Anacığımı 27 Ekim Çarşamba günü uğurlarken, böyle bir sevgili varlığı koynuna alan toprağa kuş gibi çırpınan duyuşumla seslenmek istedim: Bu benim anamdır! Sarıp sarmalayışında eksiğin olmaz, inanırım. Gelenin kim olduğunu bilirsin, sendendir. Bir devr-i daimdir ki hep senin etrafında ve seninle döner. Gelen gider. Aldığını verir, verdiğini alırsın. Öyleyse senden ne beklesem?

Pek gençken okuduğum bir Mevlânâ rübâîsine çarpılmıştım. Hiç aklımdan çıkmayan o çözülmez bilmece. Diyordu ki: "Toprağa ne ekersen o biter. Öyleyse insan ekilince biteceğine neden inanmıyorsun?" Gel de anla! Her an ölüm.. her an hayat… Ve belki ölüm dediğimiz de hayatların hayatı…

Yaradılışın anlayamadığım cilveleri her bir taraftan zihnime, gönlüme hücum ediyor. Düzeni kuran böyle kurmuş, âmennâ! Câhit Sıtkı'nın dediği gibi "Her mihnet kabûlüm", çektiğim her mihnete eyvallah! Beynimde zonklayan sorular ve cevapların uçup gittiği âna, Anam gibi ben de teslimim. Lâkin ey toprak ana, şu Ekim ayının yazı baharı beğenmez son günlerinde sana güzeller güzeli bir Ana ekiyorum! Yaratıcının sonsuz kudretine bilerek inanmışlar aşkına, senden o insan tohumunun biteceği tesellîsini isterim!

A. Yağmur Tunalı

Yeniçağ, 2 Kasım 2021