TahtaPod hakkında enformasyon ereği ile duygularımı paylaşmaktan yanayım bu yazımda.

Tahtapod'a başvurmamdaki en önemli gerekçelerden birisi, bildiğiniz gibi ülkemizde bilhassa son zamanlarda türeyen, kısa yol cehalet taktiği "iftira at", bir diğer adıyla "çamur at izi kalsın" kurnazlığı ile ortaya çıkan, aslında gerçek hayatında ödlek, iki kitap okumamış bir güruhun peydah olmasının Tahtapod'un tavsiye bölümünde yazdığı "burası hainlerin, pkklıların sayfasıdır" şeklindeki ifadeydi. Bu rezil güruha doğruyu, ilkeyi, yaşamın manasını, insanın namuslu duruşunu anlatabilmek için sanırım henüz bir filoloji geliştirilmiş değildir. Sosyal medyayı yandaş kesimin palavra dolu görselleri üzerinden takip eden, yergiye dönük fıtratında hiçbir evrim görmemiş psikolojik ve biyolojik çizgisi tornadan geçmemiş bu pervasız kimliklerin karşısında dik bir alınla bulunmak, tercihlerimin en önde gidenini tutuşturdu elime.. Masum bir hayat ve helal ekmek yiyen bir duruşla Tahtapod'a başvurdum. "Nasıl yazabilirim, ne yazabilirim?". Evvela Ekşi'deki üslubumu kontrol ettim. Bir nevi filtreledim kurgularımı, paylaştığım yazıları. Yok dedim, Ekşi'deki lisan buraya uygun değil. Jargonun tavan yaptığı, mahlasların havada takla attığı adlarla burada yazmak veya mahlasın verdiği kopuk bir özgüvenle adı sanı, yeri yurdu belli bir kültür odasında, yazı atölyesinde belli bir düzeyimiz, kıstaslarımız olmalı ve bu kıstaslarda Tahtapod ile uyum sağlamalıyız. Mesela sövgü, mesela direkt kişiye, kuruma, ırka, inanca, markaya yönelik hakaretler asla ve asla bulunmamalı hiçbir yargıda. Zaten yazı atölyesini özümseyen tüm platformlar bu tür yaklaşımları özünde yaşatmaz, yasa gereği de buna müsaade etmez...

Düşündüm taşındım, üç gün boyunca kendimi tartıdan geçirdim. Ekşi ve Facebook'ta sonuna değin kanatlarını açmış bir hürriyetle Tahtapod'da yazamayacağımı anladım. Gerçi her kalem tutan, bilincini sağlam bir sağduyu ile yönlendiren her beyin, bunları düşünmeyi aklından geçirmiştir. Aklımdan geçirdiğim her bir ayrıntının notunu verdim ve sonunda sınıfı geçtim! Öyle ki TahtaPod'da kendime hakim olup daha çok "Yaşam-Siyaset" kaynaklı makalelerde, öykülerde dilime, sert tümcelerime gem vurabileceğime inandım. İnancımla yola çıktım, ekşiyen hayatın turşusunu rafımdan çıkarıp atarak, marazi insansızlıkları sosyal devinimle eriterek attım adımı, buradayım..

Şiir; benim hayatımın manevi geçim kaynaklarından birisidir. Şiirin, yazabilmenin, yazarlığın, daha genel tabirle yeteneğin hasletten (yapıdan, doğuştan) geldiğine inanan birisiyim. "Sonradan ortaya çıkar" diyen görüşe saygı duysam da pek de öyle olmadığını söyleyebilirim. Yetenek doğumla gelir, fakat sonradan geliştirilir, kalitesi artırılır. Şiir kabiliyeti kökten gelmeyen bir kimse dilerse ömrü hayatı boyunca elinden kitabı hiç bırakmasın, eğer ilham kaynağı yoksa tek satır yazamaz. Yeteneği fark etmeyi ve onun zamanla tahtını bulduğuna itimat etmeyi yıllardır elimden düşürmediğim kitaplarda gördüm. 

Yaşımızın verdiği deneyimle bizden küçük olan gençlere tavsiyem: her türden içeriğe sahip kitabı okumayı denesinler. Salt aşk temalı, salt siyasi alandaki muhtevalarla yetinmesinler. Okusunlar, büyüklerinden, eli yatkın kişilerden, kalemlerden esinlenip kendi yazı fontunu yaratmaya çalışsınlar. Not tutsunlar, hayal kursunlar, düşlerinde aşık olsunlar, düşlerinin içinde gezdirdikleri sevgilileri olsun. Kendileriyle konuşmayı bilsinler, karşılarında kendilerini (özlerini) görebilecek bir bakışları olsun...

Sanatın bir millet için biçilmiş en özgün kaftanlardan olduğunu yaşayarak öğrenebilmek adına kitapların, müziğin, resmin en samimi dostu olmayı denesinler. Ülkelerin sanatları, sanatsal tatları ki evrensel kültürün köprülerini oluşturur. Aşkın evrenselliğine inen sevgi inceliğini sunan ayrıntılar, bir toplumun tüm toplumlarla kurabildiği duygusal bağlarda sanatı öne alır. Aşk, dünyadaki tüm çirkinlikleri yenebilecek küresel gücün en soyut dövüşçüsüdür. Aşkın öyküyle, şiirle, yaşamla vücut bulduğu gerçekler kişiler, toplumlar, milletler arası barışın da bir kolu olduğunu düşünüyorum. Sanatla sevgiyle aşkla öne çıkmalıyız. Özellikle ahlaksızlık, soysuzluk, yüzsüzlük ve hırsızlığın kadim Türk değerlerimize saldırdığı bu günlerde yeni nesle müziği, şiiri, öyküyü, romanı ve aşkı sevdirmeyi kural haline getirmeliyiz..

