​Said Nursi, (Saidi-Kürdi),islam ile Hristiyanlığı birleştirmek üzere çok uğraşmıştır. İslam'ın içine Hristiyanlara ait pek çok inancı hatta  hürafe  ve  Yahudi  mistizmi   Kabaladan  alıntıları   sokmak çin sinsi bir çaba göstermiştir.

Din cahili  Saidin Risale-i Nur denen eserlerde kuran ayetlerin nasıl tahrif ettiğini  aynı şeyi hadislerede de yaptığını   tahrif ettiği hadislerden bir ikisine bakalım:

"Ve vasfuke's-Sa'îdu fi'l-Kitâbi'l-Mecîd. Ente mevsûfun yâ Sa'îde'n-Nâsi min Rasûlillâhi (...) Yani: (Ey Said Nursî!) Senin Kitab-ı Mecid'de vasfın "es-Said"dir. Sen, Rasulullah tarafından vasfedilmişsin, ey insanların saidi!

Bu cümleye "Hâşiye" düşülür ve orada denir ki: ﻦﺘﻓﻠﺍﺏﻧﺠﻦﻤﻠﺪﻴﻌﺳﻠﺍﻥﺇ cümle-i celilesi hadiste üç def'a tekrar edilerek, nazar-ı dikkati bu ism-i pâkin sahibine şiddetle tevcih etmekte olduğu gibi, o zâtın icra-yı faaliyette bulunacağı tarihleri ve ilminin hükümranlığı tarihlerini aynen göstermektedir. (...)" (Tılsımlar Mecmûası, 186)

Mes'ut kimse, fitnelerden uzaklaştırılmış kimsedir. (...)" mealindeki bu hadiste geçen "es-Sa'îd" sözcüğünden kastedilenin "Said Nursî" olduğunu iddia etmek kadar komik ve çarpık bir başka anlayış var mıdır acaba?

"Binâenaleyh bu Zât (Said Nursî), cismaniyet noktasında mir'at-ı Peygamberî'dir." (Tılsımlar Mecmuası, 205) diyerek kendisini (fiziki olarak) Muhammed (s.a.v.)'in aynası olarak göstermektedir. Hâşâ ve kellâ... Said Nursî, ne cismaniyet ne de ruhaniyet noktasında Muhammed (a.s.)'in aynası olabilir. Bu ancak Peygamberi suistimal etmektir. Aynı yazının devamında ebced hesabına dayanılarak şu terbiyesizlik yapılır:

"Üstelik ancak iki Muhammed, bir Bediüzzaman ediyor. Şöyleki; Muhammed (92) Âyine karşısına koyarak Muhammed (92); Bedîüzzaman (184)'dır. (Ebcede göre Muhammed adının sayı değeri 92'dir, Bedîüzzaman adının sayı değeri 184'dür. Yani 92+92=184)

Deli Said'in, yani Said-i Nursi'nin (ki gerçek adı Said Okur'dur) "Müslüman İseviler" iddiası da, küfre götüren tuzaklarından biridir. 

Hem Müslüman hem Hristiyan olunmaz. , İsa aleyhisselam kaldırılığı sema katından, ahir zamanda yeniden dünyaya indirilince, Hristiyanların değil Müslümanların başına geçecek.

Hain Said'in iddia ettiği gibi, Hristiyanların bir kısmının, başlarında hak bir peygamber olmadan, dinlerini(inançlarını ve şeriatlarını/helal ve haramlarını) düzeltip hak yolu bulması gibi bir şey olmayacak. Peygamberimizden sonra başka bir peygamber de gelmeyecek ve ahir zamanda bazı Hristiyanlar hatta Yahudiler, İslam'ın hak olduğunu görüp, İslam'a ve şeriat-ı Muhammediyeye tabi olmaları gibi bir şey olacak. Ancak bu şekilde kurtuluşa erecekler.

Deli Said'in "İsa (a.s.)'nın nüzülünden/indirilmesinden önce bazı hristiyanların itikadı hak bir dine dönüşecek, bunlar -dikkat edin islam'a ve şeriata tabi olmayıp da- Müslümanlarla ittifak edecek(yani onlar da hak, Müslümanlar da hak olacak). İsa a.s. bu -islama tabi olmadan- hak yolu bulan İsevilerin-hritiyanların başlarına geçecek. Deccal küfrünü bu "Müslüman İsevi"lerle beraber yıkacak." v.b. uydurmaları, kalbinde iman olan hakiki bir mü'minin ağzından ve kaleminden çıkabilecek şey değildir. Ancak gizli bir kardinalin, gizli bir Ermeni'nin, gizli bir Misyonerin ağzından ve kaleminden çıkabilecek tuzaklardır.

