Ülkemizde AKP iktidarıyla bütün değerlerinin savrulduğu bir süreçte, sadece toplum olarak yozlaşmadık. Ülkücü harekette yani "bizim ocağın evlatları" da bu yozlaşmadan fazlasıyla nasibini aldı. Milli ve manevi değerlerin Fizan' a kaçtığı bu dönemi ve egemen güçlerini Türk milleti asla unutmayacaktır. Sureti haktan görünen Makyavelistleri ve onlara destek veren kripto tiplerin bütün kahpe oyunlarını deşifre etmekte birincil görevimizdir.

Dünyanın sayılı kadim milletlerinden, eşsiz medeniyetleri meydana getiren Türk milleti esaret yıllarında bile bu kadar hakir görülmedi, değerleri- simgeleri aşağılanmadı. İktidara geldiği günden beri Türklükle kavgası olan Ortadoğu kökenli fikir sahipleri Türk yurdunda, Türk devletinde Türklüğü ortadan kaldırmak için her türlü rezalette imza attılar.

Kahramanlarımız linç edildi. Kurumlarımız hukuk dışı oyunlarla etkisizleştirildi. Cumhuriyetle kılıç hakkıyla kazanılan başta Türkiye Cumhuriyeti devleti olmak üzere bütün değerler siyasal İslamcı ütopyaya feda edildi. Adeta kurtuluş savaşı öncesi oyunların servis edildiği bir süreci fazlasıyla yaşıyoruz…

Türk'ün yurdunda bu aidiyetsizler döneminde bayrağımız indirildi. Bu ihanetleri saymakla bitiremeyiz.

Bizlere 15 Temmuz darbe teşebbüsünü de maalesef yaşattılar. Bütün bu süreçlerde yaşanılan rezaletlere karşı Ülkücü hareketi duruşunu belirleyen şahıslar değil davası olmalıydı.

Ancak olmadı.

Zira ülkücü hareket özgür iradesiyle değil adeta soğuk savaş döneminin otoriteleri gibi birilerinin iki dudağı arasındaki kehanette bakarak karar vermeye, tavır sergilemeye başladı. İçi boş anlamsız kehanetler, öngörüsüz, ufuksuz söylemler ile kendini konumlandırdı. Ömrünü bu davaya adamış düşünen, sorgulayan ve ülkücülüğün ateşten gömlek olduğu dönemlerde en üst görevlerde bulunan ağabeylerini dövme, tehdit etme gibi ilkel refleks bir duruşa şahit olduk. Koca bir davayı bir siyasi parti ve liderinin iki dudağı arasına hapsettik. Oysa bu dava koca Turan coğrafyasını kaplıyordu.

Ülkücü tavır; siyasi partilere, liderlere ya da bir gruba mahkûm bir dünya görüşü değildir. Her ülkücü bir liderdir. Her ülkücü çevresinde olup bitenleri kendi akıl süzgecinden geçirerek ona göre tavır geliştirme kabiliyetine fazlasıyla sahiptir. Bu davanın asıl kahramanlarını dışarıda aramayınız! Asıl kahramanlar sizlersiniz. O kahramanlar ki liderlerinin yanlışlarına yanlış diyebilecek, gerektiğinde karşısında set olabilecek çelik bir yumruğa sahip kişilerdir.

Ülkücü tavır, mevsimlik çıkarlar uğruna ikbal oyunların kendini feda etmeden Türk milletinin reflekslerinin kuvveden fiile çıkmasını sağlayan Kuvayı Milliye ruhudur.

Ülkücü tavır; birilerinin koltuk değneği olmadan iktidara talip olan Anadolu'nun kavruk çocuklarının yani bizim ocak çocuklarının idealidir.

Ülkücü tavır, araz değil özdür. Birilerine yamanmayan, aksine birilerini arkasına takan Türk iradesinin tecellisidir.

Ülkücü tavır; her türlü derin mahfillerin oyunundan kurtulan, sivil, demokratik, özgürlükçü ve hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerlerle Türk milletini yönetmek için verilen bir mücadeleye dönüşmek zorundadır.

Davulu siz taşıyacaksınız tokmak başkasının elinde olacak gibi bir garabeti ülkücülük olarak sunmak ülkücü tavır olamaz.

Bedel ödeyen bu hareketin kazanımlarını kimse keyfi uygulama ve kararlarla birilerine peşkeş çekemez! Çekiyorsa bu ülkücü tavır değil başka bir tavırdır. Bu tavrın içinde ülkücünün ne işi var?

Ülkücü tavır ülkücü hukukunu esas alır. Saygı sevgi ve muhabbetle dava arkadaşını kucaklar.

Ülkücü tavır , dil üslup ve söylemleriyle adeta Yunus gibi aşk ve sevgi duruşuyla gönüllerde taht kurar.

Ülkücü tavır, ayrık otlarını ekmez, gül bahçesini sıklaştırmaya çalışır.