"Reform", adı üstünde "yeniden şekillendirme"dir.
Köklü bir iştir.
Bizde, yıllardır yapılan yap-boz işlerine reform demekle reform da değersizleştirildi.
En azından manası küçültüldü, ezildi, önemsizleştirildi.
Hayır hayır, en azı yok, her şeyi değersizleştirmemize bu da dahil oldu.

Öyle ulu orta propaganda için "reform" denmeyeceğini bilmek lazımdır.
En azından orta mektep seviyesinde tarih okuyanlar bile bunun böyle olduğunu az çok anlar.
En azından Batı'nın reform ve rönesans hareketlerini hatırlar.
Bizdeki Islahat denilen reform hareketlerini hatırlar.

Damat Bey gitti.
Arkasından reform "söylem"i geldi.
Ekonomi dibe vurduğu için böyle dendi.
Hukuksuzluğun vardığı keyfilikler, dışardan gelecek paraları da engellediği için böyle dendi.
Ekonomi ve hukuk vurgusu bu zorlamayla geldi.
Ekonomide iflası Cumhurbaşkanı reform sözüyle duyurdu.
Adalet Bakanı Türkiye'de yargının iflasını ilan etti.
Bunlar acı ve ironik durumlardır.
Düşünün: Adalet bakanımızın adalet çığlığı kendisi gibi can yakanların, göz yumanların, can yanmasına sebep olanların değil, canı yananların edeceği bir sözdü.
Dedi ki:" Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun!"

Bu tür sözlerin sadece bir söylem olmadığını gördüğümüz gün önümüz açılır.
Adalet geldiği gün kıyametler durur.
İçerde dışarda hepimize güven gelir ve önümüzü açar.
Kolayca para da buluruz.
Yatırımları da çekeriz.

Yalnız bunlar için de başka bir iç düzenleme gerekir.
Adil olacaksınız!
Bulduğunuz parayı, milletin parasını, imkanlarını on sekiz yıldaki gibi israf etmeyeceksiniz.
Betona gömmeyeceksiniz.
Beş şirkete vermeyeceksiniz.
Milletin bütün varlığını bir fon gibi görmeyecek ve tek kişinin kararına bırakmayacaksınız..
Bir liraya mal olacak hizmeti üç hatta beş liraya mal etmekten vazgeçeceksiniz.

Bunlar ortadan kalkacak mı?
Kalkacaksa o zaman reform için zemin hazırdır.
Kararımız bu ise hepimiz alkışlarız.

Ancak üç günden beri görüntünün ve yapılıp edilenlerin hala bunun tersi olduğunu görmek de üzücü.
Tayyip Bey reform konuşmasında bile o kavga siyasetini bırakmamış göründü.
Hiç gerek yokken muhalefete çattı.
Eğer ülke bu dehlizden çıkacaksa "hep beraber çıkacağız" dediği halde bu "hep"in bir yarısını yine itti.
Böyle bir çok konu var da bu sabah duyurulan en tatsızlarından biriydi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, "Kanal istanbul" çılgınlığına karşı bir hareket başlattığı için soruşturma açılmış.
Allah Allah!
Gel de anla!

Dostlar, bunlar reform vesair söylemlerle bataktan çıkmaya çare aradığımız bir dönemde akla ziyan işlerdir.
Kanal işi zaten akla ziyandır.
Oraya harcayacak paramız yoktur.
Paramız olsa da, önceliğimiz ekonomiyi iyice batırmak için ne idüğü belirsiz bu iş(ler)e harcamak yerine ekonomiye, yatırıma, halka lazım oove birikmiş onlarca meselemiz var.
"Depremin başımıza neler açacağı belliyken, hiç olmazsa oraya harcamayı düşünmek gerekmez mi?" dediğinizi de duyar gibiyim.

Bana kalırsa reform için ilk hareket kavga dilini bırakmaktır.
Adalet kavgayla, kutuplaşmayla sağlanmaz.
Hak ve hürriyetin olmadığı bir yerde hakkaniyet kaçar.
Kişi ve guruplar öne çıkar.
Beş şirket, şu kadar yakın çevre ve "bizim adam"lar çıkar.
Zaten bunlardan dolayı bu hale gelmedik mi?

Efendiler! Bu batakta devam etmenin imkanı yoktur.
Önce hak-hukuk-adalet!