"Tabakhane" değil efendim, doğrusu "Debbağhane"dir. Debbağlık, boklu şeyleri ehlileştirme, onları bile terbiye etme sanatının ısrarıdır. Boklu şeylere bile anlam katma uğraşısıdır. Zengin piçler "falan hayvanın derisi" diye omzuna salıp hava atsa da biliriz ki daha dün bokunu temizlemiştik o derinin. "Kendini bir bok zannetmek" deyimi de buradan gelir. Debbağların terbiye ettiği bok artıklarıyla hava atmak neticede boş bir iştir be hacılar…

Makam, mevki, sermaye sahibi olunca insanın içine yapışan pislikler yüzünden, onları o boktan temizlemek niyetimizden, aceleye gelmiş bir işmiş gibi "Debbağhaneye bok mu yetiştiriyorsun ulan!" deriz…

Deyimlerimiz harikadır, ama halkımızın en sevdiği "Bal tutan parmağını yalar" ve benzeri deyimler olunca debbağhanelere bok yetiştiremeyen bir millet oluverdik. Doğrusu; bunun iktisadî karşılığını beyan etmek en çok Marksizme yakışır, dinî karşılığı ise zannettiğiniz gibi İslâmiyet'e ait değil. Çünkü Ebu Zer öngörüldüğü gibi yalnız ölmüş, Hüseyin katline cevaz bulmuştur.

* * *

Bir Yunan mitolojisidir "İkarus'un Kanatları". Kısaca: Daidalus ve oğlu İkarus hapsedilerek bir kuleye kapatılır. Daidalus, kuşların dökülen tüylerinden toplamayla oğlunun uçup kurtulması için iki kanat yapar. Babası öğütler: İkarus, kanatları yanmasın diye Güneşe, nemlenmesin diye denize uzak uçmalıdır. Ne var ki İkarus'un özgürlük tutkusu söz dinlemez. Güneşe yakınlaşan İkarus'un kanatları yanar ve İkarus denize düşerek ölür. Babasının onu özgür kılmak için yaptığı kanatlar İkarus'un sonu olmuştur… İşte, putperestler içindeki mü'minler için özgürlük ve hakikat arayışı da bir İkarus yazgısıdır. Dünyevî dili ve edebiyatında: Hiçbir iyilik içine sıçılmadan karşılık bulmaz…

* * *

ADAM HAKLI

Dönüp dolaşıp Gazali'nin (ki haklıdır) kâfir dediği Farabi'ye geliyoruz: Felsefeden, yani hakikat arayışından ürken cahil ve yalaka (şahsiyetsiz) insanlara DİN gerektir! Ne var ki tarih göstermiştir ki ne geberip gidecek bireylerin menfaat düşüncesi, ne de dinler homo sapiens sapiens (düşündüğü şey üzerine düşünen insan) üretememiştir. Üretemediği için de modernizm İngiliz/ce sömürgesine ve "atom bombası" ahlâksızlığına gerekçe bulabilmiş, postmodernizm El-Kaideler, İŞID ve nicelerini doğurabilmiştir. 

* * *

Debbağ oldum seyrederim âlemi
Bir baktım herkes inkâr içinde
Pür ü pak gezerler ama
Her biri terbiye ettiğim pisliğin içinde 

* * *

Ne demişti Hazreti Kant? "Ahlâk, mutluluğa nasıl sahip olacağımızı değil, ona nasıl müstehak olacağımızı gösteren bir öğretidir." Tam da milletimizin ve yöneticilerinin boka sarıp debbağhaneye koşturduğu gibi. Afedersiniz, hurileri hakettiği gibi…