İlk olarak 18. yüzyılda ilkel kabilelerde görülmüştür. Yaşam şartlarının zorluğu, sosyokültürel gerekçelerin sorunsallığı, karmaşıklığı, bağlı bulunan bölgenin geri kalmışlığının etki edebildiği sebepler hastalığın oluşmasının müsebbibi kabilinden yorumlanmaktadır. Ne var ki büsbütün nasıl oluştuğuna dair kesin veriler bulunmamaktadır.

Orta ve Güneydoğu Asya, Filipinler, Papua Yeni Gine, Porto Riko, Malezya gibi çetin yaşam koşullarının hüküm sürdüğü ülkelerde yoğunluk derecesinin arttığından bahsedilmektedir. Modernleşen, gelişen dünyaya rağmen hastalığın günümüzde bile görülebildiğinin altı çizilmektedir.

Amok; bir çeşit cinnet geçirme hâlidir. Kelime olarak şiddete meyilli, hiddetli, öldüren, canavarlaşan, cana kıyan şeklinde tanımlanmaktadır.

Kaynak: www.medicalpark.com.tr

İnsanın kendi iktidarını kurmak için mübah görebileceği her türlü yola milletçe şahit olduğumuzu düşündükten sonra kurulması gereken iktidar için tüketim kültürüne karşı gelmek; tasarruf gücünden yararlanmak olarak değerlendirilebilir. Metotlar kimi zaman açık kart gibi kullanılır kimi zaman da iktidarın oluşumu için destekleyici, bağlayıcı unsurlar, ilişki ağları, etki-tepki sahası gözden geçirilir. Bir yerde iktidarın oluşabilmesi için muhalif, yani karşı çıkılan, daha çok objeleştirilen şeylere ihtiyaç duyarsınız. Örneğin: tüketim kültürünün nesneleştirilip somut seviyeye taşınması karşısında tasarruf eğiliminin iktidarlık için gözle görülebilir, başat bir öznenin zeminine oturtulması lâzım gelir. Kişisel olarak insanın varlığını kabul ettirmesi, dünyayı kabulleri düzleminde algılaması, algıları neticesinde bir çerçeve oluşturmasında "benlik" ve "ben" kavramlarının özneleştirilmesi gerekir. Kurduğumuz en basit cümlede dahi öznenin işi yapan, işten etkilenen olduğunu bilerek yüklemi etken çatıya göre çekimlediğimizi düşündüğümüzde de baskın olma, hükmetme işlevimizden söz edilebilir.

Baskın olmak, öne çıkmak, kendini belirginleştirmek isteyen insan; bireysel, sosyal, psikolojik, siyasi iktidar kulvarlarından birisi ya da birkaçını seçebilir. Bütün bunların arasından keskin bir bıçak misali sıyrılan kendi bedeninin iktidarını kurma, onaylatma, etkisi altına alma girişimlerinin de ifşa edilebilen yanlarına vurgu yapabilir.
...

Bret Easton Ellis'in 1991'de basılan "Amerikan Sapığı" (American Psycho) isimli romanının 2000 yılında sinemaya uyarlanmasıyla başkarakter Patrick Bateman'ın (Christian Bale) kurmak istediği iktidar bilhassa bedensel bir iktidardır. 27 yaşındaki Bateman, Harvard mezunu olmasının yanında Wall Street'teki bir finans şirketinde yöneticilik yapmaktadır. Esasında babadan kalma muazzam bir servete sahip olan Bateman'ın finans yöneticiliğinden kazanacağı paraya ihtiyacı yoktur. Paraya ihtiyacını geri plânda tutan, fiziki mahiyetiyle renklenen duruşunu, kişisel hijyeni ve bakımına verdiği önemin yansımalarında, iktidarını kurmak istediği bedeninde görebilmekteyiz. Bedensel anlamda öne geçişinden türevlenen pahalılık, marka tutkusuyla şekillenen çevre kontrolünde ise Bateman'ın himaye etmeye kalkıştığı dengeler, aslında kendi ruhundaki dengesizliğin dışarıya vurumunun bir sembolüdür. Somut serzenişlerle beliren dekoratif yüklü argümanların esnek bir biçimde vücuda gelişiyse etrafı tarafından saygı duyulan, imrenilen, hayranlık duyulan bir yapıyı harekete geçirmektedir. Paranın sınırsızca harcanışına, tüketim kültürünün içinde var ettiği rolü gereği perde arkasında karşı çıkmaktadır. Başlarda iktidarını kurmak için reddettiği tüketim kültürünü sonradan tüketim kültürünün dinamosu göreviyle zıtlıklardan hasıl bir dinamizmle süslemektedir. İşte, tam da burası, bazen karşı çıktıklarımızın safında yer almak gibi işlevseldir. Vermek istediğimiz mesajı, iletmek istediklerimizi karşı çıktıklarımızın paralelinde söze ya da fiile dökebilmektir.
...

