Güvenmek, inanmak, ummak...
Bu fiiller insanın tabiatında vardır, aynı yanılmak gibi.

Güvenen insan, inanan, uman insan yanılabilir, hata yapabilir.
Bunda utanacak, yadırganacak bir şey yoktur.

Bilgi veya tecrübe eksikliğinden güvencinin, umudunun inancının boşa çıkacağını görememeye cehalet denir.
Herkesin başına gelmiştir veya gelebilir.

Akıllı insan hatasından ders alır.
Hatasından ders almayıp ısrarla aynı hataya devam etmek ve böylece
kendisine ve başkalarına zarar vermek dangalaklıktır.

Hatadan dolayı oluşan zarara rağmen hala hatayı kabul etmemekle kalmayıp
bir de üst çıkmaya çalışmak ise dangalaklıktan öte küstahlığın daniskasıdır.

Bu küstahlığı yaparken vatan, millet aşkı, dindarlık gibi maneviyata
sığınıp, bu değerler ayaklar altına alınırken de sus pus kalmak veya
kıçından bahaneler uydurmak ise küstahlıktan öte haysiyetsizliktir,
adiliktir.

İnsan inandıklarını herkese karşı savunur, sadece kendinden olmayanlara
karşı değil.

Çocuğunu seven anne baba, çocuğunun her şımarıklığına, yaramazlığına göz
yummaz.
Çocuğuna yeri geldiğinde kızarak, yeri geldiğinde sever doğuyu yanlışı
öğretir ki, çocuk elalemden laf işitme mecburiyetinde kalmasın. Çocuğun
yaramazlıklarına, şımarıklıklarına tahammül edemeyen yabancıları hakaret
etmek, sövmek veya daha ileriye gitmektense, kendine söz söyletmeyecek
kadar öz saygıya sahip insan yetiştirmek hem çocuk için hem de toplum için
doğru olandır.

Siz 22 senedir kendinizden gördüklerinize ‚gözünün üstünde kaş var' diyenlere hakaret ediyor, düşmanlıkla suçluyor, ötekileştiriyorsunuz.
Ve bunu yaparken de vatan, millet, bayrak din gibi değerleri suistimal etmekten, bu değerlerin yegane savunucusu ancak kendinizmiş gibi kibirlenmekten de kalmıyorsunuz.
Bir yandan sizden olanı eleştiren herkesi ajanlıkla, hainlikle, şuculuk buculukla suçlarken diğer yandan da ne (haşa) ‚Bakara' ile Makara geçilmesine gıkınız çıktı, ne de çocuklarınızın ırzına geçilmesinin örtbas edilmesine…

Bu kadar dindarsınız,
bu kadar namus anlayışınız…

Bir kısmınız açılım felaketini devlet politikası yapanları başından beri alkışlayacak kadar, bir kısmınız ise eskiden açılıma söverken şimdi 'her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alanların' eteğinin altından milliyetçilik taslayacak kadar milliyetçi, vatan sever.

Dönerle, ayranla demokrasi nöbeti tutup ilk oylamada kuvvetler ayrımını,
yani Türkiye'nin hukuk devleti sıfatını yok edecek kadar demokratsınız.

Yalan mı?
Hiç denediniz mi birilerinin uydurduğu saçma sapan yalanları kenara bırakıp gerçeklerle yüzleşmeye?
Hiç düşündünüz mü ülkenin hali ne diye?

Seneler önce, daha her şey güllük gülistanlıkken, biz böyle ekonomi politikası olmaz, borca dayalı büyüme sağlıklı değil derken bize hain diyordunuz.
Biz açılımı eleştirirken duymadığımız hakaret kalmadı, siz ağzınızdan ‚muhterem hoca efendi' diye güzellemelerde bulunurken biz eleştiriyoruz diye doya doya sövdünüz…
Ne oldu?

