Annem bize küçükken bir masal anlatmıştı. Yeri geldiğinde de o masalı hep hatırlatırdı.  BALIKÇININ KARISI...

...
Vakti zamanında küçük bir kulübede fakir bir balıkçıyla haris karısı yaşarmış. Balıkçı her gün gölden balık tutarak geçimini sağlarmış.

Bir gün oltasına nasıl olmuş ne olmuşsa, konuşan bir balık takılmış. Balıkçı balığı tam sepete atacakken balık dile gelmiş. Balıkçıya demiş ki:

"Ben gerçek bir balık değilim. Aslında bir prensim, sihirle beni bu hale getirdiler. Bırak beni gideyim."

Balıkçı da bırakmış. Prens Balık tekrar konuşmuş,

"Dile benden ne dilersen!" demiş. Balıkçı:

"Hiçbir şey istemem." demiş, eve eli boş dönmüş, olayı karısına anlatmış.

Kadın çılgına dönmüş, "Neden şunu istemedin, bunu istemedin; neden düzgün bir ev istemedin!" diye adamın başının etini yemiş. Sonunda balıkçı göl kenarına gitmiş, balığa seslenmiş, karısının isteğini söylemiş. Balık da kabul etmiş.

Balıkçı geri döndüğünde bakmış ki karısı şahane bir evde... O da sevinmiş, zannetmiş ki artık mutlu mesut yaşayacağız. Ama nerde! Balıkçının karısının gözü doymak bilmemiş. Sık sık adamı göl kenarına göndererek, daha büyük ev, şato, olmadı saray...İsteklerinin sonu gelmemiş ve sonunda Ay'ın Güneş'in doğuşuna hükmetmek istediğini söylemiş. Çaresiz balıkçı, Prens Balığa bu isteği de iletip evine dönmüş. Bir de ne görsün!

Karısı ağlaya sızlaya o eski küçük kulübede oturuyor.

...

İnsan tabiatıdır, daha iyiye güzele meyillidir ve layıktır. Ama daha iyinin sonu yok ki...

"Karnı büyük koca dünya, yedin yine doymadın mı?"

Aborijinler bize "mutant" diyorlarmış. Gerçek insanın kendileri olduğuna inanıyorlarmış.

Doğrudur, biz insan kalamadık. En azından bazılarının insan olarak kalamadığı kesin... Balıkçının Karısı kisvesinde ne çok insan varmış meğer bu memlekette.

Onlar kendilerini bilir. Harry Potter'da bir kötü karakter vardır, Voldemort... Ondan bahsederken adını hiç kimse anmaz, "Kim olduğunu bilirsin sen." derler. Bizde Voldemortlar çok... Balıkçının Karısı gibi sonunda kulübelerine dönerler mi bilemiyorum. Hiç sanmam. Dönseler bile memleket iflah olur mu, onu da bilemiyorum.

Namık Kemal ne güzel demiş ama...

"Ölürsem görmeden millete ümid ettiğim feyzi,
Yazılsın seng-i kabrime, vatan mahzun, ben mahzun"