Görkemi, gıpta edilen efsunlu dekoruyla iş hayatından özel hayatına değin özgün bir kimlik yaratmanın uğraşı içindeki Bateman'ın gece ve gündüz olmak üzere ikiye bölünen hasta bir kişilik taşıdığını, kendisi avukatına itiraf edene kadar yakın çevresinden hiçkimse öğrenememektedir. Farkında olduğu, farkında olup önüne geçemediği, pişmanlık duyarmışçasına davranıp pişman olamadığı, aksine hazzının doruklarında kısa süreli gezinmeler yapıp tekrardan aynı arzuya kapıldığı taraflarıyla caniliğine bilenmektedir. Böylece olayların olguları dizayn ettiği, sürenin sürece evrildiği onca ayrıntının diplerinde yoğun sorunların ayak izlerini duyarak yaşamanın zorluğu iki ayrı kişiliğe dönüşmektedir. Gündüzleri pek kibar, insan sevdalısı, topluma faydalı yönleriyle dikkatleri üzerine çekerken geceleri büsbütün tersi yönde gaddar, vicdansız, cani bir yapıya bürünmektedir. Bateman'ın mani olamadığı, gündüzleri kibarlıkla üstünü örtmeye çalıştığı bu durum, geceleri feci düzeyde ürkütücü bir hâl almaktadır. Adeta cinselliğe, su içmeye, yemek yemeye, yatıp uyumaya duyulan ihtiyaçlar gibi içinde insan öldürmeye dönük ruhsal bir gereksinmenin fitili ateşlenmektedir. Tamamen kanlılık ve kirlilik duygularıyla nükseden, kontrol altına alamadığı insan öldürme isteğine onlarca kurban seçtikten sonra bütün cesetleri evinin gizli bölmelerinde muhafaza etmektedir. Son kerteye kadar(filmin sonuna değin) bazı cesetlerin beynini yiyerek tatmin olma yoluna gittiğinin itirafında bulunmaktadır. Ne var ki bu kanlı istek son bulmamakta, ölümcül atak sürüp gitmektedir. Doyuma ulaşamadığı için her işlediği cinayetin ardından hastalığın şiddetini artırması kendinden kaçmak isteyip kaçamaması, arkasında bıraktığı cesetleri veya cinayetin izlerini silememesine neden olmaktadır...

Yapılan araştırmalar, kaynak göstererek yazımızın girizgâhında belirttiğimiz gibi hastalığın adının amok hastalığı olarak kayıtlara geçmesini sağlamıştır. Amerikan Sapığı'nda film boyunca kademe kademe dozu artırılan sorunlu, azmettirici gidişat, tedavi edil(e)meyen bazı hastalıklar gibi zararın kaçınılmaz olduğunu göstermektedir. Bateman karakterinin kötücül, itilesi, korkutucu, sonlandırıcı eylemlerinin depreştiği sahneler ki, seyircinin kaygı ve korkuyla karışık empati yapma isteğini kamçılayabilmektedir. Ya benim başıma gelirse, ya yan yana oturduğum komşularımdan birisinde, ya ailemde, evlendiğim, evleneceğim insanda böylesi bir rahatsızlık varsa, ya ben bunun farkına varamazsam endişesinden kaynaklı huzursuzluğu duyumsamak mümkündür...

İnsan bilmediklerine hazır ol(a)madığındandır ki, bilmediklerinden ya korkar ya rahatsız olur. İnsanın insana, bilgiye yaklaşımı da böyledir. Bilmediğimiz, tanımadığımız insan ve bilgiye karşı doğru bir savunma mekanizması geliştiremediğimiz, dolayısıyla doğru bir önlem alamadığımız için yanılma payımız kaçınılmaz olabilir. Bateman'la ilk kez karşılaşıp cinayete kurban gidenlerin gerekli önlemi alamamasının altındaki geçerli sebep burada yatmaktadır. Seyircinin korkması, huzursuz olmasına da bu pencereden bakabiliriz...

Velhasıl filmin başrolünde yer alan, filmdeki adıyla Patrick Bateman'ın negatif bir yergiye tabi tuttuğu tüketim kültürü; gündüzleri kibarlığı, nezaketi, sorunsuz gibi gözüken, kendince baskılanan göz boyama tasarrufu nezdinde düşünülebilir. Kaldı ki Bateman tarafından açık açık dile getirilmemiş tasarruf taraftarlığı; bedensel iktidarını kurma gayesiyle karşıt tepki geliştirip savunduğu nesnelliğe tekabül edebilir. Bir zincirdir ki bu, olumsuz yanlarıyla ardı sıra birbirine bağlanarak "göründüğü gibi olmayanı" simgeleştirebilir. Güvenin, merhametin, inancın, sadakatin mekân bulup beslenemediği insancıl hiçbir yuvanın, üremenin, üretkenliğin baş gösteremediği tarümar yapıların enkazıyla biçimlenebilir.
...

Gelgelelim bu filmi(Amerikan Sapığı) seyretmemişsek neden seyretmeli, şayet seyretmişsek mevcut yazımız doğrultusunda neden yeniden seyretmeliyiz kısmına.

1) Seyretmişsek ve eğer amok hastalığı hakkında herhangi bir bilgimiz yoksa başkarakter Bateman'ın çarpık, hasta kişiliği üzerinden amok hastalığına dair yeterli veriye ulaşabiliriz.

2) Seyretmemişsek amok hastalığına yönelik filmin başlangıcından beri var olan bilgimizle filme dair çıkarımlarımızdan memnun kalabiliriz.

3) Seyretmişsek yapılan bilimsel bazı araştırmalara göre özellikle kadın cinayetleri, erkek cinayetleri, çocuk cinayetleri hususunda katil zanlısının bir amok hastası olabileceğine dönük ihtimallerin hafife alınamayacağı teyakkuz bilincini geliştirebiliriz.

4) Seyretmemişsek mevcut yazımız sayesinde hakkında bilgi sahibi olduğumuzu düşündüğüm amok hastalığından yola çıkarak işlenen cinayetlerde katil zanlısının insan öldürme hastalığı olabileceğine ihtimal verebiliriz.

İyi seyirler!

Engin Yeşilyurt
18 ila 20 Nisan 2021