Temel felsefem olan faziletli bir birey olmayı: hayır hasenadla zenginleşmiş, üretime ve hizmete öncelik verdiğim, paylaşmayla verimli hale getirilmiş bir erdem olarak kabul ettim. Görülen o ki her şeyi fazlaca abarttım...

Schopenhauer "Gençlik bir hata, orta yaş bir mücadele, ihtiyarlık bir üzüntüdür." demiş. Galiba ihtiyarladım. Her an derin üzüntüler içindeyim. Kullandığım ilaçlar dolayısıyla göz yaşım akmasa da her şeye ağlayan bir kadında oldum...

Kendimi yorgun ve yenilmiş hissediyorum. Beni yenen hayat oldu. Sakin, huzurlu ve başarılı bir hayatı istedim. Temel felsefem faziletli olmaktı. Güzel ve iyi bir huy ile Allahın yarattığı insan, hayvan ve bitkilere iyilik yapma duygularımı sınırsızca besledim. Ülküm ve ideallerim vardı. Kırım ve Türk dünyasına hizmet etmeliydim. Ama celalli bir yaradılışım ve yaz yağmuru gibi ani tepkilerim sevmediğim huyumdu.. Şükür ki insanlara kin tutup bilerek ve isteyerek kötülük yapmadım, yapamadım.

Hayatımı hayatla barış içinde yaşamak isterken galiba hayatla güreş tuttum.

İsrailoğulları veya Beni İsrail kelimesi Aramicede:" Tanrıyla savaşan, Tanrıyla güreşen veya Tanrıya karşı kuvvetli" demek. (Bozulmuş Tevrat'ta, Hz. Yakub'un Tanrı ile güreşip onu yendiği anlatılmakta. Tekvin 32/28; 45/9-18; Hoşea 26/5-6). İsrailoğulları Tanrıyla güreşiyor ve yeniyor(!). Bende hayatla güreş tuttum ve yenildim. Sonuç: Hayat üstümden tır filosu gibi geçti ve beni pas pas gibi yere serdi.

İsrâiloğulları kendi soylarını yüceltmek için "Tanrı"larını sıradan bir insan gibi görüp, küçültüyorlar. Üstünlük kompleksine esir olmuş vahşetle dolubir hayatsa ödülleri. Ortodoks Hrıstiyanlarsa "hayatın Allahın bir armağanı " olduğunu düşünüyor.

Kuran Hadid Suresinin 29. ayetinde " Dünya hayatının oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu.." bildiriyor. Dünya hayatı bir oyun ve eğlence diyerek hayatı hor görüp küçümsenemedim. Çünkü Rad ve Müminun surelerinde " Biz göğü ve yeri ve ikisi arasındaki her şeyi bir anlam ve amaçtan yoksun yaratmış değiliz. Sizi boş ve anlamsız bir oyun olsun diye yarattığımızı mı sanırsınız?" ayetlerini referans alarak ciddiye aldım.

Temel felsefem olan faziletli bir birey olmayı: hayır hasenadla zenginleşmiş, üretime ve hizmete öncelik verdiğim, paylaşmayla verimli hale getirilmiş bir erdem olarak kabul ettim. Görülen o ki her şeyi fazlaca abarttım..

İstek ve arzularım, hayallerim ve hayal kırıklıklarım ile doldurdugum sırtımdaki küfenin beni ne kadar yorup, yıprattığını anlamadım bile. Taki hasta olup yatana kadar. Şimdi sırtımda bir küfem yok. Boşalttım ve bir kenara attım.

Gençliğimin atarlı günlerinde beni kıran biri kendi parçalanmasını göze aldı derdim. Şimdiyse Allahın evi kabul ettiğim kalbi kırmaktansa benim kalbim kırılsın diyorum. Allah yarattığı beşerleri adam/ adem/ insan haline getirmek için önce akıl verdi. Aklı olana bilim ve ilimi şart kıldı. Ve kalbe nazar ederek vicdanla, merhametle zenginleştirdi. Vicdan, merhamet ve hoşgörü Allahın insanlara bahşettigi faziletti, erdemdi.. Benimkisi kıran değil kırılan olmaya evrilen bir hayat..

Sevgi ve Saygıyla
Sevginaz Hamevioğlu