Türk Milleti'nin, kadını devletin başına Kaan, her kademesine yönetici ya da çalışan olarak gören, görebilen - emrindekilere eşini gösterip "Ben sizin 'Han'ınızım bu da benim 'Han'ım." diye onu yücelten Türk 'Kaan'ını hatırlayalım – ve her işte, uğraşta erkeğin yanında yanıbaşında bilen ve tanıyan o ezeli kutlu anlayıştan, sadece bir erkeğin istek ve arzularını yerine getirmek ve çocuklarına anne olmak için yaratıldığı ve evi dışında başka hiçbir yerde bulunmasının caiz olmadığı hem de bunun İslâm'ın gereği – ne yazık ki Kur'an'dan kopuk rivayete dayalı uydurulmuş din anlayışı bunu hâşâ Allah(cc)'ın emri olarak görür, kabul eder ve inananlara dayatır - olduğu iddiasıyla daha küçücük yaşında evlendirilmesini ve bir ömür boyunca bir erkeğin - önce babasının ve erkek kardeşinin sonra eşinin - kölesi olmaya mahkûm edilmesini hak gören bir ucube anlayışa evrilmesi İslâmlaşmak değil kelimenin tam anlamıyla Araplaşmaktır. Bana göre bu hem Türklüğe hem de İslâm'a ihanettir.

    Kadını görevler ve sorumluluklar çerçevesinde tariflemeye, varlığını bir erkek üzerinden onun ihtiyaçlarına göre anlamlandırmaya çalışmak ve erkeklerle kıyaslamaya kalkmak hadsizliktir. Kadın sadece "kadın"dır ve bu her bakımdan onu tarife yeterlidir.