Bazı gerçeklerin çıplaklığından kaçarsınız, bazı gerçekleri kendinize dahi söyleyemezsiniz. Bazı gerçekler sizi acınız, sızınız, siteminiz ve kaçmak istediklerinizle yüzleştirir; bu yüzleşmeden olabildiğince kaçmanın insan fıtratıyla kurabileceği doğrusal bir ilişki mümkündür. Allayıp pullayıp kamufle ederek bir yandan da baş vermesine olanak tanıyarak kısmen ya da resmen hayalde varmışçasına uygun durumların içindeymiş gibi davranma eylemi; avunmak, telafi yoluna gitmek için bir çıkış kapısı olarak yorumlanabilir.

Mesela neler yaşanabilir? Satır satır aralara girip genişletebiliriz:

Bir: Oturdum sessizlikle duman duman islenen taze duvarlarımın kente dönük penceresi önünde konuştum onunla. Mütemadiyen karşımda, canlı canlı, hissedilmekten öte dokunulmaya reva yanlarıyla bir bütünün manasıyla resmettim onu. Dinleyen, konuşan, hakları olduğuna inanan, savunan, destek olan, karşı çıkan, insana dair tüm incelikleriyle büyüyen, küçülen dünyasıyla konuştum. Anlama, kavrama, özümseme kapasitesini aşan sözlerim olduysa da her birini kendime havale ettim. Bir döngüye eklemlendiğim ânların kıymetini bilerek gerçekçi üretkenliğimin, duyumsanan karakteristik hâllerimin altından girip üstünden çıktım.

"Hazır mısın?" dedim.
"Hazırım" dedi.

İki: Sevgili Kızım Lola;

Kutsi incelikler biliyor ki, bugün dünyaya bir kez daha gelsem yine seni sever, kollarıma dolar, kokunu hisseder, varlığınla umutlandığımı, hayata daha sağlam bağlarla tutunduğumu yine sana bahşederim.

Üç: Sevgili Kızım Lola;

Dünyaya gelmen bir tesadüf değildir asla, mutlaktır ki bir gerekçesi vardır. İnsanın dünyaya gelişinin bir sebebi barındırdığından şüphe duymayan annen senin de dünyaya gelişinin anlamlı bir gizemi olduğundan şüphe duymamaktadır. Bugün yeniden sevebiliyorsam hayatı, onca ayrılıktan, vedadan sonra eşimle mesut bir yuvanın sahipleri olmuşsak bunda senin de payının olduğunu inkâr edemem.

Anne isen annelik duygusuna sahipsen "yavru, çocuk, evlat, oğul, kız" kavramlarının ne denli öneme haiz olduklarını anlarsın. Gün gelir sen de anne olursan içindeki tarifsiz duygunun büyüsünün etkisiyle yaşama sıkı sıkıya sarılırsan söylediklerimin uygulamaya geçtiğini fark edersin hem de doya doya...

Yedi yıl önce çıkan yangından sağ salim kurtulabilmen için seferber olan, apar topar hareket hâlindeki cankurtaranlar sayesinde hastaneye kaldırıldın; aylarca yattın, yarım bırakılmış uykun ve dipdiri uykusuzluğunla nesnel temas içindeki tek yer yüksek tavanlardı, orada da islenen duvarlar vardı, bir hastane köşesinin ilaç kokusundan arındırılmış hâline duman kokusunun sinmiş lekeli dekorasyonu hakimdi. Hakimiyetin çevrelediği çatı dahilinde ise sen, ben, başhekim, başhemşire, temizlikçi kadından gayrisi yoktu sanki...

Ben konuştukça sen dönüştün. Yoksa bir seraba mı kapıldım? Hayır hayır! Dönüşümler asılsız değil; günün, ayın, yılın dönüşümü en güçlü tanıklarımızdandır!

"Kendine gel Claire kendine, şu anda eşinle konuştuğunu unutur gibisin."

Dört: Her şeyin son sürat dönüştüğü evredeyim sevgili kızım Lola. Ateşle raks içindeyim, iyi şeyler söyleyemiyorum sanırım, aramızda görünmez bir perde, perdenin arkasında annelik güdüsünü dışlayan saplantılı bir kadın bulunmaktadır. Zamanlı zamansız kapımızı çalacak, içeride saklanacak, bakışları, öfkeyle bilenmiş hücumuyla üzerimize gelecek, korkuyorum Lola, hastanede geçirdiğim günler geliyor aklıma, tersyüz olan her şeyin sirkeli, yakıcı hatırasıyla sınanıyorum. Korkuyorum Lola, karşındaki ben değilim diye yoğun kaygılar taşıdığım oluyor. Bütün bunlara sebep gizli perdenin ardından aramıza girmeye çalışan takıntılı kadının tutum ve davranışlarıdır.

Beş: Sevgili Kızım Lola;

Bütün bunlar benim kabahatim mi, önemsemeyip yalanlar söyleyip keskin hırsların peşinden koşup seni yangının içinden alıp hastanede yatıran ve sonra bize "bu sizin kızınız olsun" diyen doğurganlığımın önüne geçen sebepler mi?

