeni Gine, isterse ABD dünya gücü devam etsin, bu refaha iç siyasette tribünlere oynayan, öngörüsüz, liyakatsiz, devletler arası münasebetini 'hed-hüd' ve'eylerle' gerçekleştiren bir yönetimle eremeyeceğimiz kesin.