Şimdilerde Atatürk'ün manevî şahsına, ondan daha da ilerisi Atatürk'ün manevî şahsı arkasından Türk Milleti'ne saldırmak yeniden moda oldu.

Bunlar daha önce konuşmalarımızda ve bazı yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi, dedelerinin hainliği Atatürk tarafından tescillenmiş olanların torunlarıdırlar.

Ne zaman fırsat bulsalar, oradan Türk'e hücuma kalkarlar ve her zaman da ağızlarının payını alıp kıçlarının üstüne otururlar.

"Deve sidiği" içmekte şifa arayan zihniyetin bu tür saldırılar yapması gayet doğaldır. Bunların ayyuka çıkmış ortak özelliği, "himmete" muhtaç Araplar'a özenmeleri ve onlardan "himmet" beklemeleri, onlardan akıl edinmeleridir. Kendisi himmete muhtaç olan, kime ne fayda sağlayacaksa?!

Kendisini savunmaktan bihaber eli hançerli Araplar'ı, bizim Türkiye'de "süslü mollalar" ve "süslü mollalar"ın hikayeci tarihinin ardına takılmışlar dışında başka kim/kimler kayıtsız şartsız savunabilir! Hele bir de yedikleri türlü herzelere, İngiliz'in kışkırtması ile Türk'ün karnında altın aramaları gibi olaylara da kılıf bulmaya çalışarak… Daha geçtiğimiz Kasım ayında, "Suudi Arabistan Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh: "İsrail'e karşı savaşmak caiz değildir." demedi mi? Ve ona cevaben, İsrail İletişim Bakanı Eyüp Kara: "Suudi Arabistan Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh'i Yahudilere karşı savaşmayı ve onları öldürmeyi yasaklayan fetvasından dolayı tebrik ediyoruz." diyerek tebrik etmedi mi? Bunların hepsi birer ibret vesikasıdır!..

Kendisi yarım adam bile etmeyen bazı hocaların, Mustafa Kemâl Paşa gibi bir dahiyi hafife alan beyanları, "sürtünüyoruz" ve "kaşınıyoruz" demenin bir başka yoludur. Bunlara yüz verilmiş, kendilerini bir "şey" sanmışlar ve meydanı boş bulup akıllarına gelen her türlü herzeyi kusmayı kendilerine görev edinmişlerdir.

Atatürk ne yapsaydı?

Yunan donanması boğaza yanaştıktan bir müddet sonra onlarla suarelerde, kokteyllerde buluşan şehzadeler gibi oyunla oynaşla vakit mi geçirseydi? "Bana ne Türk Milleti'nden cehennemin dibine" dercesine bir tavır mı takınsaydı?

Hayır! Bunu yapmadı, yapamazdı!.. Gönlü Türklük aşkıyla dolup taşan Mustafa Kemâl'di. O, sırtı hançer yarasıyla dolu büyük milletini feraha erdirmenin yollarını aradı ve zorlu mücadeleler sonrası büyük milletimizi kutlu günlerle buluşturdu. Türk'ü; "haşa huzurdan Türk'üm paşam" günlerinden, "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE" günlerine eriştirdi.

Daha geçen aylarda Tokat'ta bir okula Mustafa Sabri ismi verilmek suretiyle "Atatürk"e, "Türklüğe"karşı bir kalkışma daha olmuş ve fakat Türk Milleti'nin tepkisi sebebiyle olay paldır küldür sümen altı edilmiş; okuldan Mustafa Sabri ismi silinip, yerine Şehit Yakup AKDAĞ ismi konulmuş idi.

Bu şu demektir! Her şeye ve herkese rağmen Türk Milleti içinde ciddi manada donanımlı, bilinçli Türkler yani Türkçü kafa yapısına sahipler mevcuttur ve Cumhuriyet'e, Atatürk'e, Türklüğe yönelmiş bütün saldırılara bunlar karşılık vermesini elbette bileceklerdir.

Atatürk, Türk, Türkiye düşmanı sidikçiler bunu bilerek ayaklarını denk alsınlar.

Bundan gayrı, böylelerini yani Türk'ü sırtından hançerlemeye meyillileri "sidikçi" olarak anacağımı da buradan ilân etmiş olayım.

Sidikten şifa ve medet umana, Türk'e sinsice saldırıda bulunan ahmaklara ancak böyle denir!

Türk ırkı sağ olsun.

Tanrı Türk'ü korusun.


Serhat KAHRAMAN / 5 Aralık 2017