Küresel salgın sadece bizi değil tüm dünyayı çok hazırlıksız yakaladı.
İtiraf ediyorum, salgına karşı bu kadar kısa zamanda bir aşı keşfedileceğini ben beklemiyordum. Çünkü bildiğim kadarıyla bundan evvel en hızlı geliştirilen aşı için bilim dünyası 4 sene uğraşmış.

Aşı ile beraber, hatta aşının topluma yayılmasından çok daha hızlı bir şekilde envai çeşit komplo teorisi de yayıldı;

Neymiş efendim, beynimizi kontrol edeceklermiş.

Aslında Microsoft, daha doğrusu Bil Gates beynimize bilgisayar çipi takıp düşüncelerimizi serverlerine aktaracakmış.
Veya dünya nüfusunu azaltmak için bir ilaçmış, aşılananların hiç biri 3 seneden fazla yaşamayacaklarmış,
veya erkekleri kısırlaştırmak içinmiş…

Salgın hakkında dolanan komplo teorilerini gölgede bırakabilecek tek söylemler aşı hakkında olanlardı.

Ve hala bir çok insanın aşıya karşı olduğunu görüyoruz.

Ve bu karşıtlıklarını göstermek ve topluma yansıtmak için başta yürüyüşler ve toplantılar olmak üzere değişik protesto yollarına başvuruyorlar. Bu protestolarda özellikle vurguladıkları ise aşı olmamanın kişisel bir hak olduğu.

Kesinlikle katılıyorum.
Bence de aşı olup olmamak kişisel bir tercihtir.
Yani kimse hiç bir otorite tarafından aşı olmaya zorlanmamalıdır.
Aksi takdirde böyle bir dayatmanın kişinin özgürlük haklarının ağır bir ihlali olduğu görüşündeyim.
Hiç bir hürriyetçi demokratik hukuk devletinde böyle bir ihlale müsade edilmemeli.

Bu kişisel bir tercihtir, mesela aynı ehliyet almak gibi.
Kimse beni ehliyet almaya zorlayamaz.
Kendi kararımdır, istersem alırım, istersem almam.

Dediğim gibi,
hürriyetçi demokratik hukuk devletlerinde insanlar kendi hayatları hakkında kendileri karar verirler.
Ve verdikleri kararların sorumluğunu taşırlar.

Evet,
ehliyet almamak benim kararımdır.

Ama bu kararları verirken ehliyetim olmadığı sürece trafiğe çıkmamaya katlanmam gerektiğinin şuurunda olmam gerek.

Kimsenin hem araba kullanmasını, trafik kurallarını öğrenmeme kararı vermek, hem de „kimse bana karışamaz, paşa gönlüm ne zaman isterse ben direksiyonun arkasına geçer istediğim yere giderim" diyerek kendi ve başkalarının hayatını tehlikeye atmak gibi bir lüksü olamaz.

Dolayısıyla aynısı aşı için de geçerli bence.

Elbette ki aşı olup olmamak kişisel tercihtir ve herkes kendi karar vermeli ama bu kararları verirken sadece kendimize değil, yakın çevremizden başlayarak yaşadığımız topluma kadar başka insanlara karşı sorumluluk taşıdığımızı da unutmamalıyız.

Aşı olmak istemiyor musunuz?

Peki!

Ama o zaman herkes şunun idrakinde olamalı;

İstediğim gibi gezerim, tozarım, kimse bana karışamaz…"
Böyle bir lüks yok işte!

Madem aşı olmayacaksınız, bir zahmet paşa paşa evinizde oturun.

Ben sağlığı açısından aşı olmaya engel bulunmayan herkesin toplumsal hayata katılmasına karşıyım.

Toplu ulaşım araçları, iş yerleri, alış veriş… Yani diğer insanlarla temasta bulunulan her alandan uzak durmalılar bence. Veya ellerini ceplerine atıp geçerli bir test yaptırıp işlerini öyle görmeliler.
Bu testlerin de geçerlilik süresi şimdi olduğu gibi 48 veya 72 değil 12 saat ile sınırlandırılmalı.
Aşı olmalarına mani geçerli sağlık sorunları olan herkes için de bu testler ücretsiz olmalı ki, toplumdan dışlanmasınlar.

Aşı olmamanın kişisel hak olduğunu ve bu hakka saygı duyulmasını bekleyenler, benim kendi ve ailemin sağlığını koruma hakkıma saygı duymalıdırlar.

Ben kimse bilimsel temeli olmayan saçma sapan komplo teorilerine inanacak diye hayatımı kısıtlamak veya iş yerinde, alış verişte, toplumsal faaliyetlerimde sağlığımı tehlikeye atmak mecburiyetinde değilim.