Son bir haftadır kendisini Milliyetçi olarak tanımlayan arkadaşların paylaşımlarını, yazılarını şaşkınlıkla takip ediyorum. Ne zaman bir paylaşımlarını görsem, aklıma Nihat Genç'in "Çavuşlar" hikayesi düşüyor. Bir hikaye insanın zihnini parçalar mı? Parçalıyor işte. Ev de kendi kendime öfke krizlerine giriyorum. Sonrasında ise derin bir kasvet ve suskunluk çöküyor üzerime. 

Ben hikayeyi oldukça kısaltarak, bazı bölümlerini atlayarak ve kendi hislerimi de katarak anlatacağım. Hikayenin orjinalini dinlemek isteyenler, hikayeye Veryansın TV Youtube kanalından ulaşabilirler. 

Hikaye kısaca şöyle:

Askerlik görevini yapmak için iki üniversite mezunu genç birliğe katılıyor. 
Kısa dönem yapacaklar o sebepten rahatlar. Sekiz ay dediğin ne ki? 

O rahatlıkları nizamiye kapısından girdikleri an son buluyor. Öyle bir birliğe düşüyorlar ki resmen zulüm yuvası!
Sabah dayak yiyorlar, öğlen dayak yiyorlar, akşam dayak yiyorlar! 

Üç beş çavuş yönetimi ele almış eziyorlar askerleri. Çavuşların başında Azmi Çavuş diye birisi var. Asker değil sanki asker düşmanı. Öyle bir tip.

Anadolu'nun esmer benizli çocuklarının sıfatı buz beyazına dönüyor çavuşları gördüklerinde. Hepsinin göğsünde postal izi. Az sesini çıkartan böğrüne yiyor tekmeyi. Paspas gibi seriyorlar askerleri yere. Küfürler aşağılamalar cabası.

Azmi Çavuşta gram insaf yok. Postallarını bile çömezlerine boyatıyor. Cehennemden beter bir ortam yani. 

Vaziyeti içine sindiremeyen iki genç ise birbirlerine söz veriyorlar. "Üniversite mezunuyuz, biz de Çavuş olacağız ama biz Azmi gibi olmayacağız, biz ezilen askerleri kollayacağız"

Gerçekten sözlerini tutuyorlar. Düzeni değiştiremeseler de, ezilen askerlerin sığınağı o iki çavuş oluyor.

Gerçekten askerlerin halini gören her insan evladı onlar gibi davranır zaten.

Askerlerin hali perişan.

Geceleri yorganı başlarına çekip hıçkıra hıçkıra ağlıyorlar. 

Hele bir Cemil var birliğe katıldığında dağ gibi bir delikanlı. O dağ gibi delikanlıyı iki günde bir ucubeye döndürüyor Çavuşlar. 

İlk başlarda direnmeye çalışıyor Cemil. Bir gün, iki gün direniyor ama üçüncü gün bakıyor ki dayanılacak gibi değil koyveriyor kopçayı, her dayak yiyişinde hüngür hüngür ağlıyor Cemil.

Cemil'in de tek dostu ezilen askerlerin yanında duran iki iyi Çavuştan bir tanesi. İyi Çavuşumuz "Dayan aslanım" diyor Cemil'e, "Geçecek bugünler!" 

Cemil'in ızdırabı dayanılacak gibi değil. İyi Çavuşun yüreği parçalanıyor Cemil'i gördükçe.

Askerlerin tek muhabbet konusu Azmi Çavuş

- Atatürk olsa bunları Nizamiyenin kapısından sokmaz!
- Asker değil ki bunlar, bunlar asker düşmanı!

Hepsinin kafasında Azmi Çavuşu öldürme planı. Fısıltıyla konuşuyorlar birbirleriyle.Meydana çıkmaya cesaretleri yok. Meydana çıksalar cezayı yiyecekler. 

- O sivilde bitti abi, adresini bulduk
- Fırfırları çıkarttığı gün görüşeceğiz onunla. 
- Hesap verecek hesap.
- Onu öyle bir becereceğiz ki organları ağzından çıkacak.
- Tamam abi, onun işi tamam!

İyi çavuşlar askerlerin muhabbetlerini dinlediğinde "Azmi bugün böyle rahat ama yarın bu askerler onu parçalar" diye düşünüyor.

Zaman geçiyor acemilerin yeni birliklerine dağıtılacağı gün geliyor. 

Azmi Çavuş çıkıyor kürsüye ve bağırıyor "Siz artık asker oldunuz".

Şaşırıyor askerler, oysa ne çok muhtaçlarmış, kendilerine hükmedenlerden bir tatlı söz duymaya.

Azmi Çavuş konuşmasını "Vatan - millet edebiyatıyla süslüyor, helallik isytiyor askerlerden" 

Ağlamaya başlıyor askerler! İçlerinde adam yerine konmanın sevinci.

Azmi Çavuş bir anda değişiyor gözlerinde, Azmi'ye sarılmak isteyenler var. "En büyük Çavuş bizim Çavuş" diye bağırıyolar, coşkuyla omuzlarına alıyorlar Azmi'yi.

Unutuyorlar aşağılanmalarını, ayaklar altında nasıl ezildiklerini, nasıl hayvan muamelesi gördüklerini unutuyorlar.

- Helal sana Azmiiii!
- İşte senden beklediğimiz bu Azmi!

İyi çavuşlar mı? Onların kimse yüzüne bakmıyor. Onlar yapayalnız, ağlamaklı gözlerle olup biteni izliyorlar. İki kelam etseler "Ulan hani Azmi'yi asıp, kesiyordunuz, hani onun affı yoktu, ne oldu?" deseler askerler Azmi'yi sırtlayıp onlara saldıracaklar.

Bekliyorlar! Belki de merhametini düzene satmamış çavuşlar iki laf etse "Bu iş Azmi meselesi değil, vatan meselesi" diyecekler, "Azmi bizim çizgimize geldi" diyecekler, "Siz iyi adamlarsınız ama askerlikten anlamazsınız, askerlik başka!" diyecekler. 

O iyi çavuşların koruyup kolladığı, daha fazla dayak yemesin diye çırpındığı, hepimizin acıdığı Cemil bile, Cemiller bile olmuş birer Azmi Çavuş. "Biz çok becerildik, birazda biz becerelim" diyerek vuruyorlar altındakilere.

Kendisine Milliyetçiyim diyenlerin geldikleri noktaya baktıkça, bir hikaye ile konuşuyor, bir hikaye ile boğuşuyor, bir hikaye ile tartışıyorum.

Askerlerin yarattığı hayal kırıklığı içimde öfkeye dönüşüyor, bu öfke beni yalnızlığa itiyor, gözlerin doluyor, suskunlaşıyorum.

Gözlerimin dolmasının sebebi ise askerler değil, elimizde kalan birkaç iyi çavuşun da vazgeçmenin eşine gelmiş olması.

Okan Kilit