Bizim yakın tarihimizde böyle bir figür vardır. Adının başında "PRENS" olduğuna bakmayın, o unvan batılıların taktığı unvan, bizim kültürümüzde "Sultanzâde" deriz, çünkü annesi Seniha Sultan'dır. Yani hanedana, saraya "yandan çarklı" girmiş bir zattır. Ona "Damad Mahmud Paşazâde Mehmed Sabahaddin Bey" de diyebilirsiniz.

Ailevi bir tartışmadan sonra padişaha cephe almaya çalışan, yani "Saraydan"uzaklaşan/uzaklaştırılan bir tip idi.

Bu zat kapalı kapılar ardında, Osmanlının battığı çukurla ilgili bir dizi görüşmeleri oldu. Biri PAPA ve Kardinalleri ile (buraya uzun değinmeyeceğim Hanioğlu hocama saygılar bu noktada). Şöyle özet geçeyim. Bu görüşmede bizim prens;

"Sultan II. Abdülhamid'in n bir ayağı çukurda, fazla ömrü kalmadı, yerine geçecek olan dayım Reşad Efendi de tahta çıkışı sonrasında, kısa süre içinde benim lehime tahttan feragat edecek"

dediğine dair rivayetler var.burasının söylenti olduğunu farz edelim, günahına girmeyelim,

Ancak asıl üzerinde durulması gereken bir başka önemli görüşme: Bizim Sabahattin'in bir de "Sir Mark Sykes" ile 1915 de yaptığı bir görüşme var.

Sir Mark Sykes, majestelerinin Orta doğu uzmanı, doğuyu (Hindistan'a kadar), Mezopotamya bölgesini ve Kürt aşiretlerini,bizimkilerden çok daha iyi bilen, analiz yeteneği yüksek bir servis ajanı. "Sykes-Picot Antlaşması" 'na adını veren bu zat hakkında Google amcaya soru sorabilirsiniz.Özetle Arapları cetvelle ülkelere ayırmış biri ve dilimize de çevrilen kitapları var.

Gelelim o görüşmeye yani bizim "Sultanzade Sabahattin" ile"Sir Mark Sykes" arasındaki görüşmeye;

Sykes şöyle anlatıyor;

Bu zat bir darbe ve barış anlaşması planlıyor. Buna göre, eğer gereken dış desteği alırsa ve iç darbe başarılı olursa,

- Lübnan Fransa'ya, Irak İngiltere'ye verilecek.
- İstanbul boğazı tarafsız bölge haline getirilecek. İstanbul Türklerin elinde kalacak.
- Osmanlı merkezi idareyi bırakacak, yerel yönetimlere büyük özerklik verilecek. Halifelik de Osmanlı'dan alınıp Kureyş kabilesinden bir zata verilecek.

Ve bizim Sabahattin hızını alamıyor ve devam ediyor; "eğer İstanbul iyi korunursa Gelibolu'da müttefiklere verilecek " diyor

Yani bu "Sultanzade", bir takım dış ilişkiler yoluyla ülkeyi pazarlamak suretiyle kendisine sarayda yeniden yer bulmaya ve hatta iktidarı ele geçirmeye çalışıyor.

Ez cümle; Saraydan uzaklaştırılan "damatlara", "prenslere", "zadelere" dikkat etmek lazım. Bir bakmışsınız hiç ummadığınız dış güçlerle iletişime girip, altınızı oymaya çalışırlar. Onların bu durumda olduğunu fark ettiğinize onları allayıp pullamak, gönüllerini almak ve mümkünse "sarayda" yeniden bir yer bulmasını sağlamak gerek.

Çaktınız köfteyi...