Benim bir Mahmut Amcam var. Hani Anadolu insanının alim değil ama arif dediği tiplerden kendisi. Yılların dava adamı. Bakmayın siz diploması olmadığına. Gündemi hiç aksatmadan takip eder Mahmut Amcam. Özellikle kendi tabiri ile "Alpsrlasn Türkeş'in askerlerini" takipten hiç sıkılmaz. Şartları kendi içinde değerlendirir kendi yorumunu yapar Mahmut Amcam.

Kendisiyle çok eskiye dayanan bir dostluğumuz var. Şartlar gereği bedenen birbirimizden ayrıyız ama gönülden gönüle kurulmuş köprü hâlâ sağlam duruyor.

Lafı uzatmayayım. Iki gün önce Mahmut Amcam aradı. Özlemişiz birbirimizi konuşma uzadıkça uzadı. 60 dakikayı geçti muhabbet.

Mahmut Amcam konuşmanın sonuna doğru: "Bir şey soracağım"dedi. " Buyur Emmi" dedim. ( kibarlıktan(!) Amca yazıyorum yoksa hep Emmi derim kendisine )

"12 Eylül öncesinde bana hep sorarlardı ne buluyorsun Türkeş'in adamlarında? Diye.

Ben de onlara " Bakin o gençler olmasa siz ne camiye gidebildiniz ne evinizde rahat edebilirsiniz" derdim. "Haklısın Mahmut Emmi." Diyebildim ama Emmi

"Hele dur diyeceklerim bitmedi" diye devam etti.

"Dün yaptığınız kavga moskof komünistlerle idi (Yüzde yüz kendi ifadesi). Peki bugün derdiniz ne?" Aslında laf nereye gelecek belli fakat anlamamış gibi davranarak " Bugün ne olmuş ki?" dedim. " Daha ne olacak yeğen. Ülkücüler karşılarında kimse kalmayınca birbirine en galiz en aşağılık ifadeler saldırıyor bu da yetmez gibi geceleri pusu kurup birbirini hastanelik ediyor. Niye ki?"

"Haklısın Emmi"dedim sadece.

Ve sustum...

Evet ağalar beyler başkanlar ülkü devleri buyurun bu soruya cevap verin.

Benim suçum yok. Elçiye zeval olmaz derler.

Niye ki diye soruyor Mahmut Emmi…

Doğan Ay