Buyrun, gelinen nokta bakın;
işsizlik hat safada,
enflasyon almış başını gidiyor,
dış borç gittikçe büyüdü,
Avro kısmen 10'u geçti, USD 10'a dayandı,
TL'nin kaybettiği her kuruş değerle hepimiz fakirleşiyoruz ama hala hain olan biziz…

Açılım, açılım diye alkışlıyordunuz, sonra ‚oraları tekrar vatan yapmak için…' kaç evladımızı toprağa verdik?
Ama şimdi siz ‚bayrak inmez, ezan dinmez…' modundasınız;
siz herkesten milliyetçi, herkesten vatanperver ve kötü yine biziz…

‚Suriye'den uzak durun, bu dış politika yanlış' dedik diye ne korkaklığımız
kaldı, ne ‚dış güçlere hizmetimiz' peki şimdi ne oldu?
Hani meşhur 0-Sorun?
Ne oldu ‚Neo Osmanlıcılık'?
Memleket yol geçen hanına döndü.
Resmi rakamlara göre 5 milyon sırf Suriye'den gelen ‚misafir(!)'lerimiz var.
Bence Taliban sınırlarını kapatmasaydı, Afganlar da bir 5 daha olurdu…

‚Her önünüze çıkan yeşilliği kesmeyin, tabiat önemli, her yere bina, inşaat, hes yapmayın' diyenleri ‚komünist', ‚çapulcu', anarşist' ilan ettiniz, bakın ne orman yangınları bitiyor, ne seller…
Ama önemli değil, ne de olsa ‚çaylar(!)' bedava, değil mi?

Kuş uçmaz kervan geçmez yerlere yapılan havalanlarında sinek avlanıyor,
‚Hizmet' diye yapılan köprüler için vatandaş geçse de para ödüyor, geçmese
de,
Olur olmaz her yere sözde üniversiteler yaptınız, eğitim yerlerde sürünüyor, ülke işsiz üniversiye mezunuyla doldu.
Her taraf özel hastahane doldu, ama Corona yüzünden en çok sıkıntı şeken
ülkelerdeniz…
Çiftçi malını satamıyor, eti de samanı da dışardan alıyoruz. Türkiye gibi bir ülkede tarım kalmadı,

Ülkenin güvenliğini, ekonomisini, tabiatını, tarımını, hukuğunu, eğitimini, sağlığını düşünen herkes sizden farklı düşünüyorsa hain, ama siz?...

Siz sütten çıkmış ak kaşık, öyle mi?

Zaten işin tuhaf tarafı ise, şimdi bize ‚fetöcülüğü', ‚komünistliği', veya ‚hainliği' yakıştıran çoğunluğun daha bir kaç yıl evvele kadar fetö ile yürüdükleri yolda beraber ıslanmış, zamanında DSP ile hükümet kurmuş veya CHP ile ortak çatı adayı çıkarmış, Hasip'le meclisin renklerini tamamlamış, Ahmet Türk'ü hürriyete kavuşturmuş, sahnelerde Şivan Perver'le meğri meğri şarkı söylemiş olanlardan oluşması.

Hadi başta inandınız, güvendiniz, umdunuz, sonra tecrübeniz, bilginiz yetmedi…
Sene olmuş 2021…
Tavrınız artık ‚hatada ısrarı', ‚zarara rağmen üste çıkmayı' çoktan geçti.
İşinize gelince arkasına sığındığınız işinize gelmeyince de hiçe saydığınız maneviyat ile ancak kendinizi kandırıyorsunuz.

Şimdi başlarsınız hemen ‚Ama siz (artık bu siz her kimse?!?) de böyle yaptınız' veya ‚Kimi seçelim, şu hain, bu hdp ile aynı safta, yok şu öyle, yok bu böyle'ye…

Kimi seçerseniz seçin,
ben şu parti bu parti sıkıntı demiyorum ki…

Anlayın artık, mesele siyasette, partilerde değil,
mesele sizin küçük egolarınız, üç kuruşluk menfaatiniz için hiç kutsal tanımamanızda, aklı, zekayı yoka saymanızda…

Bu ahlaksız zihniyetten,
bu ahlaksız zihniyetin savunduğundan, desteklediğinden elbette erdemli
siyaset çıkmaz.