PARAYLA BOZULAN ZATEN ÜLKÜCÜ DEĞİLDİR.

İdealist insanlar ya savaşlarla, ya da devrimlerle yaşar.

Zamanla neyimiz var, neyimiz yoksa hepsini alırlar elimizden
Akılsız olduğumuzdan
Aptal olduğumuzdan değil
Başarının
Zaferin
İdealizmin doğasından kaynaklanır bu.
Herkes çekim alanına üşüşür ve zamanla her şeyin içi boşalır.
Bizim sorunumuzda biraz budur.

Ne sen, ne ben, ne de o
Ne idam sehpasındaki Mustafa! Ne işkence ile öldürülen Önkuzu!
Ne 21. Yüzyılın Kürşat'ı Fırat! Ne ileri atılıp bir daha geriye dönmeyen koç yiğitler !
Ne asılanlar, ne vurulanlar, ne sürülenler hiç biri için değişmez bu.

Sadece farklı zamanlarda,farklı mekânlarda
Yakılan ağıtın!
Kılınan namazın!
Sıkılan yumruğun sahibi olur
Zafere kadar ALKIŞLANIR
Zaferden sonra TAŞLANIRIZ.

Mersin'de Atatürk'ün soru sorduğu sorunun muhatabı, dün aksakallı ihtiyardı.
Bugün biziz.
Bu devran böyle döndüğü müddetçe yarında torunlarımızın olacağına şüpheniz olmasın.

Çünkü biz başka âlemin çocuklarıyız, onlar başka âlemin çocukları
Hepimiz fakir fukara çocuklarıyız. Kavgayı bilir, ama kaymağı bilmeyiz.

Yan yana durun ve bir onlara birde kendinize bakın. Farkı görürsünüz.
Adımız cismimiz aynı ama ruhumuz ve dünyamız başkadır.
Aşkımız, sevdamız, dostluğumuz, kardeşliğimiz, fedakârlığımız, insanlığımız, sınıfımız başka!

Aynı dağın karı
Aynı pınarın suyu
Aynı denizin tuzu
Aynı toprağın kokusu değiliz.

Onların kurduyla bizim kurdumuz
Onların hilaliyle bizim hilalimiz
Onların vefasıyla bizim vefamız.
Onların sevdasıyla bizim sevdamız
Onların kavgasıyla bizim kavgamız
Onların ülküsüyle bizim ülkümüz aynı değil.
Aramızda dağlar kadar fark var. İstisnalar kaideyi bozmaz.

İstediğiniz kadar adımız, fikrimiz ideolojimiz aynı olsun. Siyasetçi ayrı biz ayrıyız.
Şahısların değil, sistemin erdem ve ahlakı devreye giresiye kadar durum bu.

Gelişmiş çağdaş toplumlarda sistem kişilere göre değil, ortak aklın bilgi ve tecrübesiyle şekillenir.
Ciddi ve gelişmiş toplumlar kaderlerini şans ve şahıslara bırakmaz.
Sistemin olmadığı yerde ahlak değil ahlaksızlık türer.

İnsanlar savaşta cesareti kadar, barışta ise parası kadar konuşur.
Para ayrıcalık, para güç demektir.
Asırlardır kurulan devletlerin hepsi zenginlikle ayakta kalmış,fakirlikle çökmüştür.
Kötü olan para değil, parayla birlikte insanlığını kaybedenlerdir.

Milliyetçilikle, paranın değil de HAVANIN ilişkilendirilmesi
Milliyetçilerin ne yazık ki yüzyıllardır içine düştüğü tarihi bir oyun ve gaflettir.
Türkler bunun acısını Selçuklu ve Osmanlıda ağır ödemiş, bugünde ödemeye devam etmektedir.

Türkiye hala uluslararası milli ve güçlü markalara sahip olamamanın cezasını çekmektedir.
Paraya ve güce sahip olmayan yeterince katma değer üretemeyen milletler ya sömürülür ya da yok olur.

Milliyetçilerin devletle iş yapmalarının men edilmesi de, İslamcıların çekirge sürüsü gibi ülkeyi talan etmesi de bu gerçeği değiştirmez.

Ülke için geçerli olan gerçekler ülkücüler için de geçerlidir.

Ülkücüleri para değil parasızlık bozar. Tok olan değil, aç olan kul olur.
Parayla bozulan zaten ülkücü değildir, ama! Mecbur kaldığı için başı eğilen ülkücüde iş değişir.
Çünkü onlarla birlikte eğilen sadece onlar değil, ülkücülüğün (bizâtihi) kendisidir.

HASAN GÖMLEKSİZ
18 / Ekim / 2021