Günlerdir sosyal medya da şiddet olaylarına, siz diyin protesto ben diyorum karşı gelmek için birçok siyah beyaz foto paylaşılıyor. Altına yine siz diyin challenge, ben diyeyim meydan okuma etiketleriyle, hemcinslerim bu karşı gelmeye davet ediliyor. Öncelikle her bir davete cevaben "yanınızdayım" diyorum ve çok kısa bir süre önce yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum.

Uzun zamandan sonra baş başa bir kız gecesi geçirmek için onun evinde sohbet ediyorduk. Gecenin ilerleyen saatlerinde ya da sabahın ilk saatleri de diyebiliriz, bir gürültüyle irkildim. Oturduğum yerden doğrulup, "birileri kavga mı ediyor, polis çağıralım," dedim. Kız kardeşim "arkada sanayi sitesi var, burada her gün kavga oluyor," diyerek kendi anlattığı konuya döndü. Bir süre sonra seslerin çok yakından geldiğini fark ederek, bir şeylerin kırılıp dökülme sesleriyle, ikimiz birden balkona koştuk. o sırada bir kadının inlemeleri ve "imdat" diye çığlık atmasıyla önce kardeşim " hey neler oluyor?" diye, arkasından da ben "Neler oluyor, bırak kadını!" diye bağırdım. Yan dairenin balkonundan sarkan kadını fark ettik. Kardeşim:

"İyi misin, bana gelmek ister misin?" diye sordu.

"Şey, yok bir şey, tamam," diye kadın cevap verdi.

"Hadi çık o evden bana gel ," deyince kardeşim, kadın "tamam," dedi.

Hemen sokak kapısına koşup, kapıyı açtık yan dairenin kapısını çalmaya başladık. Biz iki kadın saatin 02.00 de, bizimde başımıza bir şey gelebilir endişesini yaşamadan kadını o daireden çıkarmak niyetindeyken, kimsenin olaya müdahale için kapısını açamamasına da şaşkındık. Gürültü duyulmayacak, uykudan uyanamayacak gibi değildi. Ne yazık ki insanlar sosyal medya da ahkâm keserken, ciddi bir durum karşısında kafalarını kuma gömüyorlardı.

Kapıyı defalarca çalmamıza rağmen açan olmayınca güvenliği aradım.( evet ev güvenliği olan bir sitedeydi) Hızlıca güvenliğe, yan dairemizdeki adamın kadına şiddet uyguladığını, ya kendilerinin gelmesini ya da polise haber vermelerini söyledim. Bu sırada sesler ciddi boyuta ulaşınca, elime kardeşimin uzun plastik ayakkabı çekeceğini alıp tekrar kapıya gidip çalmaya başladım. Şimdi düşününce o ayakkabı çekeceğinin çok iyi bir fikir olmadığının farkındayım ama bir şekilde kendimizi koruyacak bir şeyler olması içgüdüsüyle yapılan bir davranıştı. Dairemizin telefonunun çalmasıyla tekrar eve gelip telefonu açtığımda güvenlik,

"Yan daireyi aradım, kadın korkusundan sanırım bir şey yok polis çağırmayın dedi. Siz dinlemeye devam edin bir şey olursa haber verin," dedi.O sırada kadın kapıyı açmış kardeşimle birlikte bizim evin girişine gelmişti. Güvenliğe "tamam kadın yanımızda bir şey olursa haber veririz," diyerek telefonu kapadım ama çok kızmıştım. Müdahale etmeleri gereken yerde telefonla bir sorun mu var diye aramak hangi akla hizmet anlayamamıştım.Kız kardeşim İzmir hanımefendisi havasından uzaklaşıp içindeki Elazığlıyı serbest bırakmış,

"gel bacım gel, ablam var. Biz de iki kadınız. Çekinme gir eve, biz de mağduruz" dedi. Mağduruz? Gözlerimi dikip kardeşime, kafamı ne mağduriyeti der gibi iki yana salladım. Kardeşim hiç istifini bozmadan eliyle sus işareti yaptı. Kadına dönüp, "ah bizde neler çektik, bak ablam o da boşandı, ben hiç anlatmayayım şimdi. Sarılmak ister misin" dedi. Kadın da ona sarıldı. İçeri aldık.

Kadın sürekli "rezil oldum siteye," diyordu. "Yok, bacım sen ne rezil olacaksın, o rezil olsun. Biz güçsüz değiliz, biz birbirimize destek olacağız. Biz sessiz kalmayacağız. Susmayacağız, " diye kardeşim telkin ediyordu.Nihayet kardeşim susunca,

"Kocan mı ?" diye sordum.

"Hayır, nişanlım. "

"Çağıralım polisi alsın. Sen niye çekiyorsun, yazık değil mi sana?"

