Bırakın o haddini bilmezlerin "..müslüman Türk bizden değil.." dediklerine. Biz her şeye rağmen birbirimizi sevmek zorundayız. Çünkü bizim ülkümüz Turan'a sahip çıkmak ve güçlü bir Türk dünyasını hayata geçirmektir...

Milletleri ayakta tutan Ülküleridir. Ülkü milletleri motive eden zengin kaynağı olan bir pınar gibidir, gürül gürül akar nesillere hayat verir.
Yunanlar'da Helenizim, Yahudiler'de Ahid olduğu gibi; Türklerin Turan Ülküsü var.

Bildiğim kadarı ile Yunanlar bu Helen Megalo İdeali ile her yıl topraklarına toprak katarak büyümeye devam ediyorlar. Yahudileri bilmem anlatmaya gerek var mı? Onlar bu idealizmin en diri olan halkıdır.

Turan Ülküsünü biz anlatırken Kızıl elmadan söz ederiz. Laf olsun diye söylenecek bir söz değil. Bize Kızıl elma Ülküsü anlatılırken, ciddi manada içi doldurularak, gerçekten var olan şeyden bahsedildi.

Adriyatikten Çin Seddine kadar uzanan bir coğrafyadan bahsediliyordu. Bir de bu bahsedilen coğrafyanın dışında kalan ve irili ufaklı Türk toplulukları var ki; kendi kaderi ile baş başalar.

On bin yıl evvel Bering Boğazından geçerek Amerikan'ın ilk sahibi olan Kızılderililerin Türk oldukları artık tartışılmayacak kadar net.
Reha Oğuz Türkkan'ın deyimi ile Türkün ayak basmadığı kara parçası yok dünyada. Kuzey Afrika'dan başla, Şili, Arjantin ve tabiki Bolivya, Peru buralar hep Türklerin ciddi manada var olduklarını kabul eden ülkelerdir. Peruda 280'e yakın Türkçe kelime ve bir çok sokak ve semt isimlerinin Türkçe olduğunu Reha Oğuz Türkkan Fatih Altaylının programında anlatmıştı. Arjantin ve şilide birinci sınıf topluluk oldukları ve o Ülkenin en zengin toplulukları olduğu bilinen bir gerçek. Arjantin ve Şilide Atatürk sevgisi ve Atatürk adının okullara verildiğini biliyoruz.

Rahmetli Başbuğum bir sohbetinde "..evladım ben dış Türkler bakanlığı kurulsun derken, yurt dışına göçmen olarak giden işçi ailelerini kastetmedim. Dünyanın muhtelif ülkelerinde varlığını sürdüren Türklerden ben bahsetiyorum. Mesela sadece Suriyede 3,5 milyon Türk var; ama Türk dış işleri bunları bilmiyor ve elinde hiçbir kayıt dahi yok..." demişti. 

Bırakın öylesine bir çalışmayı kafkas Türk Cumhuriyetlerinden bahsetmeyi bile pek sevmeyen monşerlerimiz oldu.
Çarlık Rusyasında Bolşevik devrimi olmadan evvel, Çarında bu coğrafya üzerinde bir istila planı olduğu gerçeği var. Rusyanın hep sıcak denizlere inme hayali olduğu için, bundan dolayı buraları mutlaka etki alanına alması da kaçınılmazdı.
Türk toprakları sadece stratejik olarak değil, yer altı ve yer üstü zenginlikleride çoğunun başını döndürecek kadar cazipti.

Rusyada 7 kasım 1917 de yapılan Bolşevik devrimi,
Kazakistan 1919 da işgal edildi.
Kırgızistan daha evvel işgal edildi. 1862 de ilk başkent Bişkek işgal edildi,
1926 yılında Kırgız Özerk Cumhuriyeti olarak Rusya'nın egemenliği altına girdi.
Azerbaycan daha evvelinde Rus Topraklarına dahil olmakla beraber, 20 Nisan 11 Mayıs arası yeni kurulan Rus rejimine iltihak etti.
Evet bu sancılı topraklar üzerinde var olan Türk Cumhuriyetleri üzerinde Rusya istediği gibi planlar yaptı, biz maalesef sadece seyretmekle yetindik. Bunlar bizim öz kardeşlerimiz. Bunlara birileri kıyarken, bizim bazan gücümüz yetmedi, bazan de basiretsiz dış siyasetlere kurban verdik.