Bugün Üsküdar'da bir ortaokul öğretmeni, tartıştığı öğrencinin dayısınca okulun basılmasıyla bacağından vurulmuştur. Bu ve benzeri dejenerasyon doğuran hadiselerde evvela emniyetin, okulun (okulların) güvenliğinin daha sıkı sağlanması hususunda gerekirse yasaların çıkartılmasına ihtiyacımız var.  İçişleri Bakanımızın bu durumlarda daha etkin bir mücadele sergilemesinin ülkemiz adına sağlıklı sonuçlar verebileceğini öngörüyorum. Bozulmaya evrilen yurt değerlerimizin güvenliği için gerekli tedbirlerin sıklaştırılmasıyla birlikte gençleri, çevreyi sanatla sıkı fıkı ilişkiler kurulması bağlamında çok daha fazla bir eğitimden geçirmemizin kaçınılmaz olduğunu görebilmekteyiz...

Nitekim daha yaşanılabilir bir ülkenin imtiyazı için Milli Eğitimimiz ve Bakanlıklarımızın insan, sevgi, sanat odaklı yoğun çalışmalar, projeler üretmesi gidişatımızın ahengi adına pek büyük bir önemi arz edecektir..Ata'mızın bin bir güçlükle zorluğun çeperini çatlatan emekle dirayetle kurduğu, geliştirdiği devrimlerine sahip çıkmak istiyorsak sanattan, eğitimden kopmamamız doğrusu bizler için adeta soluduğumuz hava kadar gereklidir. Yetkililerin memleketimizin her karış toprağına ilgileri, sevgilerini daha perçinlenmiş hislerle bahşetmelerini mukaddes ihtiraslarla diliyorum. Güzel günleri görmemizde saygısızlık, hoşgörüsüzlük, hodbinlik, bağnazlık gibi tasallut içeren kavramları yüklenmek; kadrimiz, insan olmamızda ruhumuza dikilmiş bir taş duvar işlevi yürütmekten öteye geçemez. Bu yüzdendir ki milletimizin manevi heybesine öncelikli olarak sanat, eğitim ve sevgiyi doldurmalıyız..

☆☆

TahtaPod'da iktisadın, sosyolojinin, tarihin, siyasetin güçlü, sağduyulu; kültlerini son derece iyi bilen eğitimli kalemlerin varlık göstermesi sanata, sevgiye gereksinmesi olan insanımıza büyük yararlar sağladığına inanarak kendimi bu platformda buldum. 13 yaşında başladığım şiir yolculuğumu şu anda otuzlu yaşlarımın başında hece ölçüsünde esinlendiğim büyük ozanlar, aşıklar gibi değerlerin sanat ve sevgi anlayışı, derinliği ile geliştirmeye devam ediyorum. Öyküde ve masalda kendilerinden öykünmeyi şeref kabul ettiğim, kalemlerini her daim takdir ettiğim Trabzon'un asil ve namuslu yapısıyla yetiştirdiği Nihat Genç ile Nazan Bekiroğlu'ndan çok şeyler alarak hislerimi beslemiş olmam umut ufkumun prestijidir. Öğrenmenin sonunun ve ömrümüzün dünya üzerindeki her kitabı okuyacak vaktinin olmadığı şu gelip geçici hayatta bilgiyle, yazıların nasrımızı iyileştiren sağaltıcı yönüyle aşka, siyasi siteme ve ağıt yüklü hikayelere mürekkep damlatıp güzergâhımıza Tahtapod ile start verdik..

Kendini Ata'mızın kurduğu Cumhuriyet'te, Cumhuriyet'in kuruluş kriterlerine yakın hisseden, Atatürk Milliyetçiliği ve ülküsüne gönül vermiş, dini değerlerimizi rencide etmeyen, ironik de olsa dini değerlerimizle alay etmeyi yaşam felsefesine yansıtmayan her Türk evladının Tahtapod'da yer alabileceğine bizzat kendimi model göstererek bildiriyorum. Siz de on para etmez, sözde değer yargısı taşıyan, muhalifliğin onuruyla, etik bünyesine hainlik yaftaları yapıştıranlara karşı ayakta duran, süprüntü tarzları itekleyen kişilerin mevcudiyet gösterdiği bu atölyeye başvurunuzu yapabilirsiniz. Atatürk'ün önder kabul edildiği potada, siyasetiyle gürültü, hasmane haller barındırmaya meydan vermeyen en uç yapıların bile anlayışla karşılandığı, kucaklandığı bu düzeyli, eğitici platformda kendinize bir yer edinebilirsiniz. Sanat için, ülkemizin sanatla büyüyecek yarınları için; şiir, öykü, topyekün edebiyat, ekonomi, tarih, sosyoloji için Tahtapod'da yazar olmaya ne dersiniz? Şayet yazarlıkta beceriniz yoksa TahtaPod'u takip etmeye nasıl bakarsınız sevgili ülkemin bellekleri?

Tüm güzelliklerin biricik vatanımız, ana emziğimiz, yurdumuz, platonik olmayan sevgilimiz "Türkiyemiz" için olması dileğiyle.

Kalın sağlıcakla efendim..


Engin Yeşilyurt​