İki gündür Twitter'da dönen bazı tartışmalar birtakım gerçeklerin de maalesef üstünün örtülmesine sebep oluyor. 14-15 yaşlarında babamın mesleği gereği bulunduğum Ardahan'da elime iki tarz kitap iliştirilmişti. Bunlardan bir tanesi Hüseyin Nihal Atsız'ın "Makaleler" isimli eseri; diğeri ise Said-i Kürdi'nin "Gençlik Rehberi" idi. İkisini de Anadolu Lisesi'nden iki farklı öğretmenden almıştım. Said-i Kürdi'nin yazdıklarını o yaşta bile "kuştan böcekten bahseden meczubun hezeyanları, din bunun neresinde?" diye tepki verip çöpe yolladığımı hatırlıyorum. Hayatımda okumam için verilen ve çöpe attığım iki kitaptan biridir. (Diğeri Necip Fazıl'ın "Son Devrin Din Mazlumları") Hayatıyla ilgili bilgilerde "Teşkilat-ı Mahsusa" içerisinde bulunmuşluğu veya Cihan Harbi'nde Ruslara esir düşmüşlüğü gibi anekdotlar olmakla birlikte, bunların var olmasının bir kıymeti harbiyesi yoktur. Çünkü hayat birtakım kararlar ve eylemlerin sürekliliği ile geçer. Said kendi ifadesiyle kendini "Üç Said" ile tanımlarken biz onun Kürt Teali Cemiyeti üyeliğini, Volkan Gazetesi'nde Derviş Vahdeti ile çalıştığını; ya da onun tüm siyasi görüşünü geçerek söylemeliyim ki "din diye yutturmaya çalıştığı herzeleri" göz ardı mı edeceğiz? Bu mantıkla hareket edersek teröristbaşı Fethullah Gülen'i "Afrikalı çocuklara İstiklal Marşı okutup, Türkçe eğitim verdirdiği" hikayesi üzerinden "milli hoca" ilan edildiği yıllara dönmeye paye çıkarırız.

     Bir diğer yandan Kemalizm eleştirilerine getirilen en büyük tepki milliyetçilerden gelmektedir. Bu tepkilere bakıldığında milliyetçiliği kurtarma gayreti içerisinde olan grubun büyük bir çoğunluğu "Hüseyin Nihal Atsız"ı kalkan yapmış bulunmaktadır. Ardahan'da okuğum "Makaleler" adlı eser hala aklımda tazedir. Ben bunca yıldır orada yazılanları unutmayan biri olarak ancak şunu diyebilirim: "Atsızcı" olduğunu iddia ve beyan eden ergen gürûhun neredeyse hiçbirisi onun romanlarındaki romantik milliyetçi tavrın dışında eserlerini okumamış. Çünkü Kemalizm savunuculuğunu Atsız üzerinden yapmak kadar saçma bir tercih ben hayatta görmedim. Kemalizm'e en ağır eleştirileri getiren Atsız'dır. Kemalizm'i eleştirdiği bu eserlerinin dışında yine CHP iktidarına "Dalkavuklar Gecesi" ve "Z Vitamini" adlı kitaplarında en ağır şekilde yüklenmiştir. Kaldı ki Atsız da dahil olmak üzere "kişi sultası", "insan tapıcılığı", "kula kulluk"tan kurtulamadığımız sürece bu topraklara huzur gelmeyeceği aşikardır. Batı medeniyeti "skolastik düşünce"yi yıkmak adına ilk olarak kiliseyi eleştirerek bu aydınlanmaya 500 sene önce başlamışken bizler 21. yüzyılda hala "Atatürk", "Enver Paşa", "İttihatçılık", "Kemalizm", "Atsız", "Said Nursi" vs. insanlara tapar derecesinde bağlanmayı bir marifet sayıyoruz. Bu saydığım kişi ve kurumların hatalarını kabul etmediğimiz sürece, bunların hatalarını dile getirenler eleştiri oklarının, hakaretlerin, aşağılamaların, hatta tehditlerin hedefi olmaktan kurtulamayacaktır. Aynı zamanda dokunulmaz addedilen kişi ve kurumların bu dokunulmazlığı kırılmadıkça bu kişi ve kurumları yapıcı eleştiriler dışında sadece ve sadece küfür etmek, kendi ideolojik orgazmına ulaşmak, yalan yanlış sahte bilgilerle itibar suikastına uğratmak isteyenlerin sayısı da günden güne çoğalacaktır.