20 Şubat 2022 başlayan Ukrayna Rusya savaşı üçüncü aynı doldurduğu şu sıralarda hala gündemin birinci sırasında yerini korumaya devam etmektedir.

Zira İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girme çabaları, Ukrayna'yı adeta unutturdu.

Savaşların bir özelliği vardır ki, yıllarca saklamaya çalıştığınız, "sır" dediğiniz bazı gerçekleri su yüzüne çıkarır.

Tam da bu noktada İsveç'in halkından sakladığı bir sırrı gün yüzüne çıkıverdi...

Öteden beri İsveç hep iki yüzlü politikalar sürdürmekle meşguldur. Çok candan, insan hakları, fikir özgürlüğü ve halkların özgürlüğü gibi evrenseler değerleri savunmasıyla meşhurdur.

Mesela Kur'anın alenen yakılmasını bir fikir özgürlüğü olarak gördü. Irkçılığı ve Faşist örgütlenmeyi yaslarca yasak. Ama yabancı düşmanı ve faşist söylemlerle kendini kabul ettiren bir partinin, bugün iktidar olmasına ramak kaldı...

Benim bugün yazacağım asıl konu bugün "sır" diye saklanan bir gerçeğin İsveç halkı tarafından bilinmesi.

Şu anki mevcut sosyal demokrat partinin iktidara gelmesi için verdiği rüşvet. Hem de öylesine az uz da değil. Üç milyar üç yüz yetmiş altı milyon İsveç Kronu. Yani üç yüz yetmiş altı milyon Dolar.

Kime ve nasıl vermiş bu rüşveti ?

Burası daha vahim, daha kötü ve can yakıcı tarafı...

Rüşveti talep eden İran kökenli bir Kürt politikacı. Şartı, talep edilen bu para Suriye'de bizim için hep tehdit unsuru oluşturan PYD ye verilmesi...

2023 yılına kadar 376 milyon dolar ödenecek. Bu zamana kadar 210 milyonu ödenmiş.

Haber şu...

"Başbakan Magdalena Andersson hükümetinin güven oyu alması için, Amineh Kakabaveh'in oyunu satın aldı...."

Amineh Kakabaveh kendi gençliğinde PKK saflarında bulunarak dağlarda silahlı eylemlerde bulunan bir terörist. Kendisi İsveç SOÖ partisinden milletvekili. İsveç sol partisinin kökü komünisttir. Eski adı zaten İsveç Komünist Partisi. SSCB dağılmasından sonra adını İsveç Sol Partisi olarak değiştirdi.

Asıl konumuz bizim verilen bu rüşvet olayı. Adı geçen bu para İsveç halkının vergilerinden oluşan bir para. Parayı veren kurumun adı İsveç kalkınma fonu. Bu fon geri kalmış ülkelerde muhtaç halka yardım etmek. Terörü finanse etmek diye bir kuralı yok. Fonun varlığını kullanarak, fonun amacı dışında bir eylemde bulunulmuş.

Oldu olası İsveç kendi içinde bulunan sol terör örgütlerine mensup teröristleri hep destekledi ve o teröristleri kendi ülkelerine karşı bir silah olarak kullandı. İsveç PKK'nın en rahat olduğu ülkedir. İsveç PKK'ya karşı göstermelik bir takım uyarıcı tedbirleri ise sadece göz boyamak içindir..

Dünyaya ahlak dersi vermeye çalışan İsveç maalesef bazan böylesine çirkef işlerin içinde yer almaktadır.

1980 yılların ortasından beridir İsveç hep bir Rus saldırısı korkusu ile yaşadı. Rus deniz altısı Baltık denizinde yok şurada, yok burada dolaşıyor, bizi tehdit ediyor şeklindeki haberlerle korkusunu dile getirdi.

Ukrayna savaşı ile korkusu iyice arttı. Doğal olarak kendini güvende hissetmek istiyor, bundan dolayıdır ki NATO'nun kapısını çaldı. NATO'nun ise bilinen bir özelliği var. Üyeliğe müracaat eden devletleri, oy birliği ile kabul etmektedir. Olduğu günden beri Türkiye ile terör ve terörist konusunda sorun yaşayan İsveç doğal olarak Türkiye'nin bazı şartları ile karşılaştı. Bu tepkiyi doğrusu İsveç hiç beklemiyordu. Türkiye tepkisinde ve belirlediği şartlarda haklı. Hemde yerden göğe kadar haklı. Hem Türkiye karşıtı terörü ve teröristi destekleyeceksin, hem de Türkiye ile aynı güvenlik örgütünde yer alacaksın. Mercimek kadar aklı olan bir insanın kabul etmeyeceği bir durum.

Tabii ki durum tam da tahmin ettiğimiz gibi. İsveç ipe un sermeye devam ediyor, topu taca atarak bu durumu kabul etmemektedir.

İşin ilginç yanı Türkiye'nin bu davranışını Finlandiya haklı bulmakta ve gereken işbirliği her neyse yapmaya hazır olduğunu dolaylı olarak söylemekte.

İsveç'te rüşveti alan sol partili Kakabaveh ise kuyruğu dik tutmaya devam etmektedir.

"Erdoğana karşı dik dur, sakın taviz verme. Onun tek derdi benim…" türünden saçmalar üretmekte.

Belçika başbakanı da buna benzer bir söz etmişti. Türkiye'nin ilk tepkisinede ise, Belçika başbakanıda "Erdoğan başlangıçta böylesine sert tepkiler koyar ama sonra vaz geçer..." türünden bir sözdü.

Şimdilik hala dik ve omurgalı duruş var. Sonrası nasıl olur bilemiyoruz. Çünkü İsveç Amerikan başkanı Biden'a gitti bile. Yani Amerika üzerinden Türkiye'ye bir baskı oluşturma çabası söz konusu. Yani Türkiye'nin yumuşak karnı Amerika. Amerika baskılarına karşı bir direnç gösteremeyen bir Erdoğan var. Hani unutmadık "ver papazı, al papazı.." dediğinden çok kısa bir zaman sonra Amerika'nın baskısına boyun eğmek zorunda kalmıştı. Ayni durum tekrar eder endişesini doğal olarak yaşamaktayız.

Zaten biz reisin bu tür duruşlarını öteden beri bildiğimiz için endişeliyiz, her an söylediklerini unutur ve direnci kırılır diye.

Dikkat edilirse İsveç verdiği rüşveti hiç gündemde tutmuyor ve ben Terörist dediğiniz örgüte yardım etmedim ve etmem demiyor. Yani tam tavizsiz bir politika..

Umarım Türkiye bu duruşunu devam ettirir. Çünkü Türkiye'nin elini güçlü kılacak bu tür durumlar zor ele geçer. İsveçin ise kuyruğu tam da kapana sıkışmış vaziyette. İçeride iktidar olmak için verdiği rüşvet; diğer tarafta bir Rus korkusu…

Bence Türkiye bu rüşvet konusunda üzerine gitmeli ve bu Kakabaveh deninlen sol parti milletvekili terörist ve terör sevicisi kadını çok iyi teşhir etmeli. Dolaysı ile bu kadınla iş tutan bir başbakanı...

İsvec'teki Türklerin mevcut duruma tepkisi büyük ve Türkiye'nin haklı ve dik duruşuna yürekten destek var. Umarım bizlerde bir hayal kırıklığı oluşturmaz. Malum bizler reisin huyunu bildiğimiz için biraz temkinli ve endişeliyiz..

Ya söylediklerini gene unutur da, haklı olduğu bu konudan vaz geçerse diye...

Bekleyip göreceğiz.

Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.

Haki Korkmaz
Stockholm