Eskiden (bazen şimdi de) çatıdaki T antenin salınımları arasında karıncalı ekranda kaybolup geri gelen Görüntüleri sabitlemek için TV cihazının tepesine sumsuk vurulduğunu çok gördüm. Billahi biz cızırtılı FM radyolarda da aynı uygulamayı yaptık.Nasıl bir eşleşme oluyordu, devreler arasında, şimdi bile anlamam çok mümkün değil.Sumsuk sonrası bir süre görüntü alınabiliyordu.

Hani annem ile babam arasında çok cicimli bir ilişkiye şahit olduğumu söylesem , bal gibi de yalan olurdu. Annemin babama muhabbet seslenişi 'çavuuuş!' idi. Babam askerliği çavuş rütbesi ile tamamlamışmış. Rahmetli babamı hatırladığımda iyi seslenişi "gıııız!" dan ibaret. Ama Allah var, hastalık varsa evde bir şekilde şefkat de geliyordu. En haylaz kardeşler, akrabalar, yakınlar, komşulariçin geçerliydi ilgi, şefkat.

Hattaciddi yaralanma ile sonuçlanan bir çocukluk kazası geçirmiştim. Üzüm teveğine uzanırken 5-6 metre yükseklikteki Kestane ağacından düşmüştüm, çenemde ve karnımdaki dikişlere rağmen babama "iyi ki de düşmüşüm baba! Bak gezdik te geldik" demişim. Her anlatışında gülmesini ve anlata anlata unutturmayışını, gezme izni istediğimde önüme bu çümleciği koyuşunu anarım. Bir de hastaneye gidebilmek için kucağında ben canhıraş koşmasını, yolda ne bulduysa, kamyon, taksi, otobüs birinden diğerine atlayışını.

Vakt-i zamanında, 25 yıl kadar oldu sanırım, ilk evimi alıyorum.Babam deyimiyle şeytanınreddettiği yerdeki (İstanbul'un dışıydı o zamanlar)semte gittik.Öyle çok heyecanlıyım ki, ablamı da aldım yanıma.Belediye şirketi evi yaptırdığı müteahhide yönlendiriyor eksik gedik için, ablam , başını yarım türban bağlamış, beyaz keten pantolon tunik giymiş, oldukça kapalıcana. Binanın önünde inşaatçının kalfasını beklerken o yolun kenarındaki kaldırım taşına oturmuş, ben ayakta bekliyoruz. Karşıdan adamın biri elinde anahtarlarla geldi kendini tanıttı. Çıktık yukarıdaki daireye baktık. Bir iki düzelmesi gereken iş var, tespit edildi, bir hafta içinde bitirecekler.

Teslim günü geldi; karanlığa kalmayayım diye koştura koştura gittim, adamı buldum, daireyi açtırdık ki hiçbir şey yapılmamış!

Adama soruyorum, hani bitecekti bu işler? Diyor ki " Dur yeğenim anlatacağum. Ben Hamsiköyinden Yusif. Beni o köyde herkes tanur, kime istersen sor. Bi şe diyeceğum! Oni gördim oyle yere otirmuş, pacaklari göriniydi, pembeyaz! Erteceğum oni! Çarşafa sokacağum! Olmaz kadin kismu oyle yerde otirmaz!

Dumura uğradım, yerimi şaşırdım, nerdeyim?Ben dairemi teslim almaya geldim. Adam saçmalıyor! Dedim ki, ne diyorsun sen, kimi alıp kimi örtüyorsun ne saçmalıyorsun? Ev niye tamamlanmadı?

Devam ediyor "ev kolay, yapilur! evlenmek haktur! Pempeyazdi pacaklari… Göriniydi. Olmaz oyle! Bak ben eyu adamum, karim öldi geçen sene! Dört tene çociğim var. Eyi bakarum ben kariya! Pir sene hasta yatti, kani iltihaplanmuş, çok çekti… Tam tört kere hasta haneye götirdim oni! Eyi paktum oğa!

Şaşalamış soruyorum. Kim?kiminle evleneceksin, kimin bacağı açıktı, kimi örteceksin? Ne diyorsun?

-Geçen gelduğun peyas tenli kızula! Pileğundan usti pir karuş açıktayidi. Ertecoğum oni, çarşaf giyduracağum!

Biraz toparlanmışım. Dur dur bir dakika, ne dedin bakıyım?

-Dul mi? Olsin. İnsan olanın paşina her şey gelur. Kabulimdur!

Dedim ki, dur orda! Ver bakayım şu dairenin anahtarlarını! Hadi istemiyorum tamirat mamirat. Evi akar kokar aldım. İşin ucunda epi topu beşyüz kişilik Hamsiköyü'nde herkesin tanıdığı, karısını çok sevdiği için bir yıllık acılı hastalığında dört kez hastaneye götüren birine ablayı kaptırmak var, risk alamazdım.

Bu gün haber siteleri bir haber filmi yayınlayıp duruyor. Van'da bebeği pusette genç bir kadın, hasta ve hastane yolunda, gücü hızlı yürümeye yetmemiş. Koca belli ki genç güçlü bir adam. Hasta kadına tahammülü yok, aldığı mal çabuk bozulmuş(!) Tartaklıyor, omuz atıyor, ayaklarına ayaklarına tekme sallıyor! Kadın puseti duvarın üstüne koymuş yaka paçasını topluyor, bebeğini kucağına alıp, tepesine sumsuk yiyen televizyonun geçici iyileşmesi misal, sür'atli yürüyüşe geçiyor. Belli ki kıymet-i harbiyesi yok, itiraz edip karşı koymuyor. Tırıs koşu yola düşüyor. Bir tatlı seslenişe, anlayışa, empatiye muhatap olamıyor. Sokakta böyleyse hayat, evi düşünemiyorum…

Bir yıllık hastalıkta dört defa hastaneye karısını getiren adama bu gün takdirlerimi sundum. Babamın "gııız!" seslenişinde, anamin "çavuuuş!" cevabında ne çok merhamet varmış meğer! Ah yetersiz eğitim, kendini idare kabiliyetinden mahrum, eşya misali sağa sola çekiştirilen, ağrısı sızısı umursanmayan evlat…

Kadın dediğin sağlam olmalı bu ülkede, sağlıklı değil, sağlam!..


Nurşen Karakaş
03/01/2018