Ben bir partiye ölümüne bağlı partizan biri değilim. Ama bir düşünceye ölümüne bağlıyım. "Ya İstiklal Ya Ölüm" ülküsüyle Kuvayi Milliye ruhuyla kurulan, emperyalizm prangalarını reddeden TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE'yi bana vadeden partiyi destekler oyumu da ona veririm.

Oy kullandığım 20 yaşımdan beri bana bu güveni ve inancı hangi parti verdiyse ona oy verdim. Sağdaki partiler bu kategoriye hiç girmedi.

İlkelerine inanmadığım, programına güvenmediğim bir parti, görünüşe göre "iyi" olabilir. Külliyen reddettiğim partiye alternatif ise sadece "Yolu açık olsun" derim. Başarırsa ÖVERİM, başaramazsa YERMEM.

Benim yolum bellidir. Gemide kalan, değil kaptan; son miço da olsam asla gemimi terk etmem. Bölücülük olduğunu düşündüğüm faaliyetleri desteklemem. Çünkü denklem çok basittir, "Birlikten kuvvet doğar."

Bugüne kadar ne yaşadıysak bölünmüşlükten yaşadık. Başımıza gelenler bütün olamayışımızdan ötürüdür.

Yerel seçimlerdeki bölünmüşlük, 25 yıl, yani çeyrek asır bozkırda açan çiçek Başkent Ankara'yı, o aynı çürümüş zihniyete mahkum etti.

Şimdi Muharrem Bey, "Memleket Hareketi" sloganıyla yollara düştü.

Çok merak ediyorum, sosyal medyadaki kendi paylaşımlarına yapılan yorumları okuyor mu acaba?

4 Eylül gibi çok özel bir günde çıktığı yoldaki amacı her ne ise, ulaşıp ulaşamayacağını bu yorumlardan anlayabilir. İnsanlar birbirine hakaret yarışına girmiş. Sözde aynı düşünce ve görüşe sahipler. Bazıları kavga ediyor, bazıları da seyredip dalgasını geçiyor.

Niyeti iyi olabilir, bir şey demiyorum; ama İyi niyet her zaman iyi sonuçlar getirmez ne yazık ki..."Cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşelidir." derler.

4EYLÜL1919 Sivas Kongresi… Birinci maddesi:

"VATAN BİR BÜTÜNDÜR, ASLA BÖLÜNEMEZ!"

Muharrem Bey, özellikle seçtiği gün ve şehirden çıktığı bu yolun bölücü olup olmadığının farkında olmayan birisi değil. Yolun sonuna geldiğinde umarım hem kendine hem de hala mensubu olduğu partiye zarar vermemiş olur.

Bir dönem çok sevdik, "Hocamızdır, bizdendir, bizi anlar." dedik. Ama o köprünün altından çok sular aktı. Buna da kendisi sebep oldu. Ne zamanki ayrı baş çekti, film o zaman koptu.

"Ayrı baş çekmek" deyimini bilir misiniz? Düğünlerde kendini göstermek için halayda büyük gruba katılmayıp, tek başına mendili alıp halaya duranlar olur. Kendini bilen kimse ayrı baş çekenin halayına katılmak istemez. Ama dikkat çekerler, amaç bu ise...

Bir de Nasrettin Hoca'yla Timur'un filleri hikayesi vardır.

Timur hocanın köyüne bir fil hediye eder, fil de köyde ne var ne yoksa yer bitirir.Köylüler bu durumdan çok muzdarip, hocaya giderler:

"Bir heyet oluşturalım da Timur'a gidelim, fili başka yere göndermesini isteyelim." derler.

Hoca, "Peki." der, heyet oluşturulur, Timur'un huzuruna çıkmak için yola çıkarlar.

Tam huzura çıkacaklar, hoca bir de arkasına döner bakar ki, Timur'un korkusundan hepsi yolda ayrılırlar, Hoca bir başına kalır.

Hoca bu, altta kalır mı? Timur'a:

"Bizim fil köyde çok yalnız kaldı, köylüler eşini de istiyorlar." Der.

Sözün özü, Muharrem Bey, güvenerek yola çıktıklarına dikkat etsin derim ben. Sonra Timur'un filleri gibi olmasın da…