Bu Metin İttihat ve Terakki Üyelerinin Ortak Kararıyla Yazılmıştır.

Öncelikle İttihat ve Terakki'nin kuruluşundan itibaren farklı siyasi ideolojileri ve dini görüşleri benimsediğini en başından belirtmek gereklidir. Diyebiliriz ki, İttihat ve Terakki, fikir olarak kesinlikle monolitik bir örgüt değildir. Bununla beraber, oldukça makyavelist bir yapılanmaya sahip olup, bütün yaptıklarıyla da bunu desteklemektedir. 

İttihat ve Terakki, kuruluş nizamnamesinin gerektirdiği gibi bütün Osmanlıların cemiyetidir. Nizamnameyi oluşturan Ahmed Rıza'nın pozitivist bir aydın olduğu göz önünde bulundurulursa, cemiyetin de ilk olarak herhangi bir ideolojide seyrettiğini söylemek güç olacaktır. Aynı şekilde örgüt, bilinenin aksine İslamcı çizgide olan bir yapılanma da değildir. Gerçekten katı bir pozitivist çizgi, cemiyetin vazgeçilmezidir. O halde günümüzde yaygın olan üç ideolojinin tamamen İttihat ve Terakki Cemiyeti'ni yansıttığı kesinlikle söylenemez. Peki neden?

Öncelikle, ilk olarak 1889 tarihinde İttihad-i Osmani ismiyle kurulan örgütün, basılı ilk tüzüğü 1895 senesine aittir. Bu tüzüğün birinci maddesi; Hükûmet-i hâzıranın adalet, müsâvat, hürriyet gibi hukūk-ı beşeriyyeyi ihlâl eden ve bütün Osmanlılar'ı terakkîden men' ile vatanı ecnebî yed-i tasallut ve iğtisabına düşüren usûl-i idâresini ıslah ve vatandaşlarımızı ikaz maksadıyla kadın ve erkek bilcümle Osmanlılar'dan mürekkeb teşekkül etmiştir, şeklindedir. Böylece cemiyet, kadınları da içine dahil etmiş, her ne kadar yeminli kadın üye sayısı bir olsa da modern bir çizgide olduğu izlenimi vermiştir. Yine aynı şekilde İttihat ve Terakki, bütün Osmanlıların cemiyetidir. Böylece buradan, örgüt hakkında Osmanlıcı çıkarımı doğal olarak yapılabilmektedir. Başka bir örnek vermek gerekirse, Cemiyet'in Kızanlık Hücresi'nin nizamnamesinin üçüncü maddesi, kadın-erkek ve mezhep ayrımı yapılmaksızın üye olabilmektedirler şeklindedir. Yine aynı nizamnamenin birinci maddesi, Osmanlı adı altında yaşayıp istibdat boyunduruğu altında inleyen İslam ve Hristiyan hemşehrilerimizin mutluluğu yolunda Kızanlık'ta bir şube kuruyoruz, biçimindedir. Görüldüğü üzere teşkilat, İslamcı bir çizgiden ziyade Osmanlıcılık rotasında ilerlemektedir.

Nizamnamenin dışında, İttihat ve Terakki'nin kurucuları arasında gösterilen Hüseyinzade Ali'ye de bakmakta fayda vardır. Kendisi, kendi deyimiyle kuruluşundan sonra örgüte dahil olmuştur. Ali, müthiş bir Türk nihilistidir. İslamcı bir cemiyette, böyle bir simanın varlığı olamayacağı gibi, İTC'nin de İslamcı olmadığı gün yüzüne çıkmaktadır. İttihad-ı İslam isminin de Paris Şubesi tarafından, istenmemesi durumu, ilk devirlerinde yapıda pozitivizmin ve sekülerizmin daha yaygın olduğunu kanıtlamaktadır.

İttihat ve Terakki'nin Osmanlıcılığının İslamcılıktan daha baskın olduğunu görmüş bulunmaktayız. Peki dini çizgide olan insanlar var mıdır? Vaka vardır. Bu yüzden fikri monolitik bir örgüt değildir. 

İttihat ve Terakki'nin 1902 senesinde katıldığı Jön Türk Kongresi'nden sonra birçok ayrı yapılanmaya gittiği aşikardır. Bu sebeple aynı isimleri, farklı görüşlerle inceleyebiliyoruz. Fakat yine de cemiyetin bütünü hakkında net bir şey söylemek abes kaçmaktadır. En azından İstanbul Hücresi'nin dindarlığının karşısında merkez hücresi Paris'in makyavelist seküler bakış açısının galip geldiğini söylemek zor olmamaktadır. 

27 Eylül 1907 senesinden sonraki cemiyet fikirleri, sonraki yazıda ele alınacaktır.

Sağlıcakla.