Öyle sloganlarla olmuyor bu iş. Dövünmek vakti de değil övünmek vakti de.

"Ülkücüler bu oyunu bozar" demek ne kadar kolay. 
Peki bu oyunu bozacak hangi güç? "Ülkücüler" demeyin sakın. 
Onlar paramparça. 
Onların hepsi kendi havasında. 

Bu oyun bozulmalı burası doğru. 
Peki nasıl? 
Oyunu bozmak için örgütlü olmak gerek. 
Bizde örgüt var mı? 
Yok...

Oyunu bozmak için geniş bir konsensüs gerek. 
Bu konsensüs bizde var mı? 
Yok.

Bu oyunu bozacak önder var mı?
O da yok…

Bu oyun bozulacaksa bir şekilde güç olmak zorundayız. 
Örgütlü bir hareket olmalıyız. 
Samimi olmalıyız. 
Uyanık olmalıyız. 

Daha bir günlük gazeteyi haftalık bir dergiyi adam gibi yaşatamayan bizler neyi nasıl durduracağız? 
Turan'ı nasıl kuracağız? 
Lafla olmuyor bu işler. 
Sadece dünü anlatarak olmuyor yaşadık gördük. 

O zaman yeni bir ruh ile yeni bir yol çizmeliyiz.
Yeni bir heyecan. 
Akılcı çözüm üreten kendisiyle ve toplumla barışık bir yeni hamle.
Türkçülük hareketi. 
Sulandırmadan. 
Hamasete hapsetmeden. 
Şekilci olmadan. 
Özünü Türklükten alan bir doğuş. 
Bozkurtça bir haykırış...

İşte bu;
Öyle " Ölürüm Türkiyem" demekle Türkiye kurtulmuyor. 
Bozkurt işareti yapmayla da BOZKURT olunmuyor. 
Futbol takımı taraftarı gibi siyasi parti taraftarı olmak ÜLKÜCÜLÜK olamaz. 

Türküz Türkçüyüz Ülkücüyüz. Tamam. Amenna. Kabul. 
İyi de güzel kardeşim senin farkın ne diğerlerinden? 
Bıyıkların mı?
Yürüyüşün mü? 
Bakışın mı? 
Kafa tokuşturman mı? 
Sahi holiganlardan ne farkınız var? 
Bilmem anlatabildim mi?

Önce BOZKURT olun çakala yol vermeyin.
Bir hikaye ile nokta diyelim.
KURTUN ayağına diken batmış. Dağda acıdan inleyip duruyormuş. Yoldan geçen çakala seslenmiş dikeni çıkarıversin diye. 
Çakal:
- Sen kurtsun, ben senden korkarım demiş. Ancak ayağını bağlatırsan çıkarırım.
Çakal, dikeni çıkardıktan sonra ayağını çözmeden savuşmuş.
Kurt, biraz sonra oradan geçen tilkiye ayağını çözdürtmüş. Doğru inine girip karısıyla yavrularına:
- Haydi, demiş, buradan göçüyoruz.
- Niçin, diye sormuş ailesi.
- Çakalın kurt ayağı bağlayıp, tilkinin çözdüğü yerde duramam da ondan, demiş ...

Doğan Ay