"Siz bağırınca durdu," dedi. İyi ki bağırmışız der gibi, kardeşimle birbirimize bakıp onayladık.

"E, sen imdat diye bağırınca biz de boşluğa bağırdık,"dedik.

"Çok mu bağırdım ben, hiç farkında değilim. Aslında iyi bir insan içince böyle oluyor. Çok alkollü geldi."

İşte burada kan beynime sıçradı da neyse yuttum. Sabahın beşine kadar kadını teselliyle birlikte ikna çabaları, ne yaptıysak ne dediysek yok… Güvenlik aradı," polise haber verelim şahitler de var uzaklaştırma alalım," dedi, kadın yok, istemiyor. "tamam, bitti, ayrılacağım," diyor ama hiçbir müdahaleye izin vermiyor. Anlatıyor şikâyet ediyor, ağlıyor ama yok babası kızarmış, beraber yaşadıklarını bilmiyormuş. Ne dermiş babasına."kızım 37 yaşına gelmişsin, zaten ailenden ayrı yaşıyorsun. Sessiz kala kala zaten bütün bu şiddet olayları kadın cinayetleri oluyor. Kadına kötülük uzaktan gelmiyor. Eski eş, sevgili, kıskanç nişanlı bunlara göz yumdukça, düzelir diye bekledikçe daha kötü şeyler oluyor," dedikçe biz, kadın haklısınız diyor da hiçbir şey yapmamıza izin vermiyor. "Sabah ailemin yanına giderim, şimdi gitsem şüphelenirler," diyince bizde kalmasına ikna ettik. Çek yata bir çarşaf serip yastık verdik. Biz de odamıza çekilip yattık sonunda.

Sabah kalktığımızda yoktu. Ailesine gittiğini düşündük. Telefon almadığımızdan arayıp soramadık. Pazar kahvaltısını dışarıda yapmaya karar verip çıktığımızda güvenlik değişmişti. Bize gece olanlardan bilgisi olduğunu ve sabah kadınla adamın el ele dışarı çıktıklarını söyledi. Kardeşimle ben çok şaşırmıştık. Kardeşim, " görüyor musun abla, o kadar şey yaşadı, o kadar konuştuk, teselli ettik kadın yine gitmiş adamla barışmış. Demek ki sessiz kalmalıymışız bir daha kavga ederlerse de hiç ayırmaya kalkmayalım," dedi.

"Hayır, canım, 10 kere kavga edip barışsa da yine de sen kapını aç, o kadını o ortamdan al" dedim."çünkü kadın kendisine yapılana ne kadar göz yumarsa yumsun, eğer bir kavgada sen susarsan ve kadının başına bir şey gelirse onun vicdanını taşıyamazsın. Yine bize düşeni yapalım da o kendi anlar bir gün."

Kıssadan hisse, en büyük zararı kadına yine kadın veriyor. Bunun başka bir kadın olması gerekmiyor. Kendi kendine veriyor bu zararı. Güvenli olmadığı ortamda yaşamayı sürdürerek, düzelecek diye bekleyerek veriyor bu zararı. Biz istediğimiz kadar karşı gelelim, sosyal medya da siyah beyaz fotoğraflarımızla zincir oluşturalım nafile. Kadını kendinden kim koruyacak? Kanmaya o kadar müsait ki kadın ruhu, hep bir şeyleri onarma çabasında. Ama kendinde oluşan tahribatın farkında değil.

"Ama çok seviyorum." Sevgi neydi? O repliği hatırla. "sevgi iyilikti, dostluktu,sevgi emekti." Emek tek taraflı olmaz.

"Ama psikolojisi bozuk, bana ihtiyacı var."Psikolojisi bozuk adamları düzeltmek size mi kaldı? Uzmana gitsinler.

"Şiddete uğruyorum!"Uğrama… Bir kere şiddet görmek senin elinde olmayabilir ama ikinci kez uğramaya bilirsin. Uzaklaş. Yaşama o evde.

"Ama işim yok güvencem yok!" ( Ki, bu hikayedeki kadının hatırı sayılır bir işi de vardı)Bunu kabul etmiyorum. Birçoklarınız kızacak belki ama iş var… Sen o işi yapamam, bu işi yapamam dersen iş yok. Maksat para kazanıp hayatını sürdürmekse, iş seçmezsen, iş çok… Günlük yevmiye ile kendine yakıştıramadığın işlerde çalışmak, inan o evde kalmaktan çok daha saygın kılıyor seni insanların gözünde. Sadece güvenli saydığın ama aslında can güvenliğin olmayan alandan çıkmaya cesaretin yok… Bak o kabuğu kır, kendine güven, nasıl açılıyor önünde yollar.

Mağduruz edebiyatını sevmedim, hiç sevmiyorum. Cesur değiliz. Cesur ol…