Önce düşünce hatası (cognitive dissonance) denen şeyin tanımıyla başlayalım.

Nedir bu? 

Sosyal psikoloji alanındaki en önemli isimlerden olan Leon Festinger'in teorisine göre düşünce hataları insanların kendi içlerindeki tutarlılığı sağlama çabalarından kaynaklanır. İnsan beyni, kendisine rahatsızlık veren herhangi bir olay ya da düşünceye karşı bir reaksiyon vererek karşı bir düşünce geliştirir. Bu karşı düşüncelerin mantıksız olduğu durumlarda da düşünce hataları oluşur. 

Psikologların tespit ettiği 100'ün üzerinde düşünce hatası kalıbı vardır. Aşırı genelleme, duygusal sebep bulma, kişiselleştirme, ya hep ya hiççilik, kişinin kendisini değil çevresini değiştirme çabası, önyargı bazlı sınıflandırmalar bunların en bilinen örnekleridir.

Hepimizin sıkça düştüğü bu düşünce hataları reklamcıların, ürün pazarlamacılarının, tezgahtarların, sigortacıların, politikacıların ve daha bir çok grubun sürekli faydalandığı açıklarımızdır. Davranışsal ekonomi denen alan büyük ölçüde sıradan insanın düşünce hatalarının harcama alışkanlıklarına etkisinin incelenmesi üzerine kurulmuştur.

Buraya kadar okuyup kafa ütülediğimi düşünebilir ve yazının başlıkla ne alakası olduğunu sorgulayabilirsiniz. Aslında haklısınız da. Yavaştan konuya girelim o zaman. 

Yazımda çok yaygın ve bir o kadar da tehlikeli bir düşünce hatasını incelemek istiyorum. İngilizce "Effort justification" teriminden tercüme edildiği haliyle zahmet gerekçelendirmesi diyebiliriz buna. Peki nedir bu? Kısaca şu şekilde tanımlayabiliriz : Kişi, uğruna çok emek ve zaman harcadığı işlere yüksek kıymet biçer. Hatta bazen bunları dünyanın en önemli işleri olarak görebilir. Dobelli'den bir kaç örnek aktaralım: 

  • Evinize hazır gelen dolaptansa parçalı halde gelip montajı için saatlerce uğraştığınız hatta elinizi yaraladığınız dolap daha kıymetlidir. Psikologlar bunu IKEA etkisi olarak da adlandırır.
  • Adam hurda pazarından bir motosiklet almış, dört bir taraftan parça toplayıp, üzerinde aylarca emek harcayıp çalışır hale getirmiştir. Birisi bunu satın almak istediğinde biçtiği fiyat sıfır ayarında bir motosikletinki kadardır.
  • Amerika'da 50'li yıllarda son derece iddialı bir şekilde piyasaya çıkmış olan hazır kek karışımları müşteriden ilgi görmemiştir. Sonrasında içerik ve tarif değiştirilerek hanımların karışımın içine ayrıca yumurta kırması istendiğinde bir anda ürüne ilgi artmıştır. Kadınlar yaptıkları keke emeklerini kattıklarını hissetmiştir.
  • Bazı sosyal gruplara, gizli örgütlere giriş özel ritüellerden oluşur. Bu ritüeller, kişinin zor duruma düşmesini, gururundan taviz vermesini ya da acı çekmesini gerektirdiğinde aidiyet şuurunu sağlama konusunda daha etkili olur. 

Peki iş hayatında:

  • Bir yönetici istikbal gördüğü bir projeye/ürüne/kampanyaya ciddi yatırımlar yapmış ama zarar etmiştir. Rasyonel tavır, gidişatın sebeplerini inceleyip bir durum değerlendirmesi yapmayı ve gerekirse çalışmayı sonlandırmayı söyler ama sözkonusu iş için harcanmış olan emek ve zaman burada bir algı yanılması oluşturursa vazgeçmek zorlaşır ve zarar daha da artar.

Dini konularda:

  • Malumunuz, aylardan Ramazan. Ne yazık ki bir çok yerde baskı ortamına sahne oluyor. Neden? Zahmet gerekçelendirmesi desem. Yontulmamış kişiler, Ramazan'ın asıl manasından uzaklaşarak açlık ve susuzluk zahmetine(!) katlandıkları için gurura kapılıp dünyanın en önemli işini yaptıklarını düşünüyor. Sonrasında ilk vardıkları nokta da "Madem ben dünyanın en önemli işini yapıyorum, onlar da buna ortak olmalı." oluyor.
  • Ya da son yıllarda iyice artan ve daha da artacağa benzeyen namaz baskısını düşünelim. Devletin televizyon kanalında, bizim vergilerimizle beslenen kerameti kendinden menkul bir imam çıkıp "Namaz kılmayan hayvandır" diyebiliyor. Bir başkası çıkıp "Namaz kılmayanın yeryüzünde yaşama hakkı yoktur" cümlesini sarfediyor. Bu da bir çeşit zahmet gerekçelendirmesi aslında. Bu kişiler ibadetin özünden kopmuşlar ve yaptıklarını bir zahmet, katlanılması gereken bir yük olarak görüyorlar ve dünyanın en önemli işini yaptıklarını düşünüyorlar. Kendileri bu yükü(!) taşırken başkalarının taşımıyor olması onları çıldırtıyor ve saldırganlaşıyorlar. Aslında her tür fanatizmin temelinde bu türden düşünce hataları var. Bu mantıksız ve başkalarının özgürlüklerine saygısız kişiler meydanı boş bulup organize olduklarında da karşımıza Işid, El Kaide gibi örnekler çıkıyor. 

Siyasette yok mu bunun örnekleri. Fazlasıyla:

  • Bir çok siyasi partide ortalık, en çok kullandıkları cümle "Biz çok bedel ödedik" olan dava devlerinden geçilmez. Ödedikleri bedeller karşılığı kişilerin davaya bağlılık miktarını son derece hassas bir şekilde ölçme ve yüksek dağlardan beğenmedikleri kişilerin kafasına leblebi atarak burun kıvırma, canları sıkıldığında ortalığı tozu dumana boğma hakkına erişmişlerdir. Bu tavır çoğu zaman saçma olsa da kabul görür. (Ülkümetre benzetmesi için de Bahadırhan Dinçaslan'a selam çakalım) 

Sivil toplum kuruluşlarında, sporda, sanatta kısacası hayatın her anında zahmet gerekçelendirmesi örneklerine rastlayabiliriz. Düşünce hatalarının farkına varmak, sağlıklı fikir yürütmemizi engelleyen irrasyonel tavırlarımızdan kurtulmak için önemlidir. Düşünce hataları ve günlük hayatta farkına varmadığımız mantıksız hallerimiz hakkında ufuk açması için aşağıdaki kitapları tavsiye edebilirim: 

  • Rolf Dobelli - Hatasız Düşünme Sanatı 1-2 
  • Tim Harford - Görünmeyen Ekonomist, Sevgili Görünmeyen Ekonomist 
  • Dan Ariely - Akıldışı ama Öngörülebilir 
  • Stuart Sutherland - İrrasyonel 
  • Robert H. Frank - Doğal İktisat 
  • Steven Levitt ve Stephen Dubner - Görünmeyen Ekonomi, Görünmeyeni Düşünmek
  • David McRaney - Aslında O Kadar da Akıllı Değilsiniz