Boş bir hayali, çok önemli bir işmiş gibi yutturmaktan artık vaz geçin.
Türk güçlüyse ümmet var. Türk güçlü değilse yoktur.
Millet olmadan ümmet olmaz. Dinin tanımını bilmem ama tarihin tanımı budur.

Sazanlar hemen atlayacaklar da lütfen atlamasınlar, çünkü bu iş onların işi değil.
Onlar hala sakızın orucu bozup bozmadığına, sol elle yemeğin yenilip yenilmeyeceğine devam etsinler. Bizim sözümüz bizimkilere.

Sizi bilmem ama ben, milliyetçilerin İslamcılarla ülkeyi kurtarma çabasını
Osmanlının son dönemlerdeki İslamcılık ve Osmanlıcılık gayretlerine benzetiyorum.

Oysa biliyorsunuz ki acı tecrübelerden sonra
Her alanda çare açık ve bariz bir şekilde Türkçülük ve Türk milliyetçiliği olmuştu
Bu gün de Türk milliyetçiliğidir.
Kurumsal kimliğimiz bu gerçeği görmek ve gayretlerini bu doğrultuda yapmak zorundadır.

Türk milliyetçilerinin bu konuya noktayı koyduklarını sanıyorduk, ama demek ki yanılmışız.
Hala siyasal İslam’ın, Osmanlıda ki bir nevi Arap kültür istilası olan bedevi Emevi İslam anlayışının ne olduğunu ve nelere mal olduğunu bilmeyenlerimiz var.

Adına ister Siyasal İslam, ister din tacirliği, ister cehalet, ister yobazlık ne derseniz deyin, artık İslam’ın ilimsiz, sanatsız bedevi yorumunu kabul etmiyoruz. İlim de, felsefe de, sanat ta, spor da yapacağız.

Matbaa İslam’a aykırı mı değil mi? İslam’da resim, heykel, müzik, tiyatro var mı yok mu? Yobazlığına artık bir daha müsaade etmeyeceğiz.

Bir daha rasathaneleri fetvayla meleklerin bacaklarına bakıyorlar diye, toplarla yıktırmayacağız size.

Bir daha, adınız ve sıfatınız ne olursa olsun, din adına Türk’e dil uzattırmayacağız.
Bir daha, adınız ve sanınız ne olursa olsun, hala tahribatı devam eden iğrenç İftiralarla yüzde yüz Türk olan Alevinin, Kızılbaş’ın namusuna dil uzattırmayacağız.
Türkün öz be öz kardeşini sünniydi, aleviydi diye bir daha diri diri yaktırmayacağız size.

Bir daha, Türkün hiçbir devletinde, padişah ta olsanız, şeyhülislam da olsanız, Hıristiyan’ın Yahudi’nin kestiği yenir, ama alevinin kestiği yenilmez diye, Türk’e hakaret ettirmeyeceğiz size.

Bunları, Osmanlıyı kötülemek için falan yazdığımı sanmayın.
Üç kıtaya hükmeden, 500 yıl hüküm süren, bir cihan devleti sadece bu değil elbette.

Ama İslam adına bünyeye yerleşen ve zamanla bütün vücudu etkisi altına alıp en sonunda da çökerten, önemli meselelerden ders çıkarmak zorundayız.

Çünkü biz, her ne kadar ön adımız Selçuklu, Osmanlı olsa da, aynı zamanda Türk’üz. Bu nedenle rabıtamızı bir bütünün parçası olan ön adlarla değil, her zaman bütünün kendisi olan Türklükle kurmak zorundayız.
Aksi takdirde aynı hataları döner döner tekrar yaşarız.

Üç kıtaya hükmettik, ama hep ötelenen biz olduk. Üç kıtanın sefasını azınlıklar, cefasını hep biz çektik.

Platon M.Ö 400 de yokluk içinde öğrenci yetiştiren bir akademi kurdu, bin yıllara hükmetti. Biz üç kıtaya hükmeden bir ülkede 200 yıl matbaayı tartıştık.

Mısır’dan getirtilen üç beş şarlatanın alimiz diye bu milletin çocuklarını nasıl din dışı ilan ettiğini, bu cüreti gösterme güç ve kuvvetini kimden niye ve nasıl aldığını,
Anadolu’yu Türkleştiren İslamlaştıran İslam’ın Türk yorumu Yesevi Horasan dervişlerinin tekkelerine bir gecede nasıl el konulduğunu artık bilmek zorundayız.

Sebebi ne olursa olsun dünkü Türkmen katli neyse, bu günkü Madımak odur.
Dün Anadolu da oluk oluk Türk kanı akıtan zihniyetle, bu gün insanları diri diri yakan zihniyet arasında hiçbir fark yoktur.

Türkün Türk’ten başka dostu yoktur beyler. Artık sinsi siyasal İslam’ı tanımak zorundayız.
İslam’a en büyük ihanet, İslam’ın Türk’e düşmanlıkta kullanılmasıdır.
Siyasal İslam ve yobazlık elini ne zaman oynatsa ucunda Türkün kanı akıyor. Artık bunu anlayın.

