Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Türkiye'de antidepresan kullanımının arttığını söylüyor ve ekliyor "Bundan 10 yıl önce yılda 12 milyon kutu antidepresan tüketilirken bugün 60-70 milyon kutu kullanımdan bahsediliyor. Böyle giderse önümüzdeki 10 yıl içinde nüfusun yarısı antidepresan kullanıyor olacak."

Ciddi bir rakam dimi? Ülkenin yarısı tımarhanelik!
Neden psikiyatrik vaka olduk?
Bunun bir sürü sebebi var. Çağın hastalığı olarak görülen bu hastalığın depresyonun tetiklediği biliniyor. Metropol yaşamı, yalnızlık, rekabet, stres, yoksulluk, borç ve kirlenmiş siyaset!

Evet, siyaset…
İnanın siyaset toplumu entübe edip, soluğunu kesti. Toplum nefes alamaz hale geldi.

Tımarhanelik durumumuz üzerinden gidelim, yazmaya.
Siyaset ne yapıyor topluma?
Siyasiler depersonalizasyona uğradı. Türkçe meali;
Kişinin gerçeklik duygusunu bozan, kendi bedeninden ayrılmış bir ruh gibi hisseden, rüya ile gerçeği birbirinden ayrılmayacak hale gelen, uyanıkken bir rüyayı yaşıyormuş gibi hayat süren kişiler için kullanılan bir tıbbi terim, depersonalizasyon!
Kendini başkası sanmak gibi bir şey sanırım. Bu terimi okuyunca ben öyle anladım. Veya kendine yabancılaşma da diyebiliriz!

Toplumda aynı ve kendilerine benzettiler. Üzüm üzüme baka baka kararır misali, ahalinin ruh hali de aynı. Kendine ve gerçeğe yabancılaşan, gerçekle ilgisi olmayan bir ülke olduk.
Toplum; Gerçeklikten kopmuş ve gerçeğe temas edemiyor. Kendi bedenine yabancı. Benliksiz ve duygusuz. Bildiğin robot!
İşte size siyasetin yarattığı fotoğrafı çektim.
Bunlar siyasilerin ve izledikleri politikaların eseri!

Yukarıda depersonalizasyon kendini başkası sanmak gibi bir şey sanırım diye yazmıştım.
Yıllardır;
İkiyüzlü siyaset var. Bir gün "ak" ertesi gün "kara."
"Paradoks" ve "metafor" sıradanlaştı.
Yalan ve kibir konusunda ise, iblis pabucunu ters giymeye başladı!
Kısaca delimiz, meczubumuz ve akıllımız hep böyleyiz güpegündüz rüyalarda geziyoruz.
Ne derlerse inanıyoruz.
Yalan mı, doğru mu, haram mı, helal mi sormuyoruz!
Halk liderini bir gün Ahmet, diğer gün Mehmet olarak görüyor. Farkında da değil!

Küçük ama önemli bir detay yazayım.
Kendini;
Firavun sananlar var!
Bilge Konfüçyüs zannedenler var!
Ertuğrul gaziyi, Engin Altan Düzyatan!
Ömer Muhtarı, Antony Quinn!
Kanuni'yi, Halit Ergenç!
Hürrem Sultanı, Meryem Uzerli!
Tarkan'ı, Kartal Tibet!
Zannedenler var. Yeminle ahali de aynı durumda. Yoğun depresyon ve anksiyete durumlarında ortaya çıkarak kişiyi kendisinden gitgide koparan bu kişilik bozukluğu, inanın bugün zannettiğimizden çok daha fazla insanın muzdarip olduğu bir durum.

İstanbul'da bir komşum vardı, Ramiz dayı. Son günlerinde balkona çıkar bize;
"Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum. İlk hedefiniz Akdeniz ileri" diye bağırırdı.
Alzheimer idi kendini "Atatürk" zannederdi.

Nemrud'da kibir ve gurur sebebiyle tanrılık davasında bulunmuş, insanların kendisine secde etmelerini istemişti.
Allah büyük. Dua edin!

Yaşar Kiraz