Tıpkı, Deli Said'in "1. dünya savaşında bizimle harp eden, İslam'a ve Müslümanalra karşı canı pahasına mücadele eden hristiyanların şehit hükmünde oldukları" iddiasında ve tuzağında olduğu gibi, bunlar müslüman birinin sözleri olamaz.

Türkiye müslümanları, 1950'lere kadar bilinmeyen ve yabancı istihbarat örgütleri ile misyoner teşkilatları tarafından üretilen "nurculuk" akımının, yıllardır bütün ispatları ile meydana serdiğimiz vahim gerçeklerini kabul etmeli ve derhal bu tuzaklara ve bu bozguna bir son vermeli. Kaybedilenler dünya nimetleri değil, ebedi saadet kaybediliyor.

2001 yılında, tahsilli, dini terbiye almış, bir taraftan da Tarih alanında doktora yapmakta olan birinin anlatıkları  nasıl bir küfre battıklarının göstergesidir.. Bu  eğitimli saf  şöyle konuşuyordu "Üstad öyle buyurmuş, Avrupa'da Müslüman İseviler var. Onlar büyük zaferler kazanacaklar" demişti. Ona  şu soruyu sordum"Hocam! Bunlar İslam'ın hak din olduğunu, Kur'an'ın hak kitap olduğunu, peygamberimizin hak peygamber olduğunu kabul ediyorlar mı?(öyle ya, etseler bunlara tabi olurlar ve isevi diye değil, Müslüman diye anılırlar)" diye sordum. "Hayır etmiyorlar." dedi. "Peki bir ilmihal okuyan talebe bile bilmez mi ki İslam'ı, Kur'an'ı, Rasulullah'ı duyup da iman etmeyen müslüman olamaz?" diye sorunca da, "Sen üstadtan iyi mi biliyorsun?" cevabını vermişti,Bu saftırık!
Dikkat edin! Bu akım küfürdür. Bakın küfürdür deyince gereğince idrak edemeyenler de var galiba; kıldığınız namaz, tuttuğunuz oruç, yaptığınız hiçbir amel hatta şehadet gayretiniz bile kabul olmadığı gibi, ölüm sırasında ve sonrasında, melekler size mü'min muamelesi yapmaz. Canınız bedeninizden kafirlere yapıldığı gibi korkunç bir azap ile kabzedilir. Kabir hayatınız tarifsiz bir cehennem çukuru gibi olur. Ruhunuz kıyamete kadar, Müslümanların götürüldüğü Iliyyine değil kafirlerin götürüldüğü Siccine götürülür ve orada durmaksızın azap çeker. Kıyamet kopmasından sonra da, mahşerde de, sonrasında da kafir muamelesi görürsünüz veeeee sonrasında da Ebedi/sonsuz/çıkışı olmayan/hiç bitmeyen ve bir dakikasına bile tahammül etmek mümkün olmayan bir cehennem azabına gidersiniz. Helak olursunuz.

Vaziyetin ciddiyetini kavrayın ve meseleye ırk, parti ve cemaat taassubu ile yaklaşmayın. bu deli, alim de, veli de, değildir.

Nurculuk,  Müslüman İsevilik, aslında  Müslüman Evangelizmidir.Hizmet ettikleri Siyonizmdir.

Peki geçmişte bunları sahneye sürüp şimdi ise Dinler arası diyalog ihaneti ve BOP(Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında hain din adamı, siyasi lider ve fikir adamlarını kim organize ediyor?

Kim destekliyor? Kim finanse ediyor? Kim yükseltiyor?

Cevabı tarih bilenler açısından çok basit; SİYONİZM...

ADL, JDL, CFR, Bilderberg, B'nai B'riht ve diğer örgütlenmeleri ile dünya üzerinde gayri Yahudi tüm inanışların temsilcilerinin içine sahte kurtarıcılar, hain liderler, satılık kalemşörler yerleştiriyorlar..