Anadolu’nun Türkleşmesini İslamlaşmasını sağlayan İslam’ın Türk yorumu Yesevilik, bu milletin inancında neye yetmedi de, onların yerine bu ucube bedeviler geldi acaba?
Ağzına kadar Türkmen alevi, Bektaşi dolu bir coğrafyada Bektaşiliği zındıklıkla, Aleviliği sapıklıkla, Kızılbaşlığı namussuzlukla kim niye itham etti.
Bu hastalıklı zihniyet Türkün başına her zaman beladır.

Muhakkak biliyorsunuzdur, ama ben yine de hatırlatmadan geçemeyeceğim.
Çanakkale’yi, İstiklal Savaşını kazanan subayların hiç biri, bu bedevilerin okullarından çıkmadı biliyorsunuz. Hepsi batı tipi okullardan çıktı.
Evet, yanlış okumadınız o çağdaş okullar destan üstüne destan yazarken, medreseler harıl harıl muska yazıyordu.

Bu gerçekleri bilmezsek fesliyi de, sıraya giren hayranlarını da, İskilipliyi de, Sait’i de, Fetoyu da bilemeyiz. Bunları bilmezsek T.C NİN önemini, Atatürk düşmanlığının nedenini, cumhuriyet ve demokrasinin önemini bilemez. Kalkar onlarla aynı çuvala gireriz.

Ne kadar zorlarsanız zorlayın, ümmetten millete hayır gelmez.
Nedeni bizim ümmete karşıtlığımız değil, ümmetin millete olan düşmanlığıdır.

Çanakkale de ümmetinde yattığını söylemek, bir kelime oyunundan başka bir şey değildir.
Orada yatanlar, başka İslam devletlerinden gelenler değil, hale hazırda Osmanlı toprağında yaşayan ve belli hükümlülüklere tabi olan o zamanın kendi vatandaşlarıdır.
Yani, işin için de ümmet yok tabiiyet vardır.

Ve üstüne üstelikte sayıları yok denecek kadar azdır.
Az olmasa Arap çöllerinde Osmanlı arkadan vurulmaz, Şerif Hüseyin valiyken Osmanlıya bayrak açmazdı.

Ümmet dediğiniz Arap ve Acem se, alın birini vurun ötekine, olmasalar ondan daha iyi
Bütün tarihleri fitne fücur. Dün neyseler bu günde aynılar.

Saltanat için, Peygamberin torununun bile başını kesecek kadar kendinden geçen, kanı bozuk kansızlardan ümmet mi olur?

Artık herkes kendi yolunu çizmek zorunda. Ümmet olacaklarsa ve bizden ümmet olarak saygı göreceklerse, önce adam, önce insan, önce millet olacaklar.
Vatanlarını, milletlerini, devletlerini bilmeyenden ümmet olmaz.

21.yüzyıldayız hala, kadınlar araba kullansın mı, kullanmasınlar mı, saçmalığını tartışıyorlar bakar mısınız şu ümmete.
Karısı ölen, 48 saat içinde, isterse karısıyla cinsel ilişkide bulunabilirmiş, bakar mısınız şu rezalete.
Bunların her yanı ümmet olsa ne olur, olmasa ne olur.

Gerçekler ne yazık ki acı. Bizdeki güç ve rantçılar da, bunu bal gibi biliyor.
Ama mesele ümmet değil ki, oradan devşirecekleri güç ve iktidar.

Uzun sözün kısası her türlü rezaletin kol gezdiği bir batağa bizi çekmeye kimsenin hakkı yoktur.

Türk milliyetçileri, tarihin hiçbir döneminde bu kadar vizyonsuz, bu kadar kör, bu kadar sağır olmadı. Yine de, sıfatları ne kadar çoğaltsak da, zorlayan, dilimizin ucuna gelip gelip giden kelimeyi söyleyemiyoruz, çünkü dilimiz varmıyor. Gaflet ve dalaleti çok gördük, inşallah ihaneti görmeyiz.
Çünkü ihanet, Türk milliyetçiliği ile yan yana gelmeyecek, gelemeyecek tek kelimedir.

Ümmetçiliğin, millet düşmanlığı öyle basit bir şey değildir.
Önemsiz görüp es geçtiğiniz şeyler, imparatorluğa mal oldu. Dikkat edin cumhuriyete de mal olmasın.

Önünüzde her türlü zorluğa rağmen, ümmetten millete geçen, milleti kendi küllerinden yeniden var eden bir Atatürk cumhuriyeti var.
Yapacağınız tek şey bu yolu kullanmak, bu ruhu ve bu şuuru yaşatmaktır.

Unutmayın! Muhtaç olduğunuz kudret ümmetin damarlarında yoktur
Ama muhtaç olduğunuz kudret milletin damarlarında her zaman fazlasıyla vardır.

HASAN GÖMLEKSİZ
15 / Ağustos / 2019