"Kendine gelmen için artık sana fiziki müdahalede bulunmak zorunda hissediyorum kendimi. Claire benimle konuştuğunun farkında değil misin? Bernard ben: kocan.
"

Altı: Sevgili Kızım Lola;

Hastaneden sonrası, şu gördüğüm puslu aynaların arkasındaki sağlıksız işaretler, kişiye dönüşen nesneler birer birer kopartıyor her bir parçanı benden, bütüne engel ne varsa tek tek önüme diziliyor, anlamalısın beni.
Çehreni yansıtan, sözde senden emanet canlılıklar taşıyan, oysa ruhunu yitirmiş duvarların sırrını çözemedim. Kokusuz, düşüncesiz, akılsız duvarlar; hissetmez, konuşmaz, bilmez duvarlar. Yıkılırken yarılırken ara katmanlarda soluk, soğuk, kırık çizgiler bırakırken de senden aldığı canlılığı elinden, avucundan düşüren duvarlar...Lola bugün seni, siluetini çalıp götüren, arkana bakmanı engelleyen duvarlarda aradım. Metalden, ahşaptan giysileri yakan, suları ısıtan, kaynatan ateşin kıvrımlı alevleri ardında koşan, parıldayan ayak izlerine rastladım. Hürriyet tutkunla çiçek çiçek, demet demet açılırken bağlara gördüm gidişindeki melekten süzülüşü. Uzandım, sırnaştım, minik gövdenin yalnızlaşarak inceldiği gölgelerden geçtim, durdum, sabitlendim anlam kaymasına maruz kalan zaman ekleriyle, göllerin dibine çekilen, hafifledikçe yüzeye çıkıp dalgalanan bir kadının cesametiyle karşı karşıya geldim. Ürperdim Lola, çömeldim, dizlerimin yorgunluğuna karışıp eriyiverdi gücüm. Kimdi, tanıyamadım, neden seni istiyordu benden, önce duvarlardan sonra yangınlardan, alevlerin kızılından neden istiyordu seni Lola neden?

"Kendine gelmen, daha gerçekçi davranman ve etraf algısı oluşturman için yaptım bunu. Beni dinler misin sevgili eşim. Bu, bizim çocuğumuz değil, buna inanmalısın, Lola bizimledir, onu bize verdiler, sizindir dediler, aldık geldik, evin içindedir Lola, ismine yakışır alanlar belirledik, Lola da evin içindeki yapısal, görsel düzenin bir parçasıdır artık. Hayır hayır, Lola'yı sen doğurdun sevgili eşim Claire, hayatımızın bundan sonraki dönemlerinde kızımızın bizden gayri bir sahibi olduğu hakikatini reddetmeliyiz. Bilmeli, anlamalı, bununla yaşamaya alışmalı ve yangının evde değil, hastanede çıktığını unutmamalıyız!

...

Kızını kaybettikten sonra psikolojisi bozulan, kullandığı ilaçlar yüzünden "ilaçlarını almayı unutan deli" yakıştırmasına layık görülen, kaybettiği kızından arta kalan yoğun travmatik anıların üzerinden hareketle başka bir kadının çocuğunun kendi çocuğu olduğuna inanan annenin(Lizzie) baskın biçimde annelik güdüsü, uğraşısını konu edilen dram, gizem ve psikoloji üçgeninde geçen bir film...

Lizzie eşinden boşanmak üzere olan bir kadındır. Yedi yıl evvel hastanede doğum yaptığı sırada çıkan yangında kızını kaybeder, yıllar geçmesine rağmen yaşadığı acı olayın etkisinden kurtulamaz. Zamanla 11 yaşındaki oğlu Thomas ve özenle koruduğu işine ayırdığı vakitlerde dahi geçmişe yaptığı yolculuklar kaybettiği kızının hayaliyle yaşamasına neden olur. Bir gün tesadüf eseri, bulundukları yerde eğlence amaçlı düzenlenen bir gecede Lola adındaki kızı görür, geçmişe yaptığı yolculuklar gerekçesiyle Lola'yı kendi kızı zanneder. Lola'ya yaklaşır, Lola'nın etrafında dolanır durur, ailesiyle tanışır, Claire ve Bernard çiftiyle arkadaşlık kurmaya çalışır, başlarda çift tarafından Lizzie'nin Lola'ya yakınlığı normal karşılansa da ilerleyen günlerde rahatsızlık vermesiyle olaylar had safhaya ulaşır...En nihayetinde Lizzie kazanır, kendi kızı olduğunu düşündüğü Lola'yı Claire ve Bernard çiftinden almayı başarır.
...

Salt yoğun hisler temeliyle değerlendirildiğinde annelik hissinin yanılmadığı, yanılmayacağını kotaran sonuç bölümünde merhametle değil de acıma duygusuyla açıklanabilecek bir tabloyla yüzleşebiliyor izleyici. Psikolojisi feci düzeyde bozulan, ilaçlar kullanan, geçmişin ağır yükünden kurtulamayan bir annenin hislerine duyduğu güveni kalkan olarak kullanmasıyla ters köşe yapabilen filmi, tersinden başa doğru sardığımızda başlangıçta Bornard ve Claire çiftini konu edinen, kurguya dönük çıkarımlarımı duyumsamanız olasıdır. İşte, orada bazı gerçekleri kendinize dahi söyleyememenizden bahsedilebilir. Bir kaçınma hâlinin, olaylara, durumlara kıyısı bucağından yaklaşmanın izah edilebilir örtülü gerçekliği denilebilir adına. Kimin kazandığından daha çok, neyin kazandığının, hangi duygunun galip geldiğinin acımsı yüzü belirginleşebilir ve kendinize dahi söyleyemediğiniz gerçekler, içeride tozlanmaya mahkum olabilir.


Engin Yeşilyurt
5 Nisan 2021