Dedim ya ülküler, milletlerin can suyudur. Eğerki sen bunu devlet politikası haline getirmezsen, senin hayat damarların kurumuş demektir. Bizler Ülkümüzden uzaklaştığımız sırada 1922 de kurulan SSCB yani demir perde tamamen kapıları kapattı ve bizim o kardeşlerimiz ile olan bağlar kopmasa da, inceldikçe inceldi. Ülkücülerden başka bu kardeşlerimizi anan kimse yoktu. Hatta Ülkücüleri hayal kurmakla bile suçladılar. Türkün kırmızı çizgisi olan Turanı konuşmak suç sayılır olmuştu. 1944 tabutluklar bu yüzden vardı. Turan dedikleri için insanlık dışı işkenceler tabi tutuldular ve Türkin Ülküsünü yok sayarak, dış güçlerin ekmeğine yağ sürdüler. 12 eylülle devam etti ve hala zaman zaman bu ilkelesizlik gündeme gelmektedir...

Ta 1985 yılına gelinceye kadar. Sovyetlerde iktidara gelen Gorbaçov, başlattığı Glasnost, Perestroyka ile 6 yıl süren reformların ardından, ekonomik sıkıntılarda buna eklenince Sovyetler 1991 de yıkıldı ve yukarıda bahsettiğim Türk devletleri bağımsızlıklarını kazanarak tekrar tarih sahnesindeki yerlerini aldılar.

Hiç unutmam Sovyetler dağılınca, ortaya çıkan Türk devletlerinin varlığı konuşulurken; İsveçin en büyük günlük gazetesi tüm orta sayfasını Türk dünyasına ayırmıştı ve başlık şu..

"Artık dünya Türkçe konuşacak..." kafkas Türk Cumhuriyetlerinin haritası ve hepsinin üstüne kendi bayraklarını dikmişti. Ama bir şeyi göz ardı etmişleri. Türkiyenin bu konuda basiretsiz ve korkak bir politika izlemsi bizleri kardeşlerimize yaklaştırmak yerine, uzaklaştırmak için çaba sarf edildi.

Başta Süleyman Demirel, tabiki en yakın dostu Haydar Aliyev işbirliği, bizim vuslatımızın önündeki en büyük engeldi. Basit bir manevra ile Elçibey gibi bir Bozkurt önce çarmıha gerildi ve tabiki sonrası çorap söküğü gibi geldi. İran, Rusya derin nefes aldılar. Çünkü onlar için Türk dünyasının birleşmesi başka bir bahara kalmıştı.

Ama Ülkücülerin lider Başbuğ Alpaslan Türkeş bu işin peşini bırakmadı. İlişkiyi sıcak tuttu ve gündemden hiç düşürmedi.
Zaman her şeyin ilacı derler, gerçekten doğru....
Macaristan Turan kurultayını toplamaya başladı ve bize şu mesajı veriyordu. ..
Artık Türkün ve Turanın farkına varın. Rabia diyerek yüzünüzü yanlış yöne dönmeyin, Turan'a sahip çıkın ki; dünya sana selam dursun.
Bak Rabia dediğine… Onun için dünyayı karşına almıştın, Filistin için herkesle kavgalı olmuştun bak seni arkadan vurdular, tıpkı dün olduğu gibi....

Ama Suriye meselesinde Tüm Türk dünyası eksiksiz senin yanında yer aldı. Bayırbucak Türkmenleri arkasına bakmadan kaçmadılar. Vatan bildikleri toprakları ölümüne savundular, hem de Rusya'ya karşı ve Türkiye'nin yanında yer alarak asaletlerini gösterdiler.
Biz kendimizi tanıyalım ve sevmesini bilelim. Bırakın o haddini bilmezlerin "..müslüman Türk bizden değil.." dediklerine. Biz her şeye rağmen birbirimizi sevmek zorundayız. Çünkü bizim ülkümüz Turan'a sahip çıkmak ve güçlü bir Türk dünyasını hayata geçirmektir...

Deme bana Oğuz, Kayı, Osmanlı
Türküm bu ad her ünvandan üstündür.
Yoktur Özbek, Nogay, Kırgız, Kazanlı,
Türk milleri bölünmez bir bütündür.

Ziya Gökalp

Haki Korkmaz
Stockholm