Ülkedeki işsizlik, geçim sıkıntısı, ekonomik kriz unutuldu. Günlerdir Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne atanan Prof. Melih Bulu'yu konuşuyoruz.

Rektör olarak atandığı günden beri hiçbir fakülte görev vermediği için görevine başlayamadığı ve Boğaziçili öğrenciler tarafından protesto edildiği halde Rektörlük koltuğunda oturmaya devam ediyor.

İstese bu kaosa 1 dakikada son verebilir. Kameralar karşısına geçip ''Sayın Cumhurbaşkanımız beni bu göreve layık görse de ben bu makam için Boğaziçli akademisyen bir meslektaşımın layık olduğunu düşünüyorum ve çalışmadığım bir Üniversitede rektör olmayı etik olarak doğru bulmuyorum'' diyerek istifa etse tüm kavgalar, tartışmalar biter.

Ancak Melih Bulu tam tersi bir açıklama yaparak şunları söyledi:

''Asla istifa etmeyi düşünmüyorum. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü olmak en büyük hayalimdi''

Melih beyin atanmış bir rektör olduğunu bilmesek seçimle hak ederek kazandığı bir makam için direndiğini zannederiz.

''Asla düşünmüyorum.'' ''En büyük hayalimdi''

Tansiyon tavan yapmışken bu kadar keskin ve sert konuşmak niye? Yangına körükle gider gibi konuşmanın bu ülkeye ne faydası var?

Sabahtan akşama kadar dış mihraklar bizi bölmek istiyor diye propaganda yaparken bu keskin üslup sadece bizi bölmek isteyenlere yarar.

Bir hükümetin ve ülkede sorumluluk sahibi olan kişilerin en önemli görevlerinden biri ülkede huzuru sağlamak ve toplumu sakinleştirmektir.

Toplumsal huzuru sağlamanın yolu da adalet ve demokrasiden uzaklaşmamaktır.

Adaletin ve demokrasinin olmadığı bir ülkede huzur yerine kaos olur. Barış yerine kavga olur.

Biz günlerdir neden Boğaziçi Üniversitesini konuşuyoruz? Neden Boğaziçi Üniversitesi meselemiz var?

Çünkü Boğaziçi Üniversitesinde görev yapmayan ve geçmişte AKP den vekil aday adayı olarak siyasi kimliğini açıklamış bir akademisyen gökten paraşütle iner gibi rektör olarak atandı.

Yani adalet ve demokrasi ilkeleri çiğnendiği için şu an Boğaziçi Üniversitesi meselemiz var.

Eğer Boğaziçi Üniversitesi kendi rektörünü seçmiş olsa bugün böyle bir kaos olmayacaktı.

Böyle söyleyince yandaşlıktan kör olanlar şöyle diyor: ''Eskiden de Cumhurbaşkanı atamıyor muydu? Şimdi ne değişti?''

Evet. Eskiden de Cumhurbaşkanı'nın rektör atama hakkı vardı ama Üniversitenin seçimle belirlediği 3 kişiden birini atıyordu

Bu sistem de yanlıştı ama en azından Üniversiteler rektör adaylarını kendisi belirliyordu.

Şimdi Üniversitelerin hiç söz hakkı yok. Cumhurbaşkanı kimi isterse o rektör oluyor.

Cumhurbaşkanı istediği kişiyi atasın diye Rektörlerin Prof olma şartı bile kaldırıldı.

Yarın Cumhurbaşkanı isterse bir Doçenti, yardımcı doçenti ya da bir doktora mezununu rektör olarak atayabilir.

Düşünün.. Yüzlerce Prof'un üstünde bir Doçent görev yapabilir. Böyle bir sistem olur mu? Böyle bir uygulama adil ve demokratik midir?

Bir onbaşının Genelkurmay Başkanı olduğunu düşünün. Ya da bir polis memurunun Emniyet Genel Müdürü olduğunu düşünün.

Bir Rektörün Prof olma şartının kaldırılması da tam olarak böyle bir şey…

Eski sistem de demokratik bir sistem değildi ama bugünkü keyfi atamaların yanında çok masum kalır.

En doğrusu Üniversitelerin Rektör seçiminde özgür olmalarıdır.

İlkokul mezunu olan bir köylü yaşadığı köyün muhtarını seçebiliyor da koskoca Proflar neden çalıştığı Üniversitenin rektörünü seçemiyor?

Canımızı emanet ettiğimiz doktorların mı tercihine güvenmiyoruz? Yoksa mimarların mı? Mühendisin mi?

Hayatını bilime adamış, 40 yıl okumuş bir Beyin cerrahı Beyin ameliyatı yapabiliyor ama çalıştığı Üniversitenin rektörünü seçmeye gelince ''Hayır sen seçemezsin''

Niye? Bu adam Beyin cerrahı. Kapı gibi cerrahlık diploması var. Seçme ve seçilme hakkı var. Üniversite Diploması olduğu için Cumhurbaşkanı olma hakkı bile var ama rektörünü seçme hakkı yok.

Her fırsatta milli iradeden, sandığın kutsallığından bahsedenlere sesleniyorum.

Sandığın kutsallığına gerçekten inanıyorsanız bırakın Üniversiteler, Rektörlerini kendilerini seçsinler.

Korkmayın. Rektörler seçimle seçilirse ülke bölünmez. Tam tersine böyle kaos ortamı olmaz. Başımız ağrımaz. Herkes kendi işine bakar.

Sandık, sadece siz kazanınca kutsal değildir.

BARIŞ ATAGÜN